Eskiden üzüldüğüm şeylere artık tepki bile vermediğim zaman büyüdüğümü anladım. Belki de sadece atlatmıştım, büyüdüğümü sanıyordum.
Bunu bilemezdim. Belki de hayat beni daha da olgunlaştıracak onlarca şey sunacaktı karşıma. Her seferinde daha da büyüyüp olgunlaşacaktım. Bu kırk yaşıma da gelsem böyle devam edecekti. İnsan yanlış yapmadan olmazdı. Hiç yanlış yapmasaydık, yaşamanın ne anlamı vardı? Bunu kavradığım gün bir adım daha atmıştım.
Bu düşüncelerle birlikte yolda ilerlerken bana seslenen Çağlar'ı zar zor duyabilmiştim. Onun da canı sıkkındı, bunu fark edebiliyordum.
"Üzülme, akşam evde olmayız."
Şu cümlesine karşı kaşlarımı çattım. Benim evimden, kimi kovuyorlardı bunlar? Elbette hiçbir yere gitmeyecektim ama onların yüzüne de katlanmak zorunda değildim.
"Evde olacağım Çağlar. Beğenmeyen def olup gidebilir. Sen ve ben, bu gece evde olacağız. Onlar gitsin."
Çağlar sesini çıkarmadan başını salladı. İkimiz de düşünceli olduğumuzdan mıdır nedir bilinmez, bir süre konuşmadık.
"Hayırdır bebişim,"dedi İrem, diğeriyle buluştuğumuzda. Omuz silktim. Beni cevaplayan Çağlar olmuştu. "Akşama Poyraz iti ve Lara cadısı aileleriyle birlikte bzie yemeğe geliyormuş. Olan bu."
Duru Çağlar'a sarıldı. Bense kös kös yolda yürüyordum. "Vay puştlar. Utanmadan bir de size gelecekler he? Ne rezil insanlar bunlar ya?" Rüya kendini tutamayıp saydırırken Egemen onu zor durdurdu.
"Bir dur Rüya'm ya. Derin, doğru mu bu? Ne yapacaksınız?" Yine omuz silktim. "Umurumda değil. Görünmeyeceğim bile ortalıkta. Çağlar'la birlikte odada bilgisayar oyunu oynarız. Yoklarmış gibi."
Oğuz resmen saçlarını yolacaktı. "Aga gel de, ağzını burnunu kır de, kırayım. Niye bu kadar rahatsın ya?"
Oğuz'a yandan bir bakış attım. "Takmaya değer olsalardı, emin ol takardım Oğuz'cuk. Ama öyle bir şey yok, değil mi?"
Okula vardığımızda her şey normal ilerledi. Derse yetiştik, ilk defa hiçbir problem çıkmadı. Aslında sabahki aldığım haber olmasa gayet güzel bir gün olabilirdi. Girdiğimiz sınavdan gayet iyi bekliyorduk. Hepimiz de. Hocalar bize sataşmadı. Rahat bir gün geçiriyorduk.
İlk dersteki sınavdan sonra kendime gelmek için uzun bir süre gözlerimi ovuşturdum. Geriye doğru yaslanırken sınıfın dağıldığını anca fark etmiştim. Kelebek sisteminde olduğumu unutup burada kalacaktım az kalsın. Kafamın doluluğundan ne yaptığımı da bilmiyordum ki.
Kalemliğimi toparlayıp yavaş adımlarla sınıfı terk ettim. Başım öne eğik, etrafa bakmadan bir kaplumbağa hızıyla kendi sınıfıma doğru yol aldım.
"Pist." Gelen sesle hemen arkama dönmedim. Kimin olduğunu anlamam da uzun sürmemişti zaten. Çok uzun süredir tanıyor olmasam da bu uyuz sesi algılayabilmek benim için oldukça kolaydı.
Ayaz'dı seslenen kişi. İnadına bakmadım. "Derin, pist, baksana ya!" Kedi mi çağırıyordu bu salak? Yoluma devam ettim. Fakat bu pek uzun sürmemişti. Yanıma ulaşıp yolumu kestiğinden duraklamak zorunda kalmıştım.
"Bakarsan ölür müsün?" Uyuz uyuz bakışlarla yanıt verdim. "Yoo, ölmem ama canım bakmak istemedi."
Sırıttı. "Aferin,"dedi. "Senden olur."
Karşılık olarak ben de sırıttım ve beraber yürümeye başladık. "Reis baksana ne diyeceğim. Senden insan gibi özür dileyemedim dün. Bir çay ısmarlasam mı? Dökmeden ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)
HumorHiç beklemediğim bir anda mutluluğun beni bulacağını bilemezdim.