Aynanın karşısına geçip kendime baktığımda artık daha mutlu bir kadın görüyordum. Eskiden mutsuz bir kadın değildim. Sadece daha mutlu bir kadındım artık.
Tamamen kendine döndürdüğüm saçlarımı bir kez daha taradım ve evden çıkmam gerektiğine karar verdim. En azından bugünlük geç kalmayacaktık.
Odamdan çıkarken etrafı dinledim. Herkes kalkmıştı galiba. Aşağıdan sesler geliyordu.
Hızlı adımlarla direkt olarak mutfağa geçtim. Herkes sofradaydı ve bu beni bir hayli şaşırttı. Genelde herkes ayrı vakitlerde yemek yerdi ve beraber yemek yiyen kişiler sadece Çağlar ve ben olurduk. Şimdi ise babam dahil herkes masadaydı.
"Gel biricik,"dedi Çağlar heyecanla. Bir yandan da yiyeceklere saldırıyordu. Çağlar'ın yanındaki sandalyeye çayımı alıp oturdum. Masada Çağlar'dan başka kimse konuşmuyordu.
"Tamam o zaman teyze,"dedi Çağlar ağzındakileri yutabildikten sonra. "Dedemlerle konuşurum ben."
Kaşlarımı çatıp olayı anlamaya çalıştım. Çağlar yine ne planlıyordu acaba?
"İyi olur canım,"dedi annem. Ardından bana döndü. "Çağlar yılbaşı tatilinde dedenlere gitmek istedi. Ayrıca ailesini de görür ve Uludağ'da tatil yaparsınız."
Annemin sözlerine karşılık olarak Çağlar' a şaşkınca baktım. Bu çılgın planlarından benim neden haberim yoktu acaba?
"Nasıl fikir biricik? Bizim hödük- pardon arkadaşlarımız hep bir yerlere gidecek. Biz de gitmeyelim mi? Ehehe,"dedi ve kaba tabiri yüzünden yerin dibine girdi. Annemin ezici bakışlarının altında Çağlar bile yok olurdu tabii...
"Harika fikir,"dedim neşe içinde. Bu habere pek belli etmesem de aşırı halde sevinmiştim. Çağlar gerçekten işini biliyordu.
Babam çayından son bir yudum alıp bitirdiğinde ayağa kalktı. "Afiyet olsun, çıktım ben."
Babam mutfağı terk ederken ortalıkta bir sessizlik hakimdi. Ben de bozuntuya vermeden devam ettim.
Ben diyecek bir şey bulamadığımdan, Çağlar'ın da ağzının sürekli dolu olmasından kaynaklı olarak oldukça sessiz bir kahvaltı olmuştu. Sonunda annem de masayı terk ederken ikimize dönüp uyarılarını yapmayı ihmal etmedi.
"Tek bir problem istemiyorum,"dedi otoriter bir sesle. "Dedenizi üzmeyin."
İkimiz de mırıldanarak söylediklerini onayladık. Dedemi üzmek isteyeceklerimin arasında yer almıyordu bile.
İç geçirip kahvaltımı sonlandırdım. Çağlar'ın hala tıkınmasına daha fazla katlanamayıp mutfaktan ayrıldım ve lavaboya geçtim. Ellerimi yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra fazla beklemeden evden çıktım. Çağlar'ı beklerken ömrümden ömür gitmişti ama o da bir insan evladıydı işte... Ya da beklemediğim zaman anamdan emdiğim sütü burnumdan getirdiği için bekliyor da olabilirdim. Bu daha yakın bir seçenekti.
"Biraz daha oyalanırsan kafana balyozla girişeceğim,"dedim dişlerimi sıkarken. Beni sallamadı ve kolunu omzuma attı. Kendi kendime homurdanıp laf anlatmayı bıraktım. Beynimi çıkarıp ona uyum sağlamayı tercih ettim.
Buluşma noktasına kadar yapacağımız tatil hakkında konuşup durdu. Merak etmiyor değildim hani. Öyle ballandırmıştı ki sanki daha önce Uludağ'a gitmemiştik. Bu işte bir kahpelik olabilir diye düşünmemek elde değildi.
"Günaydın Egoş!"dedim Çağlar'dan kurtulup Egemen'in yanına ışınlanırken. Yaklaştığım anda her zaman yaptığım hareketi yine yapacağımı bildiği için kolunu açtı. Ben de sırıtarak girmiştim koluna tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)
HumorHiç beklemediğim bir anda mutluluğun beni bulacağını bilemezdim.