41. BÖLÜM

6.1K 231 215
                                    

Hayatımın her anında, her saniyesinde yaşadıkları her ne kadar deli dolu olsa da normal bir insan olarak yaşamıştım. Arada hayatın getirdikleri gerçeklerle beraber yaşayıp gidiyordum. Sevdiğim birini kaybetmiştim, bu benim hayatımda yaşadığım en kötü şeydi. Fakat en normal şeydi de. Büyüdükçe bunun farkına varmıştım. O yüzden hayatımı düzenli giden, hiçbir problem barındırmayan bir hayat olarak tanımlayabiliyordum. Belki de bu kadarı fazlaydı. Gerçeklerle daha fazla karşılaşmak gerekirdi, bilemiyordum. Bu sabahki gibi aniden karşılaşmak şok etkisi yaratmıştı, onu çok iyi biliyordum.

Az önce kadın doğum doktoru, bana hiçbir zaman yüzde yüz tedavisine ulaşamayacağım bir hastalığa sahip olduğumu söyledi. Başta bunun bir şaka olduğunu sandım. Daha sonra tamamen kendimi kandırdığımı, bunu zaten uzun zamandan beri hissettiğimi fark etmiştim. Kaçış yolum yoktu.

Çikolata kisti de denen endometriozis hastalığına sahiptim. Ağrılı regl günlerimin, aşırı kanamalarımın, bel ağrılarımın sebebi bu hastalıktı. Rahmimle ilgili bir problemden ileri geliyordu ve hastalıkla ilgili çoğu şeyi doktordan dinlemiştim. Dinlediklerimi sindirmeye çalışıyordum ve bu benim için bir miktar güçtü. Bu yaşımda böyle bir hastalıkla karşılaşacağım kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Haksız da sayılmazdım. Genelde otuzlu yaşlarda görülen bir hastalık olmasına karşın piyango bana da patlamıştı. Ne diyebilirdim ki?

"Tedaviye acilen başlamalıyız," dedi Asude Hanım. Usul usul başımı sallarken devam etti. "Yakın zamanda çocuk düşünmüyorsun, değil mi?"

"Hayır."

"O halde hormon tedavisini başlatmakta bir sakınca görmüyorum. İlaç tedavisine de başlayacağız. Etki görürsek ameliyatla hastalığın yüzde doksan beşini yok edebiliriz. Umudu kesmek yok. Yüzünü asma," dediğinde suratımın şeklinden ne kadar şaşkın ve üzgün olduğumu fark etmesini normal karşıladım.

"Benim görevim sana gerçekleri anlatmak ve tedavi etmek. Bundan sonra çocuğun olmayabilir. Düşük bir ihtimal ama yine de ihtimaller arasında. Eğer çocuğunun olmasını istiyorsan, birlikte bunu da garantiye alabiliriz."

Ne diyeceğimi bilemedim. Bu yaşıma kadar çocuk kelimesinin ç'sini bile düşünmemiştim çünkü buna gerek yoktu. Fakat şu an bir anda önem kazanmıştı ve ben çok şaşkındım. İlerde elbette çocuğumun olacağını biliyordum ama her şey beklediğimiz gibi gelişmiyordu. Bunun olmama ihtimalini hiç düşünmemiştim. Peki bu beni üzer miydi? Bilmiyordum. Gerçekten bu konuyu hiç düşünmemiştim. Tek düşüncem mesleğimi elime alıp ayakta durmaktı. Benim için çocuk planda hiç yoktu bile. Ama şimdi hayat, bunu düşünmeyi önüme itiyordu.

"Ben bunu hiç düşünmedim," dedim yorgun bir sesle. "Benim için çok sonra olacak bir olay. Bunu düşüneceğim."

Gülümsedi. "Peki o halde, iki haftada bir benimlesin. Tedaviye şimdi başlıyoruz."

Almam gereken bir ilaç listesini önüme serdi ve bahsettiği hormon tedavisiyle ilgili detayları anlattı. Kafam karman çorban bir şekilde doktoru dinliyordum.

<<<>>>

Kapıyı kapatırken başım ağrıyordu. Aniden başımın bu denli şiddetli ağrımasının sebebi belliydi zaten. Düşünmeye gerek bile yoktu.

"Ne oldu mavişim?"

Barlas endişeyle yanıma gelirken yüzüne baktım. Benim Barlas'la bir geleceğim olacaktı. Bunu ön görmek için filozof olmaya gerek yoktu. Onu tüm kalbimle seviyordum ve ölene kadar benimle olmasını istiyordum. O da aynı şekilde düşünüyordu. Biz beraber olacaktık, her zaman. Belki beş, belki bir sene sonra hayatlarımızı birleştirirdik, bilmiyordum. Bizim sağımız solumuz belli olmazdı. Fakat belli olan şey, birbirimize bağlı olduğumuzdu. Onun ne düşündüğü de benim için önemli durumda oluyordu. O çocukları hep severdi, bunu biliyordum. Kendi çocuğunun da olmasını isterdi. Bunları konuşmak için çok ama çok erkendi ama durumum bunları düşünmeye itiyordu. Böyle olmasını ben seçmemiştim.

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin