Bulutlara bakarken hislerimin neler olduğunu anlamam birkaç dakikamı aldı. Aslında, uzun sayılabilecek zamandan beri bu düşünce tilki gibi kafamda dolanıyordu ama hep yatağın altına iteliyordum. Kendimi kandırarak bir yere varabileceğimi sanıyordum. Yanıldığımı şu an bu oturduğum bankta anladım.
Gerçeklerden kaçamazsın.
Kaçtığımı, atlattığımı sanıyordum. Kalbimdeki o hissi yendiğimi ve parça pinçik ettiğimi.
Aslında parça pinçik olan biri varsa o da bendim, kalbimdeki his değildi. Neden şimdiydi peki?
Bulutlara bakmaya devam ettim. Barlas'ın gelmesini istemiyordum. Barlas gelecekti. Ben onun kollarında ağlayacaktım. Bunu istemiyordum. Ben kimseye muhtaç değildim. Her şeyi kardeşlerimle halledebilirdim. Neden duygusal bir bağa ihtiyaç duyacaktım ki? Kardeşlerim bana yeterdi.
Bu düşünceyle aylar geçti.
Bunun Barlas'la bir alakası yoktu. Ben sadece kendim ayakta kalmak istiyordum. Kimseye muhtaç olmamak, güçlü bir kadın olmak istiyordum. Biri beni ayağa kaldıracaksa o kişinin aşık olduğum kişi ya da kardeşlerim olmasını istiyordum.
Yanlış anlaşılmasın, erkeklerden nefret falan etmiyordum. Buna sebep olan Poyraz da değildi sanılanın aksine. Sadece, tek istediğim şu hayatta güçlü bir kadın olmaktı. Başarmıştım da. Muhtemelen bundan sonra da başaracaktım.
Bunu şu an anlamamın sebebi Barlas'a "gelme" demek istemeyeşimdi. Ona deli gibi önem vermesem pekala gelmemesini sağlayabilirdim. Fakat işler benim için ters tepmişti.
Yıkık falan değildim. Alt tarafı annemle küçük bir kavga etmiştim. Bu benim için sıyrık bile değildi. Bunun için birisine de sığınacak değildim. Şu anda benim bu bankta ağlamamın sebebi, hiçbir şeyi bilmeyişimdi.
Barlas'la beni bilmiyordum. Biz ne olacaktık onu da bilmiyordum. Yol yakınken şu hislerime bir son vermek istiyordum. Bunu neden yapıyordum, buna dair en ufak bir fikre bile sahip değildim ama istiyordum işte. Korkağın tekiydim, tek bildiğim buydu.
Banktan birazcık uzak olan yolda hızla bir araba durduğunda ayaklarımın yerdeki çimene resmen çivilendiğini hissettim. Buradan kalkabileceğimi sanmıyordum.
Donuk gözlerle onun hızlıca arabadan inişini ve yanıma gelişini seyrettim. Bir hayli telaşlı görünüyordu. Bu gerçekleri neden şimdi fark ediyordum? Bunlar uzun zamandan beri var olan şeylerdi.
"Derin, ne oldu sana?" Sesindeki endişe bir miktar canımı acıttı. Buna değeceğimi düşünmüyordum.
"Hadi, gel. Çok soğuk burası."
Tüm kuvvetimi ayaklarıma verip kalkabildim. Birlikte yavaş yavaş arabaya doğru ilerliyorduk. En sonunda arabaya bindiğimizde gözlerimi kapattım. Sadece sussak olmaz mıydı?
Araba hareket ettiğinde bana hiçbir şey sormadı. Ben de gözlerimi açmadım zaten. Nereye gittiğimize bile bakmadım. Gözümü açarsam soru sormasından korkuyordum.
En sonunda dayanamayıp gözlerimi açtığımda yavaş yavaş ona döndüm ama o pür dikkat yola bakıyordu.
"Bakma öyle mavi mavi. Darlamayacağım. Sen istediğin zaman."
Gülümsedim ve önüme döndüm. Şimdi çok daha rahattım. Barlas'ı ne kadar çok sevdiğimi kalbim bana hatırlattıkça ölecek gibi oluyordum. Kalbimin sesini gerçek manada dinliyordum. Çok hızlı atıyordu.
"Sağ ol,"dedim buğulu bir sesle.
Arabada biraz daha sessiz bir şekilde ilerledik. Ben sustum, o sustu. Ardından bir yerde durduk ama nerede durduğumuzun farkında değildim. Sadece parmaklarımla oynuyordum. O ise freni çekti ve önüne doğru bakmaya başladı. Gözümün kenarıyla görebildiğim şeyler bu kadardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)
HumorHiç beklemediğim bir anda mutluluğun beni bulacağını bilemezdim.