34. BÖLÜM

5.1K 212 50
                                    

Koşa koşa müzik sınıfına doğru giderken, keman çantamı bir yerlere çarpmama gayreti içindeydim. Fazlaca oyalanmıştım ve şimdi de geç kalmıştım. "Derin, bekle!" Arkadan gelen sesle bir saniyeliğine duraksarken sesin sahibinin Selin olduğunu fark etmiştim.

Yanıma ulaştığında nefes nefeseydi. "Tek gireceğim diye korkmuştum."

"Halil Hoca boğazlayacak bizi," dediğimde hala kendine gelmeye çalışıyordu. "En azından beraberiz."

Artık daha sakindi.

"Üç deyince," dedi ve birlikte üçe kadar saymaya başladık. Süre bitince kapıyı tıklatmıştık. İçeriden 'gel' komutunu duyunca utana sıkıla içeri girdik. Halil Hoca sinir dolu bakışlarını üzerimizde gezdirirken yavaş yavaş ilerlemeye çalışıyorduk.

"Tam yirmi dakika," dedi sert bir sesle. "Hiç yakıştıramadım size kızlar."

Başım hafif öne eğikken mırıldandım. "Çok özür dilerim hocam. Bir daha olmayacak."

Selin de hemen ardımdan konuştu. "Ben de özür dilerim hocam. Bu seferlik affetseniz?"

Hocanın bakışları yumuşayınca ikimiz de rahatladık. "Tamam ama sadece bu seferlik. Burada ciddi bir iş yapıyoruz." Hemen başımızı salladık ve ördek gibi paytak bir şekilde boş olan sıraya doğru yürüdük. Hızlıca yerleşip Halil Hoca'yı dinlemeye koyulduk.

Selin bir deneme yapmıştı. Sesinin bu denli güzel olacağını cidden hayal etmemiştim. Kız baya eğitim almış gibi şarkı söylüyordu. Hocaya göre bir ton hatası olsa da benim gibi ses cahilleri için gayet güzel bir performanstı.

Avcumu çeneme dayamış bir şekilde onu izlerken diğerlerinin de benden farklı olmadıklarını gördüm. Selin çalışmasını bitirdikten sonra yanıma dönerken sırıtıyordum. Bundan sonra her ortamda şarkı söylettirecek olmam gözlerimden okunuyor olmalıydı.

"Yoo," dedi ben daha bir şey diyemeden. Sırıtışımdan dolayı anlamış olmalıydı. "Buradan başka bir yerde söylemeyeceğim." Omzundan dürttüm. "Ben çalıyorum ama. Ayıp ediyorsun sarı."

Ona dünyayı dar ederken sıranın bana ne zaman geldiğini anlamamıştım bile. Önceden çalıştığım için bu sınav benim için iyi geçmişti. Hoca küçük sınavlar yapıyordu ve bu ciddi şekilde çalışmamıza sebep oluyordu. Ben de kafamı dağıtmak için biraz daha ağırlık vermiştim. Uzun zaman sonra krizi sonunda fırsata çevirebilmiştim.

Ders bittiğinde Selin'le beraber dışarı çıktık. Kapının önünde Egemen'i görmeyi elbette beklemiyordum.

"Egoş?" dedim çantamı koluma takarken. "Hayırdır?"

Koluma girdi. "İrem tarafından seni direkt sınıfa götürmek için emir geldi. Çiğnersem beni boğar."

Bir yandan Selin'e bakarken diğer yandan Egemen'i cevaplıyordum. "Kızıl kafanın emrine uyacağız, kellemi seviyorum." Egemen'i Selin'e doğru çevirip devam ettim. "Selin'le tanışmış mıydın?"

Egemen'in kolundan yavaşça sıyrılıp hızlıca veda ettim ve oradan sıvıştım. Belki bir işe yarardı.

Kendimi ne ara bizim sınıfta bulmuştum bilmiyordum. Pislik sırıtışlarımdan biri yüzümden silinmezken Duru bana sebebini sormuştu. "Mal gibi ne sırıtıyorsun lan?"

Omuz kıstım. "Egemen'e bir yar bulmuş olabilirim."

Hepsinin yüzüne benim sırıtışlarımdan biri yerleşti. Aslında bu uzun zamandır kafamda şekilleniyordu ama kimseye söylememiştim. Selin'i yakından tanımaya başlayınca tamamen karar vermiştim. Gerisi Egemen'e kalmıştı.

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin