26. BÖLÜM

5.1K 252 73
                                    

Gözlerimi açtığımda burnuma dolan mis gibi ekmek kokusuyla güne muazzam bir şekilde başladım. Sanem Teyze yine o meşhur ekmeklerinden yapmıştı belli ki. Dün gece midemi o kadar doldurmama rağmen hala aç uyanmam bir nebze tuhafıma gitse de umursamadım. İştahım açılmıştı işte, ne yapabilirdim?

Yanımdaki İrem'i dürtüp uyandırmaya çalıştım ama nafileydi. Ölü gibi uyuduğu için uğraşmayı bıraktım ve yataktan resmen onu ezerek kalktım. Gözlerimi ovuşturduktan sonra odadan çıkıp direkt olarak lavaboya geçtim.

Dün gece şansıma İrem'in babası Yılmaz Amca nöbetteydi. Sanem Teyze de erkenden uyuyakalmıştı. Böylece kimseye açıklama yapmaya gerek duymadan eve girebilmiştim. Bir kişi haricinde... İrem eve girer girmez anamı ağlatmış ve tüm olan biteni ayrıntısız anlattırmıştı. Benim için oldukça gerilimli dakikalardı çünkü tek bir şeyi atlasam bile ne yapıp edip eksik bir şey olduğunu anlıyor ve boğazıma çöküyordu.

Yüzümü yıkayıp aynada bir süre kendime baktım. Şu saçma sapan olan saçlarıma rağmen gayet güzel görünüyordum. Ya da bana öyle geliyordu. Kendimi çok iyi hissediyordum çünkü.

Yaptığım bir hatayı düzelttiğimde her zaman böyle olurdum. İçim rahatlardı ama bu seferki farklıydı. İnanılmaz bir karmaşa içerisindeydim ama tek fark bu artık beni o kadar da rahatsız etmiyordu.

Saçlarımı ne kadar düzenli olabilirse o kadar iyi topladım ve lavabodan ayrıldım. Sanem Teyze ile karşılaştığımda ödüm patlamıştı tabii bir miktar.

"Kız ben seni gece niye görmedim? Madem gelecektin akşam sekiz dokuz gibi gelseydin ya? İki çay içerdik."

Gülüp yanağından bir makas aldım. "Son anda çıktı ya. Çağlar bırakmadı bir türlü. İrem de gel falan diyordu. Geceye kaldı. Bir dahakine pasta da yeriz ama,"deyip gönlünü aldım. Tabii ki kıyamadı.

"Öyle olsun bakalım,"dedi. "İrem'i de kaldır kahvaltı sofrasını hazırlayın. Ceza sana."

Sırıtıp harekete geçtim. "Emrin olur evin reisi!" Koşup İrem'in odasına geçtim ve deprem etkisi yaratarak tepesinde zıplamaya başladım. Anca bundan anlıyordu kızıl kafa.

"Ne yapıyorsun be?!" İsyanına aldırmadan zıplamaya devam ettim. Tabii ki de kısa süre içinde beni yataktan attı ve ırzıma geçmeye çalıştı.

Kendimi korumaya çalışırken odaya giren Sanem Teyze ile zor kurtulmuştum. Masum rolü oynayan sinsi olmaya bayılıyordum. "Sebepsiz yere saldırdı,"dedim hiçbir şey yapmamış gibi. İrem sabır dilendi.

"Sabahları yapar öyle şeyler,"dedi gülerek teyzem. Ben de sinsice bir gülüş savurdum. Ardından odadan sıvışarak direkt olarak mutfağa yöneldim. İşe çay koymakla başlayabilirdik.

Hava buz gibiydi ve yerimde saçma sapan hareketler yaparak ısınmaya çalışıyordum. Derhal İrem'in hırkalarından birini sırtıma geçirmem gerekiyordu.

Tostlarımızı hazırladıktan sonra tost makinesine yerleştirdim. Kahvaltılıkları sofraya yerleştirdiğimde İrem mutfağa giriş yapmıştı.

"Günaymadı senin yüzünden Allah'ın sinsisi. Tostuma peynir de koymuşsundur sen şimdi." Tabii ki bu itliği yapabileceğimi bildiğinden gidip tostları kontrol etti. Böyle bir şey yapmamıştım çünkü sabah sabah zaten sinirlerini zıplatmıştım. Bugünlük bu kadar itlik yeterdi.

İrem'in peynir nefreti benim zeytin nefretimle kapışırdı ama yine de ben kazanırdım. Yirmi yıllık hayatım boyunca bir kere bile zeytin yememiştim. Çağlar kekosu küçükken ağzıma sokmaya çalışmıştı ama nafileydi. Direkt olarak kusmuştum. Zeytinle olan tek ve iğrenç anım işte buydu.

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin