Bᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ 𝟸𝟺

208 31 17
                                    

Galiba tarihte bir ilk olmalıydık ki, Maridunla aramızda aynı zamanda hem düşman hem de karı koca ilişkisi vardı...

Bana saldırmasını beklerken Maridun yüzüme sert bir bakış attıktan sonra dönüp meydanı terk etmeye karar verdi. Ama ben ona o kadar öfkeliydim ki sırtından darbe vurarak bir daha saldırdım.

Az kalsın düşecekti ki, tökezleyerek kendini zar zor tuttu. Ben de yerden kılıcı alıp, avcumun içinde sıkarak ona doğru koştum ve havalanarak başını nişan aldım. Tam kılıcla boynunu kesecektim ki, Maridun aniden dönüp beni zihniyle geriye savurdu. Havada süzülerek sütunlardan birine çarpıp düşdüm.

Maridun bununlada hamlesini yapmış, meydan okumamı kabul etmişti.

Aldığım darbeden sonra hemen kendimi toparlayıp ayağa kaltım ve koşarak Maridun'a saldırdım. Ama Maridun bana saldırmak yerine sadece savunma modundaydı. Sonunda kendinden çıkmış olmalı ki, bana büyüyle saldırdı.

İlk beni yere mühürledi sonra da bilincimi kaybetmem için beni hipnotize etmeye çalıştı. Ben de ilk olarak gözlerimi kapatıp hemen mührü kırdım ve sonra onu havaya kaldırıp kemiklerini kırıp onu yok etmeye çakıştım.

Bir taraftan o beni hipnotize etmeye çalışarak bana etki etmeye çalışıyor, bir taraftanda ben ona direnmek için elimden geleni yaparak onun işini bitirmek niyyetindeydim.

Güçlerimiz beraber derecede güçlü olduğu için bir birimizi yenmemiz nerdeyse imkansız görünüyordu. Hatta bir birimize karşı direnmemiz bile çok aptalca ve zaman kaybıydı. Enerjimiz giderek tükeniyor güçlerimiz zayıflıyordu. Gözüm kararıyor ayaklarım vücudumu taşımakta zorluk çekiyordu.

En son tek hatırladığım şey dengemi kaybettiğim ve dünyanın ayaklarımın altından kaydığını hissettiğimdi. Ama bu duyguyu bir tek ben hissetmiyordum. Maridun da aynı şekilde ben düşünce, düşmüş ve enerjisi tükenmiş halede yere yığılıp kalmıştı.

Bitkin halde karşımda yatarken gözlerine baktım. Sonra da her yer karanlığa boğuldu...

●●●

Hazal ve Maridun'un güçleri aynı derecede olduğu için ikiside bir biriyle mücadileden sonunda bitkin düşüp bilinçlerini kaybettiler. Padişah Zübea yanlarına inerek Hazal'ı kontrol etti.

Efraim bir anda karşısında belirip:

- Bırakın ben hallederim.

- Sen kim oluyorsun da yardıma kalkışıyorsun?

Maridun'un kardeşi Marina abisinin yanına gelip onu uyandırmağa çalıştı. Zübea kızını görünce:

- Marina sen karışma.

- Hayır, padişahım! O benim abim.- dedi ve ellerini Maridun'un göğsüne koyup bastırarak büyü okudu.

Ardından, Maridun bir anda ortadan kayboldu. Marina da ışınlanarak abisinun arkasından yok oldu. Zübea yine Hazal'a bakmak için kafasını çevirdiği zaman bu kez karşısında ne Efraimi ne de Hazal'ı buldu. Sinirle ayağa kalkıp tüm cinlere bağırarak seslendi:

- Bu gün Şenlik daha erken bitecek. DAĞILIN!

Her yerden bir itiraz sesi yükseldi. Zübea daha da sinirlenip oradan uzaklaştı. Uzun zamandır, Dihye ve ailesini arıyordu. Sonunda bu gün sadece kızını bulmuştu. Ancak aklını kurcalayan bir anda herkesin nereye kaybolduğuydu.

Bu yüzden ilk yapacağı şey, Efraim'in şatosuna gitmek oldu. Ne kadar korunaklı bir şayo olsada, yardımcılar Zübea padişahın karşısında boyun eğmekten başka seçenekleri yoktu.

𓆩𝙰𝚜̧𝚔-ı𓆪 𝙻𝚊𝚗𝚎𝚝 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin