Tekrardan selam arkadaşlar!
Buradan gizli okurlarıma seslenmek istiyorum. Lütfen gizli okuyucu olmayın sizleri yorumda görmeyi çok istiyorum. Yorumlarda buluşmak dileği ile...
Keyifli okumalar dilerim...
-----------------------------------------------
GEÇMİŞ, YIL 1986 19 KASIM...
-----------------------------------------------Kahkahaların, şarkıların ve bağırışmaların arasında seri ve telaşlı adımlar atan çalışan patronunun yanına ilerliyordu telaşlı adımlarına inat sakin yüzü ile. Çalışanın adımları, zengin iş adamları ile kadınların arasındaki bordo renginde olan koltukta oturmuş, hararetle konuşan patronun yanına varınca eğilerek kulağına fısıldayarak;
"Ağabey odandaki telefon sürekli çalıyor, sanırım acil." Dedi gür sesiyle çalışan. Kaşları çatılan adam, istemsizce yerinde kıpırdanmaya başladı. Başını kaldırıp yeşil gözlerini çalışana çevirdi.
"Kimmiş?" Dedi sert ve katı bir sesle. Çalışanın bir çok yerinin jilet izi olduğu her halinde belli olan çehresi buruşmuştu.
"Senin odanda olan telefon olduğu için cevap vermedik ağabey." Dedi. Yeşil gözleri olduğundan çok kısılan adam 'tamam' dercesine başını sallayıp, el işareti ile gitmesini bildirmişti. Çalışanda başını saygıyla indirip ayrıldı patronun yanından. Kim arıyor diye merak hissi yayılmıştı adamın içine. Başını yanlarında zengin müşterilerine yönlendirip,
"Beyler bayanlar siz eğlenmenize bakın, ben birazdan sizlere ilgili çalışanlarımı yollayacağım." Deyip yavaşça yerinden kalktı. Bayanların arasında olan yapma sarı saçlara ve zayıf kısa boylu kadın, dudağından taşmış kırmızı rujuyla,
"Bir sorun yoktur umarım?" Dedi. Adam bakışlarını ona soru soran kadına çevirmişti ister istemez.
"Sorun yok, sadece bir telefon görüşmesi yapmam lazım."
Söylediği cevap ile etrafında olan kalabalık onu başıyla onaylamıştı. Böylece adam yerinden kalkıp çalışanına göz ucuyla masa ile ilgilenmesini bildirmişti. Sonra kendi odasına doğru adımlar atmaya başladı hızlı adımlarla. Kalabalığın arasından çıkıp, odasının bulunduğu bordo ve gold detaylarla dizayn edilmiş koridora girdi. Siyah kapılı odanın kulpunu hızla açıp girdi içeriye ve hâlâ da durmadan çalan ahizeli telefona doğru ilerleyip açtı;
"Alo!"
Hızlı hızlı nefes alış veriş sesi geliyordu telefondan. Sessizliğin içindeki hızlı nefeslerden korkmaya başlamıştı adam.
"Kimsin?" Dedi adam merakla telefonda ki kişiye. Telefondan kısa sürede ses gelmemişti ama sonrasın da telefonda ki kadın hararetle,
"Ooo, Sazancı beyfendiler telefonu cevaplamak için lütufta bulunmuşlar inanamıyorum!" Dedi. O an anlamıştı adam kimin aradığını. Yeşil gözlerini devirerek,
"Ne var Hilal?" Söylediği soru üzerine telefonun diğer ucunda olan kadın sinirlenmeye başlamıştı.
"Ne mi var!" Dedi bağırarak kadın. Adam kadının sözleriyle hafiften sinirlenmeye başlamıştı. Mavi gömleğinin düğmeleri, göğsünde ki şişkinlikten dolayı buğday tenini düğme aralıklarından gösteriyordu. Sinirle nefes alıp yüksek sesle,
"Hilal, biliyorsun şuan işteyim beni rahatsız etme!" Dedi. Kadının içinde sinir alevinin yayılmasıyla daha çok kükredi adama;
"Karınım ben senin karın! Benimle doğru düzgün konuş. Allah bilir o iş yerinde ne haltlar yiyorsun sen! Rahatsız etme ne demek?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN MÜHÜR
General FictionSâra ile Yarkın'ın sarı gül motifli, tahta kapaklı bir günlükle başlamıştı aşkı. Birbirlerini hiç tanımayan iki kuzenin aşk hikayesi... Yarkın; "Nefretinle aklımdan, sevginle gönlümden çıkmıyorsun sarı gül." Kulağının fısıltıyla işittikleri ile gözl...