İlk defa bu kadar uzun bölüm yazdım arkadaşlar. Eğer bölüm uzunluğu size fazla gelirse söyleyin bir daha ki bölümü daha kısa yazayım.
Keyifli okumalar dilerim🥀
Boşta kalan elini sarkmasına izin vermeyip kalın omuza bastırarak dayamıştı Duru. Badem şeklinde olan kahve gözleri mavi irisleri ne kadar inkâr etmek istese de o an onlara sığınmayı seçmişti. Bu tesadüf müydü bilinmez ama Duru bu duruma epey şaşırdığını hafif aralık olan dudağıyla ispatlıyordu. Tıpkı Botan'ın da tedirgin bakışlarının arasında gizlenen şaşkınlık gibi. O kafede uzun ve dalgalı saçların sahibi yüzünü kendisine sunup, hayran kaldığı saçlarını keserek gizlemişti.
"Duru iyi misin?" Diye konuşan Sâra, bu bakışların arasına sesini işittirerek kısa süreli büyüyü bozmuştu Botan için. Duru duyduğu sesle belini dikleştirerek hızla düzeltti kendini. Kolları arasından çıkan kızla Botan da kendini geriye çekip krem renkli gömleğini düzeltti. Bakışları Botan ile Duru arasında mekik dokuyan Sâra ile danışman da ki kız, kaşlarını çatıp anlamazcasına bakıyordular karşılarında ki çifte. Bu bakışların bir cevap beklediğini anlayan Duru;
"İyiyim ya! Bir şey olmadı, sadece öküzün birine çarptım." Dedi. Botan'ı hayrete düşürdüğünden bile haberi yoktu Duru'nun. Onu düşmekten kurtarıp böyle ithaf alması sinirini bozmuştu Botan'ın. Şimdi mantıklı düşününce melek gibi görünüp, şeytan gibi olan bir kızdı Duru. Kızlar ile arasında hep bir zıt çelişki yaşaması da yine bunu doğrular nitelikteydi.
"Pardon da arkamda olan ve sizi düşmekten kurtaran benim. Böyle bir durumda kahraman olmam gerekmiyor muydu öküz olmak yerine?" Dedi Botan. Dayanamamıştı ve bunu söylerken bir hayli ciddiydi. Bu yüzden kaşları çatılmış bir vaziyette Duru'ya mavi irislerini sert bir şekilde dikmişti. Duru da aldığı bu soru karşısında kaşlarını havaya kaldırmıştı. 'Arkasında olması, onun dönerek yere düşmesine sebebiyet verecek kişi kendisiydi ve kendini bu konuda nasıl üstün görürdü?' diye düşündü.
"Ben mi size 'bana çarpın diye dönün' dedim?" Dedi ve elini kaldırıp Botan'ı genç adama ispatlamak istercesine sallamaya başladı.
"Aslında haklısınız! Ben öküz birine neyi anlatıyorum ki? Siz zaten kendinizi kahraman ilan etmişsiniz!" Diye devam etti. Sâra dudaklarını ısırıp gülmemek için kendini zaptedmeye çalışıyordu. Bu didişmeye dayanamayan danışman da olan kızın kahkahası bulundukları girişi doldurmuştu artık.
"Ayol hava da aşk kokusu alıyorum! Bakın aşk diyorum ki birbirinize bundan sonra öyle bakın." Diye kahkahasının arasında konuşan kız karnını tutmuş ve gözünden akan yaşı silmişti. Botan duyduklarıyla hızla dönmüş ve korkusunu hiç gizleme gereği duymadan elleriyle Duru'yu göstermişti.
"Allah korusun Zelal! Bu kız beni öküz yaptıktan sonra kurbanlık et diye yer." Dedi Botan. Ağzı beş karış açılan Duru göğsünü sinirle kabarttı. Böyle bir lafın altında kalamam asla diye söylenip aklına gelen en iğneliyici lafını sokmak için derin nefes aldı.
"Ben kırmızı et yemem, özellikle de insan görünümlü öküzün etini asla." Dedi. Sâra da artık dayanamamıştı ve o da bulunduğu bu konumun tuhaf havasını itercesine kahkaha atmıştı. Duru'nun koluna girip çekiştirdi kendine Sâra. Onun duyacağı şekilde kulağına doğru konuşmaya başladı.
"Duru sakin ol. Adamla böyle konuşmayı kes artık, belki patron olabilir."
Sâra bunları söylerken etrafında Yarkın'ı arıyordu. Nedense içinden bir his, Botan burda ise o da burada olabilirdi diye söylüyordu. Çünkü en son Botan'ı gördüğünde Yarkın ile kafede birlikteydiler. Umuyordu ki burayla bir bağlantısı yoktur, yoksa bu sefer kesinlikle genç adam kendisini takip ettiğini düşünürdü. Tabii bu durumun önüne sığınan ve Sâra'nın düşüncelerini bertaraf edecek bir şekilde derince yutkundu Duru. Çünkü o an Sâra'nın söyledikleri aklına dank edince aniden yüzünü buruşturmasına neden oldu. Eğer Botan patron ise, işe girmeden çıkışları verilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN MÜHÜR
General FictionSâra ile Yarkın'ın sarı gül motifli, tahta kapaklı bir günlükle başlamıştı aşkı. Birbirlerini hiç tanımayan iki kuzenin aşk hikayesi... Yarkın; "Nefretinle aklımdan, sevginle gönlümden çıkmıyorsun sarı gül." Kulağının fısıltıyla işittikleri ile gözl...