Ellerinin arasında olan kartların, siyah masaya dizilen pokerlerin gövde gösterisi sıcak çikolatayı andıran gözlerini titretiyordu genç adamın. Masaya açık olarak sunulacak kartlar zaferin işaretini verirken doyumsuz gözleri bedenini ele geçirmiş, bir kere daha zafere yürümek istemişti genç adam. Ama unuttuğu bir şey vardı; Bu oyunda asla kazanmak yoktu. Daima kaybetmek vardı. Ve kayıp vermek için dost kazığı olacak şekilde masada olan kağıtlara hüsran içinde bakıyordu.
Derince yutkunup gözlerini kapattı. 'Her zafer yenilgiye muhtaçtır...' aklına uzunca yol alan cümle ile gözlerini açıp karşısında olan ihtiyar adamı süzmeye başladı. Bu yaşında olmasına rağmen zenginliğin verdiği lüksü bedeninde ziyafet çektiriyordu. İhtiyar adamın yüzüne yayılan keyfi, buruşmuş yüzünü daha çok sergilemesi ile bu dost kazığını yediğini anlamıştı genç adam. Masa da sırasıyla dizilmiş kartlara göz gezdirip elinde masada ki kartlara dair hiç biri olmamasıyla korkuyla elleri titredi.
Karşısında olan adam daha çok gülümsemişti genç adamın bu haline. Küllükte yanan sigaraya uzanıp aldı parmaklarının arasına. Dudaklarına doğru yol alan sigarayı keyifle çekip, gri dumanı ince bir çizgi halinde yüzünün etrafına yaydı ihtiyar adam. Tek kaşını, dudağını yana kıvırdığı gibi kaldırdı.
"Toy biri için güzel başlangıçtı!"
Sıcak çikolata olan gözleri koyulaşmıştı Eren'in. Karşısında olan ihtiyar adam onun bu halinden epey keyif aldığını diline de vurmuştu.
"Neden kartları saymadın? Kimse bilmezdi!" Dedi ihtiyar adam.
Bu kumar masasına oturunca kartları saymayı düşünsede başına bela alacağını bildiği için sadece oluruna bırakıp acemi şansıyla yenmişti. Bir kez daha şansını denemek için ikinci kez kartların dizilmesin de kalkmamış, devam etmişti. Ve bu onun için en büyük kayıp vermişti. İlk oyunu sevdiği kızın küçük isteği için yapmış, ikinci oynayışını kendi için. Ama kartların ihaneti şansını yenmişti.
"Eğlencesine geldim, böyle bir şeyi yapmayı düşünmedim bile!"
Dudaklarını büzüştüren ihtiyarın yüzü anında ciddiyete bürünmüştü.
"Ama saydın."
Eren'in gözleri hızla açılmıştı. Yapmadığı bir şeyle suçlandığı için başını itiraz edercesine salladı.
"Asla!"
Eren dediği net kelime ile ayaklanmıştı ki omuzuna baskı yapılıp yine yerine oturması aynı salisede olmuştu. Başını kaldırıp bakınca, koruma olan takım elbiseli adamın sert yüzüyle karşılaşmıştı. Korkusunu gizlemeye çalışsa da engel olamamıştı Eren.
"Ne yapıyorsunuz? Bırakın beni!"
"Bu masa hileye kapalı, bu yüzden gerekeni yapıyoruz!"
Kulaklarını dolduran sesle ihtiyara dönmüştü. 'Ne diyordu bu ihtiyar' diye kendine vurgulamış dilinin bağını çözmüştü.
"Ben hile yapmadım." Diye dişlerinin arasından tısladı Eren ani gelen cesaretle. Ama itiraz gecikmemiş ve yine yüzüne vurmuştu.
"Yaptın."
Sinirle boynunu oynatan Eren'in bedeni kasılmış elleri yine titremeye başlamıştı. Masa da olan bütün gözler de ikilinin arasında mekik dokuyordu adeta. Hızla nefes alan Eren,
"Sana yapmadım diyo..." Diye konuşacaktı ki, lafını kesen gür ses kulaklarını doldurmuş, bütün bakışların oraya yönelmesi bir olmuştu. Eren aniden gelen ses yüzünden korkulu gözlerini çevirdi az ötelerinde onlara daha çok yaklaşan heybetli adama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN MÜHÜR
General FictionSâra ile Yarkın'ın sarı gül motifli, tahta kapaklı bir günlükle başlamıştı aşkı. Birbirlerini hiç tanımayan iki kuzenin aşk hikayesi... Yarkın; "Nefretinle aklımdan, sevginle gönlümden çıkmıyorsun sarı gül." Kulağının fısıltıyla işittikleri ile gözl...