Hayatın mucizelere gebe olduğunu biliyordu Yarkın. Ama her mucizenin bir hüsrana da davetiye açtığının farkındaydı. Uzun bir süredir arayıp bulamadığı deliller onu çıkmaza sürüklerken, duyduğu şeyler yeni planların başlangıcıydı. Ama kurulacak planların getireceği çok şeyin de farkındaydı. Çünkü Adar'ın bahsettiği adam Savcıydı ve bu demek oluyor ki Serçe'nin en büyük güvencesi oğlu Yalçın demekti. Karşısında ona beklentiyle bakan Adar ile daha fazla düşünmemiş hızla yanıt vermişti.
"Savcı Yalçın Bağlaç, babasının pisliğini mi örtmeye çalışıyor yani bu adam?"
Adar'ın ciddi yüzü çocuksu tavrına takınıp dudaklarını büzüştürerek başını onaylarcasına salladı.
"Evet! Hatta önemli bir şey daha var."
Botan bu duyduklarıyla şoka uğrarken daha önemli bir şey ne olabilir ki diye düşünüp hızla atıldı.
"Ee yuh artık! Daha ne olabilir ki?"
Yarkın artık daha fazla dayanamıyordu. Elleri titremeye başlamıştı. Adalet ararken kimden hakkını savunacağını şaşırmıştı.
"Adar, artık söyle de bitsin! Ben hak hukuk arıyorum. Adalet içinde adalet savaşı istemiyorum."
"He işte bende onu diyorum Yarkın! Bu işler böyle, koskoca mafya adamının arkasının boşta olması imkânsız ve sen bu konuda ısrar ettikçe daha çok karanlığa sürükleneceksin." Dedi Adar. Yarkın'ın o anda alevlenen kara gözleri Adar'ın da kara gözlerini bulmuştu.
"Ne yani, adamın yaptığı işlerini yanına kâr mı bırakayım?" Yarkın'ın alaycı sözleri bir anda gerilen havaya karışmıştı. Adar'ın yüz ifadesi olduğundan çok buruşmuştu. Yarkın'ın ısrarı ailesi içindi biliyordu ama adalet istediği kişiler ölümle oyun oynayan kişilerdi.
"Bırakma ama akıllı davran Yarkın! Yoksa kim vurduya gidersin."
Yarkın'ın yüzü anında düşmüştü. Başını itiraz edercesine salladı. Ona tanıdık gelen konuşmalar gün yüzüne çıkınca alayca gülümsedi.
"Sidar gibi konuşmayı kes Adar! O kendine en büyük ihaneti kanıtları yakınca yaptı!"
Adar duyduklarıyla şok olmuş gözleri açılmıştı. Sidar'ın onu ölümden kurtarmış olduğunun farkında bile değildi. Sağ elini sakallarına götürüp sertçe sıvazladı. Gözleri etrafta gezinirken hızla dikti Yarkın'ın kara gözlerine. Derin nefes alıp,
"Nankörlük yapma Yarkın! İhaneti yaptı dediğin Sidar seni benden bile daha çok düşünen kişi!" Dedi. Aralarında kalan Botan korkuyla ikisini izliyordu. Her ikisininde siniri birbirinden beter olduğunu biliyordu. Araya girmek istese de bir adım geri de durmuş, kötü bir manevraya karşı tetikteydi.
"Lan bir siktir git! Beni düşünseydi o kanıtları gözümün önünde yakmazdı. Bana onu asla savunma!" Bağırarak dile getirdikleri ile yetinmemişti Yarkın. Kemikli elini havaya kaldırıp sallamaya başlamıştı.
"Yav sen de polis misin Adar? Adaletin peşini tutmuşum, dostum olarak bildiğim polis sırtımda diye ama sende yapma diyorsun! Bu mu suçluyu yakalamak? Bu mu hakkını savunanlara karşı hukuk sunmak Adar!"
Adar bir hışımla Yarkın'ın yakasını tutup çekti kendine. Bedenini saran sinir gözlerinde ateş çıkarıyordu adeta. Yarkın'ın beyaz gömleğini tutan ellerinin bile damarları şişmişti tıpkı boynunda ki damarları gibi.
"Lan gerizekalı! Daha bir hafta öncesinde polis himayesi altında yer altı adamlarıyla ihtiyar heyeti toplantısı kuruldu. Buna sebep olan kişi kim biliyor musun? Bizim karakolun baş komiseri Gülfem Çınar! Bu kadın kime çalışıyor bunu da biliyor musun? Savcı Yalçın Bağlaç'a!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN MÜHÜR
General FictionSâra ile Yarkın'ın sarı gül motifli, tahta kapaklı bir günlükle başlamıştı aşkı. Birbirlerini hiç tanımayan iki kuzenin aşk hikayesi... Yarkın; "Nefretinle aklımdan, sevginle gönlümden çıkmıyorsun sarı gül." Kulağının fısıltıyla işittikleri ile gözl...