Evettt, yeni bölüm ile yine karşınızdayız canlarım. Ailemiz biraz yavaş büyüyor ama az da olsa güzel ilerliyoruz. En azından benim açımdan sizleri bilmiyorum yorumlar da görüşlerinizi söylemenizi heyecanla bekliyorum...
Keyifli okumalar dilerim...💜
Gördüğü manzara karşısında içinde oluşmaya başlayan boşluğa mâni olamamıştı Hilal. Kızarmış ela harelerinde akmak için gözyaşları epeyce direniyordu. İçinde yıkılan boşluğu yankılanarak beynine vurunca;
"Kazım!" Diye haykırdı Hilal.
Bu haykırış acı doluydu. Bu haykırış ihanet hissiyle doluydu. Darmaduman olmuş içi gibi omuzları çökmüştü Hilal'in. Aklına Kazım'ın söylediği sözler gelince, kızarmış ela harelerinde direnen gözyaşlarını özgürlüğüne bıraktı.
Koskoca pavyonda yankılanan ses ile tüm çehreler o yöne dönmüştü. Kezban'ın şokla bakan gözleri ilk Kazım ile Neriman'ın üzerindeydi, sonra Hilal'in üzerinde dolaştı. 'Bu kim?' diye düşünmeden edemedi. Yanında duran Ahmet'i görünce kaşları olabildiğince daha çok çatılmıştı Kezban'ın. Hilal'in çökmüş omuzlarını görünce şaşkınlıkla bakan siyah gözleri kısılmıştı.
Neriman'ın yanağın da duran elini hızla çekmişti Kazım Hilal'in haykırışını işitip, bedenini karşısında görünce. Mayışmış bedenini sendeleyerek kaldırdı Kazım. Sarhoş olmuş olsa da Hilal'i görünce beyninden vurulmuşa dönmüştü.
---------------------------
2 SAAT ÖNCE...
---------------------------Ahizeli telefonun yüzüne kapatılmasıyla sinirle soluyan Hilal çığlık atarak önüne gelen her şeyi savurmuştu yere. Seslerden dolayı uyuyan kız bebeğinin ağlamasıyla, sinirden titreyen bedenini durdurmaya çalışıyordu Hilal.
"Sakin olmalısın Hilal. Bu olanlar geçecek..." diye fısıldadı kendine, ellerini yüzüne götürüp sertçe sıvazladı. Koyu kahve saçları sinirden terlediği için yüzüne yapışmıştı Hilal'in. Kazım'ın bu hırsı, ne kendisine ne de Kazım'a iyi gelmeyeceğini çok iyi biliyordu ama söz dinletemiyordu. Bu düşünceler ile boğuşurken, ağlayan bebeğinin sesini daha keskin duyunca hızlı adımlarla kızının yanına doğru yürümeye başladı.
Kızının odasına girip beşiğinde durmadan ağlayan kızını kucağına alıp hafifçe sallamaya başladı. Anne kucağına gelen bebek iki dakika aradan sonra ağlaması sakinleşmişti. Başını eğip baktı kızına Hilal. Daha altı aylıktı kızı, minnacık süt kokan bebekti. Kazım ile kendisinin bebeğiydi...
Aşk ağacının küçük ve tatlı meyvesiydi.
Küçücük bir buse bıraktı bebeğinin başına Hilal. Bırakmasıyla ıslanan gözlerinde bir damla yaş akıp kızının saçlarına doğru süzülmüştü.
"Güzel kızım, biliyorum babanı çok özlüyorsun. Ama artık bu özlemin yok olacak. Her yanımız da olmadığı saniyelerin hesabını kat ve kat sorup getireceğim yanımıza Suzan'ım benim..." dedi fısıldayarak beyaz tenli ve minnacık yüzlü bebeğine bakarak.
Başını kaldırıp loş odanın tavanına baktı. Usulca akan yaşları gerdanına doğru süzülüyordu Hilal'in. İçinde anlam veremediği bir his vardı. Canı acıyordu, hatta kalbi sıkışıyordu. Başını içindeki kötü hisleri savururcasına sallayıp, bebeğini tekrardan yavaşça beşiğine koydu. Koyduğu gibi derince nefes alıp beşiğin yanına çömeldi, bir elini yerden destek alıp dizleri üzerine çöktü. Dudaklarını ıslatıp kapadı ıslak ela gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN MÜHÜR
General FictionSâra ile Yarkın'ın sarı gül motifli, tahta kapaklı bir günlükle başlamıştı aşkı. Birbirlerini hiç tanımayan iki kuzenin aşk hikayesi... Yarkın; "Nefretinle aklımdan, sevginle gönlümden çıkmıyorsun sarı gül." Kulağının fısıltıyla işittikleri ile gözl...