MEZARLIK

646 97 516
                                    

Keyifli okumalar dilerim...

Sâra duyduklarıyla şok olmuş bir şekilde karşısında kendini Avukat diye tanıtan adama bakıyordu. Evet yanlış duymadığına emindi. 'Ben Avukat Sidar Kaya' diye duyduğu bu cümle gerçekliğiyle netliğini ortaya koymuş, kendi yalanının üstünü kapatmıştı. Masum olan bir yalan büyük bir avcı olmuştu. Kolundan tutulan el ile kendi elini saran Sidar'ın sıcaklığını hissetti avucunda. Birden bire olan bu olay yüzünden farklı bir yol izliyordu ama bundan pişman olmayan Sâra kendine daha çok özgüven vererek kafasını kaldırıp tebessüm etmeye başladı. Madem yalan Avukat gerçek Avukat ile bir oldu, sonuç kötü olmayacak ise devam edecekti.

"Haklısın sevgilim, sinirle mantığımı kullanamadım!"

Sidar'ın parlayan gözleri anında Sâra'nın yeşil harelerini buldu. Dolmuşa ilk binince gözlerinde ki hüznü görmüştü ve şimdi ona gururla bakıp tebessüm eden kızla daha fazla kendini alıkoyamamış, tuttuğu eli can acıtmayacak şekilde sıktı. Aniden cesaretli olan kız ona en kıymetlisini hatırlatmıştı. Hatırladığı kıymetlisi onları böyle görseydi sonuç iyi olmayabilirdi ama bozuntuya hiç bir şekilde vermedi, ta ki gür bir ses işitene kadar...

"Madem Avukatsınız, ne diye dolmuşa biniyorsunuz? Arabanız yok mu?"

Şoförün sorusuyla Sâra içinden 'yandık şimdi' diye iç çekişi ile Sidar'ın sesli kahkahası bir oldu. Öfkenin sergilendiği ela harelerini dikti şoföre Sidar.

"Aracım tamirde olduğu için mecburi bindik, yoksa binmezdik. Ama her şerde var bir hayır işte çünkü bu durumu göremezdik ve haksızlığa devam edilecekti!"

Sidar'ın keskin cevabı şoförün kanını çekmiş gibiydi. Adamın pala bıyıkları ince dudaklarının üzerini örtüp daha da çok gizledi. Güneş yanığı olan teninin bile rengi değişmiş kireç gibi olmuştu şoför. Sidar'ın ela gözleri dolmuşun camından etrafa bakmasıyla bakışlarını hızla çekip,

"Aç kapıyı!" Dedi. Şoför ilk anlamaz iken Sidar yine dudaklarını araladı.

"Açsana lan kapıyı!" Diye yükseltti sesini. Sâra'nın bir anda Sidar'ın sinir saran çehresi ile o da gerildi ve ne yapacağını bilemez bir halde izlemeye başladı onu. Aracın kapısı açılınca tutulan eliyle birlikte Sâra'yı da kendiyle birlikte sürüklemişti Sidar. Hızlı adımlarla arabanın plakasına bakıp elinde ki çantayı Sâra'nın eline sıkıştırdı. Boşta kalan eliyle cebinden telefonunu çıkarıp birini aramasıyla bakışlarını yolculara yönlendirdi.

"Çıkın dışarıya! Başka bir araç birazdan gelecek ona binin."

Emir gibi çıkan sesle dolmuşun içinde ki bütün yolcular teker teker ve birbirlerini iterek çıkmaya başladılar. Hızla Sâra'nın elini bırakmış caddeye doğru yürüdü Sidar. Hem çalan telefonun açılmasını bekliyor, hemde yoldan geçen başka bir dolmuşu durdurmuş diğer yolculara yön gösteriyordu Sidar. Dolmuş şoförü de kendini aklamak adına koşar adımlarla Sidar'ın yanına varmıştı. Alnından süzülen terini elinin tersiyle silen şoför ince çizgi haline bürünmüş dudaklarını araladı.

"Ağabey yapma kurban olayım! Bir daha asla yapmayacağım, sakın ihbar etme beni."

Sidar'ın bakışları önünde ellerini mahcubiyetle birleştiren adamı buldu. Ne diyordu bu adam, yaptığı çok iyi bir şeymiş gibi ve telafisi mümkünmüş gibi gelip konuşması Sidar'ın daha da öfkelenmesine sebep oluyordu. Umursamazca dudaklarının üzerinde dilini gezdirdi. Islattığı dudağının ışıltısı ile konuşmaya başladı.

"Tamam kurban, sen iste yeter." Diye alayla yanıtladı şoförü Sidar. Adam dişlerini sertçe dudaklarına batırdı. Onun da kendince haklı yönleri vardı elbet ama bunu öğrencilere yapması doğru değildi. Şikayetini arz edebilecek kurumlar mevcuttu ve elinin kolunun kısa olmasından ötürü yolculardan çıkarıp kendi yöntemleriyle çözmek istemişti. Tabii bu durum haliyle kendi ekmek teknesini sarsıp lokmasını kesmişti. Bunu karşısında olan Avukat ile çok daha net anlamıştı.

BİLİNMEYEN MÜHÜR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin