Heyecanla beklenilen bölüm geldi, umarım beğenirsiniz görüşlerinizi çok merak ediyorum...
Keyifli okumalar dilerim ✨
------------------------
18 YIL SONRA...
------------------------Gecenin verdiği ıssız Dağkapı sokaklarında çaresiz attığı adımları birbirlerini kovalıyordu genç adamın. Bıkmıştı artık hayatından, verilen gereksiz hükümlerden. Bu zamana kadar yaptğı fedakârlıkların kendi özünde haddi hesabı yok iken, en yakınlarından göz ardı edilmesi perişan ediyordu gönlünü. Fark etmeden attığı adımları Ulu caminin avlusuna kadar varmıştı. Başını kaldırıp sıcak çikolatayı andıran gözleriyle etrafı incelemeye başladı.
Şadırvan da bulunan çeşmede damla damla akan suya takıldı gözleri. Etrafı çevreleyen gecenin karalığı bir vakitten sonra sabah ezanıyla birlikte aydınlanmak için ip çekiyor gibiydi. Gözlerini bu sefer caminin eski mimarisi olan işçiliklerini es geçip içeriye bakmaya başladı. 'Sanırım imam içeride' diye düşünmeden edememişti.
Yaz ayında olmalarına rağmen gecenin verdiği rüzgâr mavi tişörtünü titretiyordu genç adamın. Koyu renkte olan kot pantolonunu bacaklarını sarmasına izin verecek şekilde adımlarını caminin kapısına doğru atmaya başladı. İçeriye girdiğinde üzerine giyindiği cübbesi ile mescidi süsleyen İmamı görmüştü. Sıcak çikolatayı andıran gözleri ışıl ışıl parlamıştı.
"Hayırlı geceler İmam ağabey!"
Duyduğu kalın sesle arkasına irkilip dönmesi bir olmuştu İmamın. Şaşkınlıkla bakan adam, karşısında olan genci baştan aşağı süzmüş ve yüzüne yerleşen samimi bir şekilde gülümseme bırakmıştı.
"Buyur, gel içeri!"
Aldığı komutla yüzüne yayılan sevinçle attı adımını genç adam. Ama o anda unuttuğu bir şey vardı, ayakkabısını çıkarmadan mescide girmesi ile İmamın sert bakışlarıyla istila etmesine sebep olmuştu.
"O ayakkabıyı çıkarıp da gir içeri genç!"
Mahcubiyetle dudaklarını ısırmıştı genç adam. Omuzlarını düşürmüş adımlarını yavaşlatmıştı. Eğilip ayakkabısını çıkarmaya başladı bu sefer genç adam.
"Düşünemedim İmam ağabey, kusura bakma."
"Sen namaz kılmaz mısın hiç, nasıl bilmezsin Allah'ın evine böyle girilmediğini?"
İşittikleri ile başını hızla kaldırmıştı genç adam.
"Evde arada kılarım..."
İmam korkuyla gözünü açmış ve hızla yaklaşıp onu durdurmuştu eliyle.
"Sen Târik üs salât yapıyorsun, girme içeriye öyleyse!"
"Anlamadım, o ne demek?"
Genç adam afalamış diline dökülenlere mâni olamamıştı. Karşısında her dediğini anlamayan genç ile gözleri devrilmişti İmamın. Dudaklarının üzerinde olan aklarla bezelenmiş bıyıkları kınarcasına alt dudağının üzerini örtmüştü.
"Ey namazı terk eden demek!"
"Hee şimdi anladım! Bir şey olmaz İmam ağabey, en fazla cehennem de yanarım olur biter."
"Sen deli misin oğul, öyle şey mi olur?"
"Olmaz mı?"
"Olmaz tabii!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN MÜHÜR
General FictionSâra ile Yarkın'ın sarı gül motifli, tahta kapaklı bir günlükle başlamıştı aşkı. Birbirlerini hiç tanımayan iki kuzenin aşk hikayesi... Yarkın; "Nefretinle aklımdan, sevginle gönlümden çıkmıyorsun sarı gül." Kulağının fısıltıyla işittikleri ile gözl...