5

722 98 11
                                    

Bol bol yorum istiyorum...

...

Rahat yatağa biraz daha yayılan varisle birlikte "Uyandın mı," diye mırıldandı Chan. Bunu bilmem kaçıncı defa soruyordu ve artık bir cevap almayı istiyordu.

"Hayır," diye homurdanan varis kendisine arkasını döndüğünde göz devirmeden edemedi ve sorduğu soruya cevap alabilmenin verdiği bıkkın ifade ile gözlerini onun üzerinde gezdirdi.

Kısa bir süre sonra Minho, nerede ve kiminle olduğunu fark etmiş gibi hızla yerinde dikleşti ve ilk olarak gözlerindeki bezi kontrol etti. Onun için önemli olan buydu: yüzündeki çirkinliğin kapalı olması.

"Burada ne işim var?"

Chan'ın sesini işittiği yere doğru döndü Minho, elini önüne uzatıp kralı aradı bir yandan ondan açıklama beklerken.

Eli kralın çıplak tenine değerken "Siktir," diye fısıldadı. Elini hızla geriye çekti, kendi üzerinde gezdirip kıyafetlerini yokladı. "Ne bok yedin lan sen?"

"Görgü kuralları nedir bilir misin sen?"

"Görgü kurallarından bahseden krala da bak sen. Beni odasına atmış."

Güldü Chan. "Oysa çok hevesliydin dün gece."

Minho duydukları ile gözlerini kapatan toz pembe bezle uyum gösteren yanaklarını eliyle kapatırken "Öyle bir şey olmadı," diye tısladı. Birkaç kadehle sarhoş olup bu aptallığı yapıp yapmadığını düşündü. Yapmadığına emindi.

"Sen sarhoş olmamdan faydalandın."

İşaret parmağı ile kendisini gösteren Minho'nun eline hafifçe vururken "Hayır," diyerek reddetti onu kral. "Üç kadehle sarhoş olacağını pek düşünmüyorum. Hem dediğim gibi istekliydin."

Chan gözlerini dudakları şaşkınlıkla aralanmış prenste gezdirdi. Yanakları iyice kızarmıştı. Tek eliyle yüzünü kapatmaya çalışıyordu hâlâ. Tatlı bir görüntüydü.

"Aman Tanrı'm," diye fısıldadı Minho, krala artık inanmış gibi görünüyordu. "Aman Tanrı'm."

Elini yüzünden çekti hızlıca aklına bir şey gelmiş gibi. "Jisung'a ne diyeceğim? Aman Tanrı'm."

Kaşları çatıldı Chan'ın. O askerle varisin arasındaki ilişkiyi tam olarak anlayamıyor olsa bile birbirlerine değer verdiklerini görebiliyordu. Bu da aklına tek bir şey getiriyordu: aralarında kimsenin bilmesini istemedikleri bir ilişki vardı, birlikteydiler kısaca. Eh bu da Jisung'un dik dik kendisine bakıyor oluşunun sebebi olmalıydı.

"Bir şey demek zorununda değilsin," diye homurdandı Chan. Minho, kralın sesindeki sitemi fark ettiğinde dişlerini dudağına geçirdi. Haklıydı, ona bir şey demek zorununda değildi lakin bu olanı ona anlatması gerekiyormuş gibi hissediyordu.

"O askerler aranızda bir şeyler mi var?"

Chan'ın sorusu ile iyice telaşa kapıldı Minho. Kardeş olduklarını söylese daha çok merak ederdi kral gerçek masalı lakin Minho anlatamadı, tekrardan hatırlayamazdı her şeyi. Kabul ederse de krala evlenme ve ölümden kurtulma planı suya düşer, sonsuza dek yok olurdu.

Telaşla ayağa kalkmak için hamle yaptığında ayağına dolanan yorgan sayesinde yere düştü ve Chan'ın yerinden kalkıp yanına gelmesine sebep olacak acı dolu bir inleme bıraktı odaya.

Omuzlarından tutan Chan ile birlikte nefesini tuttu Minho. Her şeyi mahvetmişti bir anda.

"Telaş yapma, dalga geçiyorum. Aramızda hiçbir şey geçmedi. Sevgiline gerçeği, uyuyakaldığını söyle."

Rahatladığını hissedemedi Minho, daha çok gerilmişti sanki. Kafasını kaldırdı. Şu an kralı görmeyi o kadar çok istiyordu ki anlatamazdım. Takındığı yüz ifadesini merak ediyordu; sinirli miydi veya sakin miydi, görememek onu ilk kez korkuttu.

Omuzlarında ki el güven vermek istermiş gibi daha da sıkılaştığında derin bir nefes aldı Minho ve "Kardeşim," diye fısıldadı. Gerçeği söylemek, yaşaması için gerekli olan tek şeydi.

Gözleri kısıldı Chan'ın. "Ne?"

"Jisung, üvey kardeşim."

Jisung bunu söylediğini duysaydı eminim çok sinirlenir, bağırır çağırırdı. Sonuçta kraliçenin bile haberi yokken bundan, hiçbir yakınlıkları olmadığı kralın öğrenmesi saçmalıktı.

"Kraliçenin oğlu mu?" Chan'ın aklındaki tek soru ise kraliçenin oğlunun nasıl olur da Minho'ya itaat ediyor oluşuydu. Hayatı tehlikede değil miydi böyle, Jisung bir anda annesini dinlemeyi tercih edebilirdi sonuçta.

"Hayır," diyerek reddetti Minho kafasını iki yanına sallarken. "Babamın üç eşi vardı."

Kendisine ilk kez hayatından bir şeylerden bahsettiğini fark etti Chan, bu kez kesinlikle yalan yoktu. Varisin omuzlarında ki elini çekti lakin varis onun uzaklaşmasına izin vermedi, kolunu tuttu sıkıca.

"İlk ve nikahlı olan eşi annem. Sonraysa Jisung'un annesi ve kraliçe geliyor."

"Peki ya, Jisung'un annesine ne oldu?"

Derin bir iç çekti Minho. "Zehirlendi, ben gözlerimi kaybetmeden bir hafta önce."

Kraliçe, diye geçirdi içinden Chan. Tek kalmak, yönetimde tek kişi olabilmek için öldürmüştü kadını belli ki.

"Nasıl sağ kolun oldu? Kardeşin olduğunu bilmiyorlar mı?"

"Doğduktan sonra komutana verilmiş."

"Neden?"

İç çekti Minho, kafasını kralın boynuna yerleştirdi hiç düşünmeden. Chan'ın elleri saçlarını bulduğunda gösterdiği zayıflıktan nefret etmedi. Aksine krala daha çok sığınmak istedi. Küçük bir çocuk gibi hissetti kendini, kral ise yatağının altındaki canavarlardan kendisini koruyabilecek tek kişiydi sanki.

"Jisung'un düşmesi için çok kez girişumde bulunulmuş."

Kim tarafından yapıldığı söylenmese bile belliydi.

"Babam da Jisung doğduktan sonra komutana vermiş ve herkese öldüğünü söylemiş. Onu korumak için."

"Sonra? Onun kardeşin olduğunu nasıl fark ettin?"

"Fark etmedim. Gözlerimi kaybettiğim zaman babam söyledi, beni koruması için ona emanet etti. Çünkü vârisi, aşık olduğu eşinin tek çocuğu bendim."

"Kraliçe bu yüzden ölmeni istiyor. Hiçbir şey yapmamasının tek sebebi ise varis olman ve askerlerin birçoğunun seni desteklemesi. Doğru tahmin ediyorum değil mi?"

Kıkırdadı Minho. Krala biraz daha sokuldu, kollarını çıplak omuzlara yerleştirdi. "Çok zekisin. Bu yüzden seninle evleneceğim ve ikimizde hayatta kalacağız."

Buydu aralarındaki ilişki. Birisi hayatta kalmak istiyor diğeri ise barış. Lakin Chan kıskançlık duydu; kendine bile söyleyemese de Jisung'u kıskandı.

Kendisine sokulan bedenin beline doladı kollarını. "Gözlerine ne oldu?"

Bu üç kelime varisin hızla kendisinden uzaklaşmasına sebep olurken "Jisung merak etmiştir," diye geçiştirdi onu. "Beni," diye devam etti konuşmasına ve kralın dağıttığı saçlarını düzenlemeye çalıştı. "Beni onun yanına götürür müsün? Lütfen."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Twisty/ BangİnhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin