Bol bol yorum istiyorum..
...
Minho'nun kendisini yere indirmesi gerektiğini söyleyen bağrışları eşliğinde bahçeden geçerken etrafta bulunan herkesin dikkatini çekmişlerdi.
Muhafızlar, yerlerinden kıpırdamazken onlar gözden kaybolana kadar merakla onları izlemiş; Jisung belindeki kılıcın kabzasını tutarak peşlerine takılmış -kralın hala varise zarar verebileceğini düşünüyordu, ona hiç güvenmemişti- ve neler olduğunu sorup durmuş; Vien'inde Jisung'tan pek bir farkı yoktu, Jisung'un abisine zarar veebileceğini düşünerek belindeki hançeri tutarak peşlerindee ilerlemişti.
Ayakları yerle buluşunca ellerini tekrardan gözlerine götürdü Minho. Jisung'un kendisini böyle görmemesi için her şeyi yapabilirdi. Bileğini tutan bedenin "Minho," diye mırıldanması ile sertçe yutkunurken hemen önündeki bedeni ittirdi ve arkasını dönüp ilk kaçma hareketinde bulundu. Ki Chan'ın bileğini tutması ve kendisine doğru çekmesi ile kaçma girişimi etkisiz hale gelmişti.
Kafasını Chan'ın göğsünden uzaklaştırıp kaçmak istediği yere baktı. "Siktir." Lanet bir deniz. Kral kendisini ne diye buraya getirmişti ki? "Kral, ben yüzme bilmiyorum."
"Yüzmeye gelmedik."
"Minho," diye tekrarlayan Jisung ile birlikte sessizleşti tekrardan varis ve kafasını Chan'ın boynuna yaslayıp gözlerini sakladı kendince. "Neler oluyor?"
"Bence onunla konuşman gerekiyor." Chan'ın mırıltısına karşılık kafasını iki yanına sallayarak reddetmek ve onu göndermesini söylemek istedi fakat Jisung'un buna kırılacağını -fazla duygusal biriydi o- bildiği için sessiz, tepkisiz kaldı.
Buna hazır hissetmiyordu. Çocukluğundan beri ona anlattığı her şeye inanan Jisung'un güvenini kaybetmek, onu sinirli veya üzgün görmek istemiyordu.
Ne diye krala göstermişti gerçeği? Bunların başına gelebileceğini hiç mi tahmin etmemişti?
"Bir şey mi oldu?" Jisung gözlerini kralda gezdirdi. Varisin kendisi ile konuşmuyor oluşu sesinin kısık çıkmasına sebep olurken boğazını temizledi, sırtını dikleştirdi ve gözleri krala sarılıp yüzünü saklayan vârisi buldu tekrardan.
O kadar duygu karmaşası arasında kıskançlığı hissetti Jisung. Kralı kendisine yakın bularak ona sarılan vârisi kıskandı. Kendisi hemen burada, yanında dururken ne diye gidip krala sığınıyordu ki?
"Bir şey mi yaptım," diye sordu bu sefer Jisung. Sesinin titremesine zar zor engel olmuş ve varise bir şey yapıp yapmadığını düşünmüştü. Hayır, hiçbir şey yapmıştı. Emindi buna.
Şu dört gündür onu belli zamanlarda görmüştü. Gördüğü zaman ise çok kısıtlıydı. Belki de vâris buna kırılmıştı, Jisung'un kendini görmeye doğru düzgün gelmeyişine kırılmıştı ve bu yüzden böyle davranıyordu kendisine. Jisung'un aklına başka bir şey gelmiyordu.
"Ben... Ben özür dilerim. Seni ihmal etmedim. Sadece dinlenmen gerekiyordu ve ben rahatsız etmek istemedim."
"Jisung," diye homurdandı Minho. Jisung'un etrafta kimse olmasa oturup ağlayacağına o kadar emindi ki. Eh bunu birçok defa yaşamıştı.
İkisi de bazen hâlâ küçük çocuklarmış gibi davranıyorlardı.
"Hiçbir şey yapmadın. Özür dileme boş yere."
Varisin kendisi ile konuşmasına karşılık derin bir nefes aldı Jisung. "O zaman ne oldu?"
Varisin saçları arasındaki bezi aradı gözleri. Yerinde göremeyince krala dikti kısılan gözlerini. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.