Yorum yapmayı unutmayın!
...
Vien etrafına bakındı, sonraysa odasının kapısını açıp içeriye doğru bir adım attı. Gözleri hemen karşısında olması gereken iki bedeni aradı lakin kimseyi göremedi.
Kapıyı kapatıp odanın ortasına doğru ilerledi ve "Jisung," diye mırıldandı. Nereye kaybolmuştu bu ikili?
Dolabından gelen sesle oraya doğru dönerken dolabın kapağı açıldı. Dışarıya önce birkaç elbisesi çıktı, sonraysa belini tutarak Jisung dışarıya attı kendini. Felix sayesinde girdiği bu dolapta baya fazla durmuştu, her tarafı ağrıyordu.
"Dolabımda ne işin var," diye çemkirdi Vien hızla ona doğru ilerlerken. Jisung'un kalmasına yardım etti, kıyafetlerini toplayıp dolabına yerleştirdi. Bu aptala dolabından uzak durmasını net bir dille belirtmişti oysa.
"Felix gideceğini söyleyip beni buraya soktu," diye yakındı Jisung, derin bir nefes aldı. Dolabın içerisindeki kokuyu -çiçek gibiydi aynı- odadaki hatta etraftaki deniz kokusuna tercih ederdi.
"Ah!" Elini alnına vurdu Vien. Ne diye bu aptalı, kendi odasında saklamaya karar vermişti ki? "Hiçbir şeye dokunmadın değil mi?"
"Sapık değilim." Göz devirdi Jisung, kollarını önünde birleştirdi ve Vien'e ters ters bakmaya başladı. Ne sanıyordu bu aptal prenses, işi gücü yokmuş gibi genç bir kızın dolabını karıştıracağını falan mı? Saçmalık.
"Ondan demedim." Yanakları kızardı prensesin. Jisung gördüğü manzara ile gülümsemeden edemezken Vien bunu fark ederek hızla arkasını döndü ona.
"Felix nereye gitti?"
Omuz silkti Jisung ve "Bilmem," diye mırıldandı. Vien'in üzerine daha fazla gidip prensesin kızarık yanakları ile konuşup gözlerini kaçırışını izlemeye devam etmek istese bile şu an bunu yapabilecek bir zamanda değildi. Önce adını temize çıkarmalıydı.
"Peki ne konuştunuz?"
Dolabı ile ilgileniyormuş gibi yapmayı bir kenara bıraktı prenses, Jisung'a doğru döndü.
"Düşüncelerimden bahsettim."
"O kadının suçlu olduğunu düşünüyorsun." Kafasını sallayarak onayladı onu Vien. Bunu zindandayken de duymuştu. Eh abisine de anlatmıştı.
"Sadece onun değil." Saçlarını karıştırdı Jisung. Prensesin yatağına oturup sırtını yatak başlığına yasladı ve prensesi baştan aşağı inceledi.
"Felix ile bunun hakkında konuştuk, onunda şüphelendiği bir şeyler var."
"Neyden veya kimden şüpheleniyor?"
Alnını ovuşturdu Jisung. "Unuttum. Kumandanların isimlerini tekrar söyler misin?"
Kafasını sallayarak onayladı onu Vien ve zindanda bayılttığı kumandanın ismini dile getirdi önce. "Kumandan Suho."
"Krallığına fazla bağlı gibi görünüyor, bir hainden -benden- nefret etmesinden anlayabiliyoruz. Felix onun şüpheli hareketlerine hiç denk gelmemiş."
"Kafasına vurduğum için özür dilemem gerekiyor." Bıkkınca konuştu Vien, ellerini beline yerleştirdi ve göz deviren Jisung'a karşı dil çıkardı.
"Her neyse devam edelim: Seungmin var."
"Olabilir mi? Hm, sanmıyorum. Seungmin Ay krallığından nefret eden birisi ve Felix çoğu zamanını onunla geçiriyor. Mektuplarla uğraştığını hiç görmemiş."
"Jeongin var, Seungmin'in eşi."
Felix anlatmıştı Jeongin'i. Seungmin ne yapıyorsa her şeyin haberini verirmiş ona. Eh Felix ikisini hemen geçmiş, suçlu olamayacaklarını göstermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.