Bol bol yorum istiyorum..
...
Duyduğu dolap sesleri ile gözünü araladı vâris. Bir süre yanındaki boşluğa baktıktan sonra perdeleri açılmış camda gezdirdi gözünü. Odaları ne diye güneş gören bir yerdeydi ki?
Gerinip dikleşti. Dolapla uğraşan ve ses çıkartıp duran krala -onun kral olduğundan emindi- baktı ve "Bu gürültü de ne," diye homurdandı.
Gelen hediyeleri dolaba yerleştiren iki hizmetli duydukları sesle vârise doğru döndüler. "Çok mu gürültülüydük efendim? Uyandırdığımız için özür dileriz."
İki kadın hafifçe eğilmesi ile dudakları şaşkınlıkla aralanırken eliyle göz bandı olmayan gözünü kapattı, diğeriyle de belden aşağısını örten yorganı omuzlarına kadar çıkartıp çıplak vücudunu sakladı.
"Burada ne yapıyorsunuz?"
Yüksek çıkan sesi iki bedenin dikleşmesini engellerken "Majesteleri eşyaları yerleştirmemizi söylemişti," diye kısık bir sesle açıkladı içlerinden biri.
Şu kral, kendisinin odada olduğunu unutmuş muydu yahu? "Daha sonra devam edin."
İki kadın hızlıca odayı terk ederken kapının dışında karşılaştıkları Vien ile olan kısa konuşmalarını işitti Minho, sonraysa kapısı bile çalınmadan içeriye girmişti prenses. Vien'in ne yapacağını biliyormuş gibi yerinden hiç hareket etmemiş, pozisyonunu bozmamıştı.
"Uykucu, bugün senin düğünün var." Vien neşe ile konuşup etrafına bakındı. Dağınık bohçalara, kapakları açık dolaba kısa bir bakış atıp sitemle kendisine bakan varise döndü.
"Ama varisimiz ölü gibi uyuyor."
"Gerçekten bir ölüyüm," diye homurdandı Minho alnını ovuştururken.
"Belli," diyerek ellerini birbirine vurdu Vien, gözlerini varisin üzerinde gezdirdi. "Hem öleli ne kadar oluyor abi? Boynun morarmaya başlamış, uzun zaman oluyordur bence."
Dalga geçercesine konuşan Vien ile birlikte yorganı bırakıp elini boynuna götürdü. "Canavar abin nerede?"
"Katil olduğu için mutlu, dışarıda hazırlıklara bakıyor."
"Tek bir kelime bile etme, katil ve ölü hakkında."
"Ağzımı kitleyip anahtarını teslim edebilirim," diye mırıldandı Vien ellerini arkasında birleştirip varise doğru ilerlerken. Minho'nun üzerine eğilip sinir bozucu gülümsemesini daha yakından görmesini sağladı. "Yiğenimin ismini ben koyarsam."
"Rüyanda." Prensesi alnından ittirdi Minho. "Anahtarı teslim et. Yoksa abin, hırsızda olabilir."
"Eminim olabilir ama bir hırsızla baş edebilirim."
"Katil bir hırsızla baş edemezsin."
"Belli olmaz." Şirince gülümsedi Vien, birkaç adım geri çekildi ve elindeki kıyafetleri sandalyenin üzerine bıraktı. "Bunlar kıyafetlerin. Yıkan, giyin ve aşağı gel."
"Ne kıyafeti?"
"Geleneksel. Düğün için."
Yüzünü buruşturdu Minho. Güneş krallığının kıyafetlerinden ve geleneklerinden nefret ediyordu. "Neden?"
Omuz silkti Vien. "Büyükler böyle yapmış çünkü. Aslında kısa bir şey için giymene gerek olmasa bile kumandanlar ve muhafızlar burada, tüm köylere yayılır konusu. Ve bilirsin, geleneklere önem veririz."
"Bilmez miyim?" Bıkkınca konuştu. En azından düğününü kendi aralarında yapmaya ikna etmişti, yani buna düğünde denmezdi. Yalnızca evlilik yeminlerini edecekler ve bitecekti. Bu kısa şey için şu iğrenç kıyafetleri giymek zorununda mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.