Yorum yapmayı unutmayın...!
...
"Geri çekiliyorlar."
Kumandanlardan birinin bağırışı ile derin bir nefes aldı Minho, elindeki kanla kaplı kılıcı yere sapladı ve etrafına bakındı.
Gemiler geri çekiliyordu, adada kalan askerlerini alma gereksinimi duymadan. Onlardan beklediği bir davranıştı bu, geri de kalan kimseyi önemsemezdi onlar çünkü.
Adada kalan askerler ise savaşmayı çoktan bırakmış, kendilerini bırakıp giden gemilere doğru ilerlemeye çalışmaya başlamışlardı. Lakin aralarında büyük bir mesafe ve kan kokusuna gelip denize atılmış cesetleri yiyen köpek balıkları vardı.
"Teslim olun," diye bağırdı Jisung. Onun bağırışı ile birlikte vâris ona doğru döndü. "Kılıcını bırakıp teslim olmayanların boğazları kesilecek veya köpek balıklarına yem edilecek."
Onun gür sesiyle birlikte kumandanlar onaylarcasına bağırmış, Ay krallığının askerlerinin kılıçlarını bırakmasına sebep olmuştu. Sonraysa çoktan kumandanlar ve askerler onları bağlayıp gemilere bindirmeye başlamıştı. Eh burada kalanlar artık onların tutsaklarıydı.
"Eski günlerde ki gibi." Yanına gelen Jisung ile birlikte gülümsedi Minho, yavaşça omzuna vurdu kumandanın.
"Eski günlerde ki gibi."
Jisung gözlerini vârisin üzerinde gezdirdi. Bakışları pantolonunun kesik kısmını bulurken "Bacağın," diye mırıldandı. "Yaralandın mı?"
Acısını yeni hissediyormuş gibi yüzünü buruşturdu Minho. Yerdeki askeri fark etmemişti, sanırım biraz dikkatsizdi.
"Kötü değil."
"Dikiş atılması gerekiyor gibi." Göz devirdi Jisung. Minho'nun kötü değil diye bahsettiği tüm yaraları için ya dikiş atılması gerekirdi ya da bir tahta çubuk ile sabitlenip birkaç hafta hareket ettirmemesi gerekirdi.
"Ve Hyunjin'in yanına gidene kadar kanamadan ölebilirsin."
"Beni korkutman gerekmiyor," diye homurdandı Minho bir sitemle. "Beni koruman ve güvende hissettirmen gerekiyor. Sana attırırım dikişi."
"Ben beceremem."
Her ne kadar kılıcıyla birilerini kesmekte -doğaramak mı demeliydim- iyi olan Jisung, iş birilerine dikiş atmaya gelince iğreniyordu. Hadi ama küçük bir iğnenin hâlâ kanamaya devam eden yarayı kapatmak için derinin içerisine girip çıkan ve sürekli tekrar eden bu şey midesinin bulanmasına yetiyordu.
"Minho!"
Jisung'a bir şeyler demek üzere olan vâris ismini duyması ile yutkunmadan edemedi. Sorun birinin ismini söylemesi değildi. Sorun Chan'ın sinirli sesini işitmekti.
Kafasını çevirip Chan'a baktı. Onunla göz göze geldiklerinde kral durmuş, kollarını önünde birleştirmiş ve öfkeli gözlerini eşinin üzerinde gezdirmişti.
Ona doğru bir adım attı Minho. Kesik bacağının üzerine basamaması ve her hareket edişinde sızlıyor olmasıyla yüzünü buruşturmamaya özen göstererek krala doğru ilerlemeye çalıştı Minho. Ki gerekte kalmamıştı.
İlk adımında tökezlediğini ve sonra diğer birkaç adımında sağ bacağının üzerine basamadığını fark eden Chan, ondan önce davranıp aralarındaki mesafeyi kapattı ve kolunu vârisin beline sardı.
"Bunun hesabını daha sonra vereceksin."
"Ne kadar sonra?" Kendisine dik dik bakan Chan'a karşılık şirin bir gülümseme sundu. "Saraya döndüğümüzde mi yoksa bacağıma dikiş atılır atılmaz mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.