Bol bol yorum istiyorum..
...
Kraliçeden gelen mektubun üzerinden geçen ikinci günün ardından Chan, eline ulaşmamış bir mektup yüzünden epey meraklanmıştı. Minho kraliçeye mektup göndermeyecek miydi?
Seungmin gibi gıcık diye tanımladığı atı seven variste gezdirdi gözlerini Chan ve "Mektup yazmayacak mısın kraliçeye," diye sormadan edemedi.
Minho duyduğu soruyla komik bir şeymiş gibi kıkırdadı, kafasını çevirip ona baktı. "Okuma yazmam yok benim Chan ve inan bana, öğrenene ve kraliçeye mektup yazana kadar o yaşlı kadın hayatını kaybeder. Gerçi ölümsüzlüğü bulduğundan şüphelenmiyor değilim."
Kıstığı gözüne, birbirine bastırdığı dudakları eklendiğinde ortaya çıkan tatlı yüz ifadesi ile gülümsedi Chan. "Belki de bulmuştur."
"Çok yazık oldu." Ellerini beline yerleştirdi, sahte bir hüzünle dudaklarını büzdü. Sonraysa önünde bir şey varmış gibi elini salladı ve ata doğru döndü.
"Hem önceden gönderdiğim mektupla her şeyini yanıtladım, bana bir daha mektup atmamasını bildirdim. Ki pek işe yaramamış."
"Onunla tüm iletişimini koparmaya çalışıyormuş gibisin."
"Başka ne yapmam gerekiyor Chan? O benim hiçbir şeyim değil. Sadece sözlerini dinleyeceğimi, seni öldüreceğimi düşünen yaşlı bir kadın."
Chan sırtını ahırın tahta duvarına yasladı, derin bir nefes aldı. "Neden," diye sordu. "Neden beni öldürmeye çalışmadın?"
"Bunu neden yapayım? Her şeyi daha çok berbat etmek için mi?" Kafasını çevirip tekrardan Chan'a baktı Minho. "Kral okuma yazmam yok belki ama düşünebiliyorum. Neyin yanlış neyin doğru olduğunu görebiliyorum."
Atı beslemeyi bir kenara bıraktı, elindeki havucu kovaya geri koydu. Chan'a doğru birkaç adım atarak hemen önünde durdu, kollarını önünde birleştirdi ve "Eğer seni öldürmeye çalışsaydım ve beceremeseydim," diye mırıldandı.
"Hain olurdum; katil, canavar... Herkesin gözünden düşerdim, üzerime tükürürler, öldüresiye döverler ve idamımı isterlerdi. Gerçi onların istemesine de gerek yok, idam edilirdim en kötü şekilde fakat ben ölmekten korkarım."
Karşısındaki bedende gozlerini gezdirdi Chan. Böyle bir şey yaşamış olsaydılar, onun idamını ister miydi gerçekten? Bu sorunun cevabını veremiyordu çünkü yapamazdı, idamını isteyemezdi onun fakat böyle bir durumda bunu yapmazsa halkının gözünden düşebilirdi.
Dilini kurmuş dudaklarında gezdirdi vâris ve "Eğer seni öldürmeye çalışsaydım ve bunu becerseydim," diye diğer olasılığı dile getirdi.
"Şu an yaşadığım hiçbir şeyi yaşayamazdım. Kör gibi davranmaya devam eder, öyle ölürdüm. Gerçekten birilerinin beni sevdiğini, bana saygı duyduğunu hissetmezdim."
Kralın yüzüne yaklaşırken "Bir kralın yanında kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmazdı," diye fısıldadı ve kralın dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu, kızaran yanakları ile geri çekilip kaçırdı gözünü. "Ve o kralın yanında küçük bir çocuk gibi hissetmezdim."
Çenesine yerleşen parmaklarla birlikte kafasını kaldırıp kralla göz teması kurdu tekrardan. Hâlâ garip geliyordu ona, birinin gerçekten gözlerinin içine bakmak çok garipti. Biraz da özlediği bir şeydi sanki bu.
Kralın baş parmağı dudaklarında gezindi, diğer eli ise beline yerleşmişti çoktan. "Minho," diye mırıldandı bir şeyler demek istiyormuş gibi fakat varis kafasını iki yanına sallayarak konuşmasına engel oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasíaÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.