Bol bol yorum istiyorum...
....
"Hiç pişman değilim," diye mırıldandı Jisung elindeki tüyü mürekkebe batırırken.
Tekli koltukta oturan Minho, altın renkli kadehi dudaklarına yaklaştırmadan önce "Neyden," diye sordu.
Yüzünü temizlemesine yardım eden Chan ile beraber kahvaltının yapılacağı büyük salona geçmişlerdi. Bu süre zarfında Minho'nun dedikleri hiç bahsedilmemiş, Minho reddedildiğine emin olmuştu.
Lakin sonraysa kumandanlarla, Seungmin ve tanımadığı başka biriyle, buraya geliş amaçlarını konuşulmak için toplantılarını yaptıkları odaya geçmişlerdi. Kral Chan, kumandanlarına danışmadan bir şey yapmıyormuş gibiydi. Yani en azından çoğu şeyi onlara danışıyor, sonra kendi bildiğini yapıyordu.
Teklifler sunuldu.
Kraliçenin de dediği gibi Chan; vergi ödemeyi, ticaretten çekilmeyi ve kraliçenin hoşuna gideceği hiçbir şeyi kabul etmemişti. Eh bu yüzden vârisi onu öldürmesi için göndermişti ya. Prensesin abisi gibi olmadığını, düşünmeden hareket ettiğini, bildiği için.
Chan'ın bir teklifi yoktu. Yalnızca bir an önce beyaz bayrakların çekilmesini ve haklının rahat bir nefes almasını istiyordu. Lakin kraliçenin sunduğu hiçbir teklifi kabul edip halkını zor durumda bırakamazdı.
Ve böylece Seungmin her ne kadar reddetse de Minho'nun tek bir teklifini kabul etti Chan: varislerin evliliği.
Evlilikten sonra askerler geri dönecek, Minho kraliçenin yanına gitmek zorununda kalmayacaktı ve kısa bir süreliğine ölüm korkusundan kurtulacaktı.
Evlilikten sonra krallığının denizlerinde gezinen savaş gemileri geri gidecek, halkı gün yüzü görecek ve belki de vâris sayesinde elde edemediği birçok şeyi elde edebilecekti Chan. Herkesin imrendiği o ticareti ve zenginliği.
Şimdiyse akşam yemeğine kadar odasına durmayı planlayan Minho'ya eşlik ediyordu Jisung kraliçeye mektup yazarken.
Anlaşmanın tek maddesinden bahsediyordu ve birçok saçma şeyden. Yani en azından birisi mektubu açıp baktığında öyle görecekti. İcerisinde gizlenmiş diğer anlamları, Minho'nun planını, kimse göremezdi; yani en azından Jisung böyle düşünüyordu.
"Arkadaşın olmaktan." Kendisini göremeyeceğini bildiği varise doğru döndü ve gülümsedi Jisung. "Ve koruman olmaktan," dedi sorarcasına. Onun koruması mıydı, belki lakin varis kendisini koruyabilecek biriydi.
"Veda mı ediyorsun?"
"Kimse görmeden önce ağlamalıyım." Büyük bir kahkaha attı Jisung fakat Minho onun üzüldüğünü ve belki de ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu anlayabiliyordu. Belki de şu an birkaç damla yanaklarından süzülmüştü, bunu bilemeyecekti Jisung kendisini belli edene kadar.
"Bir şey mi kaçırdım?"
"Hayır."
"O zaman neden veda ediyorsun?"
Elindeki tüyü bıraktı Jisung. Hemen yan tarafından duran bedene baktı. Elindeki altın kadehin üzerinde gezdiriyordu elini, dudakları aralık duruyordu. Kafasını bir an olsun Jisung'a doğru çevirmemişti. Oysa Jisung onun hâlâ görüyormuş gibi davranmasını, gözlerinin içine bakıyormuş gibi hissetmeyi seviyordu.
"Çünkü törenden sonra gideceğim Minho, diğer askerler gibi."
Diğer askerler gibi, diye geçirdi içinden Minho. Kendisini hep diğer askerle kıyaslamıştı Jisung, varisin gözünde onlardan bir farkının olmadığını dile getirmişti hep kendine. Öyleydi de, onlardan tek farkı varisin çocukluk arkadaşı olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.