19

624 73 9
                                    

Bol bol yorum istiyorum...

...

"Hâlâ balık gibi mi kokuyoruz sence?"

Minho kafasını Chan'ın çıplak göğsünden kaldırıp göz teması kurdu. Yıkanmış olmalarına rağmen Minho hâlâ o kokuyu alıyormuş gibiydi. İğrençti.

"Sana öyle geliyor."

Dudaklarını büzdü Minho, kafasını tekrardan Chan'ın göğsüne koydu ve kapattı gözünü. Biraz daha uyusalar bir sorun olur muydu? Sanmıyorum, kimse kendilerine bir şey diyemezdi. Prenses hariç tabii.

Chan'ın elini saçlarında hissettiğinde elini kralın beline sardı ve "İlk kez bu kadar geç kaldın," diye mırıldandı. Kral ilk kez yatakta bu saatte kadar kalıyordu.

"Şimdi kalkıyorduk işte."

"Biraz daha," diye mızmızlandı vâris. Buraya geldiğinden beri geç uyuyup erken kalkmaya çalışıyordu, şimdiyse uyuyarak kendisine ödül vermeliydi.

"Vien'in konuşmalarını dinlemek istemiyorum. Geç uyandığım için tonlarca laf söyler."

"Seninde ona laf söylemen gerekiyor." Kafasını tekrardan kaldırıp Chan'a baktı. "Bir ölü olduğumu -boynumun senin yüzünden morarmış olduğunu gördü- ve seninde bir katil olduğunu söyledi."

Gülümsedi Chan. "Dalga mı geçti?"

"Geçebilir." Düşünüyormuş gibi yaptı. "Geçmemesi için yiğeninin ismini kendisinin koyması gerekiyormuş."

"İsmi ben koyacağım," diye sitemde bulunan Chan'a karşılık alaycı bir gülümseme sundu Minho. Kendisi koyacaktı, ikili boşu boşuna konuşuyordu.

"Hadi kalk, git." Kralın göğsünden ayrılıp kendi yastığına koydu kafasını. "Ben uyumaya devam etmeyi planlıyorum."

"Yola çıkacağız biliyorsun değil mi?"

"Ne?"

Konuşulan her şeyi unutmuştu. Aslında unutmak değil de gerçekleşmeyeceğini umarak hiç düşünmemişti.

Düğünü sarayda yapmış olsa bile halkın hazırladığı hediyeleri almak ve gezmediği -hiçbir adayı gezmemişti oysa- adaları gezmek zorunundaydı. Hem kendisini göstermeli, onlara sevdirmeli hem de her zaman yapacağı bu yolculuklara hazır olmalıydı.

Kendisine bir şey demeden yataktan çıkan kralın vücudunu inceledi, dikleşerek. Kendisi gibiydi, yaralarla doluydu vücudu ama kendinin aksine onları savaşta almıştı.

Kafasını eğdi, kralın izleriyle dolu kendi vücuduna baktı. Sırtındaki yaraların aynısı karnında da vardı. Dün gece sormuştu Chan ona tekrardan ama Minho yaraları hakkında olan konuyu hızlıca kapatmıştı.

Ensesinde hissettiği nefesle kapattı gözünü ve kralın dudaklarının ensesine, omzuna değmesine izin verdi. "Ne oldu? Birden bire yüzün düştü."

"Bir şey olmadı." Kafasını iki yanına salladı. "Farkında mısın kral, ikimizinde vücutları yaralarla dolu."

Vârisin vücudunda gezdirdi gözlerini. "Hayır. Gördüğüm tek şey, benim yaptığım birkaç iz."

"Birkaç mı," diye tersledi ona doğru dönerken. Kesinlikle birkaç değildi. "Hem ondan mı bahsediyorum?"

"Evet, evet birkaç. Hem neyden bahsediyorsun?"

Kralın alay edercesine konuşmasına karşılık alnından ittirdi onu. "Hiçbir şeyden."

Ayağa kalkıp akşamdan hazırladığı kıyafetlerini üzerine geçirdi. Çekmecenin içerisinden kıyafetine en uygun göz bandını seçip kendisini izleyen krala doğru ilerledi, göz bandını ona doğru uzattı ve arkasını dönüp bağlamasını bekledi.

Twisty/ BangİnhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin