Yorum yapmayı unutmayın!
...
"Yorucu bir gün," diye kendi kendine mırıldanan Minho, üzerindeki kendisine büyük gelen Chan'ın gömleğinin koluyla oynamaya başladı.
"Sana dinlenmeni söyledim." Göz devirdi Jisung, masanın üzerine koyduğu fincanı eline aldı ve o çok özlediği çayından bir yudum aldı.
"Ama daha yapacak çok şey var." Mızmızlandı Minho, kollarını önünde birleştirdi ve dudaklarını büzdü. Sonraysa etrafına bakındı.
"Ben burada çayımı yudumlayacağım."
"Ben olmasaydım içemezdin." Gururlu bir şekilde konuşan Minho, eliyle göğsüne vurdu hafifçe.
Gelen ticaret gemilerinden zorda olsa çay aldırmıştı Chan'a. Bu zorlu süreçte halkının çay içmediğini çünkü kimsenin yetiştirmekle uğraşmadığını -biraz da nasıl yapıldığını bilmedikleri içindi kesin- öğrenmişti. Eh o gemiden tohum almadan inmemiş, sonraysa bunu diğer herkes ile paylaşmayı unutmamıştı.
Şu iki ay içerisinde de tüm evlerde çay bulunmaya, insanlar özenle bitkilerini yetiştirmeye başlamıştı.
"Sırada onları kahveyle tanıştırmak var."
"Ben hiç içmedim," diye mırıldandı Jisung kaşlarını çatarken. Ay krallığında kahveyi yalnızca soylular içebilirdi.
"Çünkü biraz pahalı." Ensesini kaşıdı Minho. Almak için Chan'ı nasıl ikna etmesi gerektiğini düşündü. O pahalı içeceği almayı reddedecekti kral ya da hadi eşi için bir kerelik aldı diyelim, sonrasında saçma bulacak ve almayacaktı.
"Onlar hiçbir zaman tadına bakamayacak," diye yakındı vâris, halkından bahsediyordu.
"Ticaretimiz düzelmeye başladı, elbet bir gün tadına bakarlar Minho."
Şu iki ay içerisinde vâris sayesinde birçok şeyleri değişmişti; bunun başında da ticaretleri geliyordu.
Göz bantlarını satmaya başlamışlardı mesela, denizciler tarafından epey ilgi görmüş ve onları daha çok üretime itmişti.
Cam işlemeye başlamışlardı. Çeşit çeşit süsler yaptırmış, diğer krallıkların soyluları tarafından dikkat çekince ise işleri biraz daha büyütmek istemişti; becermişti de.
Artık Güneş krallığı yaptığı savaş aletleri ile tanınmak yerine cam süslemeleri ile tanınmaya başlamıştı.
"Ah her neyse." Elini salladı Minho, dizlerine vurarak yayıldığı yerde dikleşti. "Kasabaya mı insem ki?"
"Bana soruyorsan eğer," diye homurdandı Jisung ve elini vârisin şişik karnının üzerine koydu. "Yatağımdan çıkmazdım."
"Sen tembelsin çünkü." Tersledi onu Minho, yüzünde alaycı bir gülümseme belirmişti.
"Dedi sabahları yataktan çıkmamak için her şeyi yapan kişi," diyerek konuşmalarına dahil olan Chan, kendisine doğru dönen eşinin alnına küçük bir öpücük kondurdu ve geri çekilirken "Sevgili eşim," diye eklemeyi unutmadı.
"Ama o sıcak yorganın içini terk etmek o kadar zor ki, anlatamam."
Tatlı bir ifade ile konuşup yanına oturan kral için tepsinin içerisindeki temiz bardaklardan birini alıp önüne koydu ve çaydanlığı parmakları arasına alıp çay doldurdu.
"Hem tembel değilim ben." Çaydanlığı bıraktı vâris, kollarını önünde birleştirdi ve kendisine gülümseyerek bakan ikiliden gezdirdi gözünü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.