Yorum yapmayı unutmayın~
...
"Hyunjin," diye bıkkınca konuştu Minho, işaret parmağını karnıma bastıran prensesin elini ittirdi bilmem kaçıncı defa ve bilmem kaçıncı kere dediklerini dile getirdi yeniden. "Al şu kızı başımdan yoksa parmaklarını kıracağım."
"Bana kıyacak mısın yani?" Vien'in tatlı bir ifade ile konuşup biraz önce dediklerini tekrarlaması ile sakinleşmek adına derin bir nefes aldı Minho.
Chan odadan çıktıktan bir süre sonra prenses gelmişti yanında, yüzünde kocaman bir gülümseme vardı ve Minho onun kendisini sinir edeceğine emin olmuştu onu görür görmez. Öyle de olmuştu.
Hyunjin'in kendisine anlattıklarını -zavallı hekim hamileliği hakkında konuşmuş, Minho'nun çocuksu sitemini çekmişti- Vien'den duymak, sinirleneceğini kanıtlamıştı ona.
Yiğeninin ismini düşündüğünü söyleyip sürekli isim sayan Vien'i sırtındaki yastıkla dövdü önce. Gerçi kahkahalarla gülmüştü prenses. Sonraysa tüm gününü neredeyse uyuyarak geçirdiği için gece uyuyamamış ve Vien'in karnına olan ilgisini çekmişti.
Parmaklarını çıtlattı Vien, uyku akan gözlerini ovuşturdu. Vârisin duygu durumunu değiştirmek, aklındakileri biraz olsun dağıtmak için tüm gece çabalamıştı neredeyse ve başarılı da olmuştu.
"Buradaki hekimlere yardım edebilir misin Hyunjin?"
Bir anda ciddileşen prenses ile birlikte dikleşti Minho, gözünü prenseste gezdirdi. Neden birden bire böyle bir şey istiyordu?
Vâris tarafından yatağı işgal edildiği için koltukta zar zor uyumuş olan Hyunjin -hâlâ uykulu duruyordu- kafasını sallayarak onayladı onu ve "Kraliçeye görünmesem iyi olur ama," diye mırıldandı.
Hyunjin'de Jisung gibiydi. Vârisin çocukluk arkadaşıydı, şimdiyse babasının yerine geçerek onun hekimi olmuştu. Her ne kadar vârisin -sanırım artık onun bulunduğu bu krallıkta ki birkaç kişinin- dedikleri önemli olsa ve sadece onları dinleyecek olsa da kraliçeye gözükmemek en iyisiydi.
"Onun buraya geldiğini düşünmüyorum."
"Ne oluyor?" Kendisine hiçbir şey anlatılmayan Minho, kollarını önünde birleştirdi. Bu odada geçirdiği zamanda ne olmuştu dışarıda?
"Ah ve sen ile yiğenim de," diye neşe ile konuştu Vien, vârisin burnunu sıktı o elini ittirmeden önce. "Güvenli bir yere gideceksiniz."
"Neden?"
"Çünkü," dedi ve duraksadı prenses. Gözlerini ikilinin üzerinde gezdirdi, derin bir nefes aldı. Konuşup konuşmamak arasında kalmış gibi görünüyordu. Eh hamile vârise bunları anlatmak ne kadar doğruydu bilemiyordu.
"Savaş çanları çalıyor."
Savaş. Ay ve Güneş krallığı arasında. Oysa vâris buraya barış getirmek için gelmişti. Fakat her şey istendiği gibi gitmiyordu, peşinden savaşı getirmişti.
"Ben niye gidiyorum," diye homurdandı Minho üzerindeki yorganı ittirirken. Hekimi, eşi ve halkı -artık onunda halkıydı- buradayken gitmekte ne demek oluyordu?
"Hamilesin çünkü abi."
"Yani?" Vien'e ters bir bakış attı Minho, yataktan kalktı. Bu kılıç veya yay kullanamayacağı anlamına mı geliyordu? "Ellerim hâlâ sağlam. Bir kılıç, hançer veya yay tutabilirim."
Göz devirdi Vien. "Sana ve bebeğe zarar gelebilir abi."
"Dinlenmen gerekiyor," diye onayladı Vien'i Hyunjin. Vârisin kendisini dinlemeyeceğini biliyordu Hyunin, Minho hep burnunun dikine giden biri olmuştu. Hyunjin ve Jisung'un variste nefret ettiği huylarından biriydi bu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasíaÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.