Bol bol yorum istiyorum..
...
"Kraliçeye mektup göndermek istiyorum."
Minho büyük yemek masasında Chan'ın çaprazında oturmuş, elindeki katlanmış kağıdı havaya kaldırarak sallamıştı.
Kraliçenin ve fare suratlı olarak bahsettikleri kumandanın kendilerine tekrar tekrar anlatıp ezberlettikleri gibi Chan elindeki mektubu çekip aldı ve "Gönderilmeden önce incelenmesi gerekiyor," diyerek Seungmin'e doğru uzattı. "Tabii bu sizin için sorun değilse."
Jisung gözlerini kralın yüzünde gezdirdi. Yüzünü buruşturmasına sebep olacak iğrenç, alaycı bir gülümseme vardı suratında ve Jisung krala yumruk atmamak için kendisini zor tutuyordu. Aslında hayır, yemek masasının üzerindeki elini yumruk yapar yapmaz varisin 'yanlışlıkla' diye nitelendirerek eline batırdığı çatal sayesinde durabiliyordu sakince.
"Ah hayır, istediğinizi yapabilirsiniz." Oldukça sakin bir ifade ile konuştu Minho ve yüzüne şirin bir gülümseme yerleştirdi.
Kafasını sallayan Chan ile ayağa kalktı Seungmin. Minho, duyduğu sandalye sesi ile yerinde kıpırdanırken görememenin verdiği sıkıntıyla derin bir nefes verdi. Etrafında olup bitenden haberinin olmaması, Jisung'un çoğu şeyi kendisine anlatamıyor oluşu deli ediyordu onu.
Elindeki çatalı bıraktı varis. Elini yavaş yavaş masanın üzerinde gezdirip kadehini aradı lakin parmakları sıcak çorbanın kasesini bulmuş, o sıcaklıkla elini geri çekmek istemiş ve çorbayı dökmekten son anda Chan tarafından kolu tutularak durdurulmuştu.
Yüzünü buruşturdu Minho sızlayan parmaklarına karşılık. İşte bundan da, kendisini çaresiz gibi hissetmekten nefret ediyordu. Birinin yardımına ihtiyaç duymadan yaşamak istiyordu.
Avucuna bırakılan buz ile dudakları aralanırken "Bir şey istiyorsan dile getir," diye mırıldandı Chan. Ki hayır, Minho kimseden yardım istemezdi. Göremiyor oluşunu, bu zayıflığını kimseye göstermezdi.
Kolunun serbest kalması ile birlikte ellerini dizlerinin üzerine koydu varis ve avucundaki buzu parmaklarının üzerinde gezdirdi.
"Elini bir daha kadehinin içine sokma," diye homurdandı Vien. İğrenircesine konuşmuş, Chan'ın dik dik kendisine bakmasına sebep olmuştu. "Görgü kuralları abi, görgü kuralları."
"Canın acıyor mu?" Jisung kafasını eğip varisin parmaklarına baktı.
"Hayır. Sadece kızarmış olmalılar." Omuz silkti.
Elindeki buz eridiğinde tekrardan kadehini aramak istedi ki Chan ondan önce davranıp kadehi onun elleri arasında sıkıştırdı.
"Yardım istemedim." Bıkkınca konuştu Minho elleri arasındaki kadehi dudaklarına yaklaştırırken.
"Rica ederim." Göz devirdi Chan.
Boşta ki elini salladı Minho ve "Her neyse," diye geçiştirdi kralı. "Afiyet olsun size."
Yanındaki sandalyenin sesini duyduğunda Jisung'un ayağa kalktığını anladı. Varisin dn ufak kelimesinde ne yapması gerektiğini veya varisin ne yapacağını anlayabiliyordu Jisung, onunla fazla zaman geçirmişti sonuçta.
"Hiçbir şey yemedin." Gözlerin ikilinin tabağında gezdirdi kral. Jisung tabağına konan çoğu yemeği yemişti fakat aynı şey Minho için geçerli değildi. Hepsinden yalnızca birer kaşık aldığına emindi Chan ve hatta birçoğuna dokunmadığına da.
"Yedim," diyerek reddetti kralı Minho. Jisung'un yemesi için yardım ettiği birçok şeyi yemişti.
Jisung'un sandalyesini çekmesi ile ayağa kalktı varis, elindeki kadehi zor da olsa masaya bıraktı ve Jisung'un kolundan tutarak yönlendirmesi ile masadan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.