Bol bol yorum istiyorum...
...
"Bu kadar," diye fısıldadı Minho, bacaklarını kendine doğru çekip sarıldı ve yanında oturan, kendisi konuşurken tek bir kelime etmemiş kralın omzuna yasladı başını.
"Hançer?" Chan'ın sorarcasına konuşmasına karşılık boğazını temizledi Minho.
"Jisung'a ait. Kaybettiğini düşünen babası, üvey babası ona çok kızdı. Sonraysa gözümü alan hançerin, onun hançeri olduğu anlaşılınca her şey daha da kötüleşti."
Biraz da kendisinin suçu vardı bunda aslında fakat Jisung onu hiç suçlamamış, aksine yapmadığı bir şey için defalarca özür dilemişti.
"Onu dövdüler, ayaklarının altına aldılar o küçük bedeni. Üzerine tükürdüler, ismini lanetlediler ve birkaç gününü zindanda geçirmesine sebep oldular."
"Neden gerçeği anlatmadın?"
"Bu o kadar kolay değil Chan." Sızlamaya başlayan burnuyla birlikte eller bacaklarından çekti, gözlerine bastırdı. Yine ağlamaya çalışıp dikişlerinin açılmasına sebep olamazdı, Hyunjin çok kızardı bu kez.
Varisin ellerini tuttup indirdi Chan, hafifçe eğilip göz bandının üzerini öptü ve Minho'nun burnunu çekerek koluna sıkıca sarılmasına sebep oldu.
"Ben bunu yapan kişinin ablam olduğunu söyleseydim, tüm suç üzerime kalabilirdi."
"Neden? Yaralanan sensin burada."
"Kafasına kitapla vurdum, sert vurduğumun farkında değildim o korkuyla. Babam ilk onu bulmuş, kafasını kanıyormuş. Eğer bunu yapan kişinin ablam olduğunu söyleseydim, ilk benim saldırdığımı ve kendisini korumaya çalıştığını söylerdi. Eminim ki benim dediklerimin bir önemi kalmazdı, onu savunup koruyacak bir annesi vardı çünkü. Benimse kardeşlere eşit olmaya çalışan bir babam."
Gerçi her ne kadar babası tüm çocuklarına eşit davranmaya çalışıyor olsa da Minho'ya diğerlerinden daha çok değer vermiş, çoğu vaktini ona ayırmıştı.
"Belki evet, bunu anlatsaydım Jisung'un hiçbir suçunun olmadığını kanıtlardım. Babam sayesinde bana bir şey olmazdı ama bu sefer herkesin gözünden düşerdim. Bu da beni çok kolay bir av yapardı, avcılarımında yaş akmayan gözlerime bakarak bana acıyacağını düşünmüyordum."
"Jisung zindandan nasıl çıktı?"
"Biz acı içinde kıvranırken ne oldu bilmiyorum ama pencerelerden birini kırık bulmuşlar, bu da yepyeni bir hikaye çıkarmama neden oldu."
"Ne hikayesi?" Küçük bir çocuğun bu kadar şey yaşaması ve bunlara rağmen bir an olsun pes etmeden düşünerek çözümler üretmesi Chan'ın ağzının açık kalmasına sebep oluyordu. Varisin okuma yazması yoktu ama keskin bir zekaya sahipti.
"Bir suikast girişimi. Vârisi ve onunla vakit geçirmek isteyen ablasını öldürmeye çalışan, aslında hiç var olmamış birinin hikayesi. Ablam kafasına aldığı darbe ile bayıldı, saklambaç oynayan vârisi ise kör etti. Hançer meselesine gelirsek, onun bahçede düşürmüş olabileceğini ve suikastçının belli olmamak için onu kullandığını dile getirdim. Böylece ne anlattığım kişi yakalanacaktı ne de Jisung prens ile prensese zarar verdiği için idam edilecekti."
"Buna inandılar mı?"
Kafasını sallayarak onayladı onu Minho. "Kralın en büyük ve aşık olduğu kadından olan tek oğlu, onun varisiydim. Dediğim her şeye inanmak zorunundaydılar, yalan söylemezdim çünkü ben. Yani en azından o güne kadar hiç yalan söylemedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisty/ Bangİnho
FantasyÖlmek istemeyen Ay Krallığının tek varisinin yapması gereken iki şey vardı: Kraliyetinden kaçmak ve kendini güvenceye almak için Güneş Krallığının kralı ile evlenip tahtın başına geçmek.