bir: mesai saatinin bitmesini bekleyin o zaman, başkomiser.

3.2K 178 283
                                    

bu bolum de dahil olmak uzere onumuzdeki birkac bolum ayrintili olmasa da yemek yemekle ilgili sorun iceriyor!! ustunde fazla durdugum ve ayrinti iceren bir konu degil fakat uyarmak istedim💗

"Günaydın savcım."

Adliye koridorlarında kendisine yöneltilen selamlara başını sallayarak karşılık verdi Minho. Ona göre savcılığın en kolay yönü herkesin kendisine saygı duymasıydı, ya da zorunda olmasıydı, ama en zor yönü de kesinlikle buydu.

Odasına ulaştığında elindeki anahtarı kapının deliğine geçirdi, birkaç kez çevirip kilidini açtı ve içeri geçti. Haftanın ilk iş günü olduğundan hafta sonu kimse havalandırmamıştı odasını. Bu yüzden içerisi biraz rutubetimsi kokuyordu ve basıktı.

Minho kapısını kapattı, kabanını çıkarıp odasındaki askılığa astı ve hızlıca penceresini açıp derin bir nefesi içine çekti.

Üzerinde iki gece önce yaşananların yorgunluğu vardı, karnı o anları hatırladıkça ağrıyor, midesi yemek kabul etmiyordu. Stres anlarının mideye vurması ne kadar ağır bir durum, diye geçirdi içinden.

Yutkundu, masasının başına geçti. Çekmecesinden bir ıslak mendil alıp masasında biriken tozları sildi hızlıca, tamamen temizlendiğini hissettiğinde ıslak mendili çöpe attı. O sırada dikkatini alyansını takmadığı eli çekti, artık takmayacak olmak onun için garip bir durumdu. Kendi kendine omuz silkip dosyalara döndü, artık çalışmaya hazır hissediyordu.

Masasının sol tarafına koyduğu dosyalardan en üsttekini aldı, olayları hatırlamak ve kafasında daha net oturtmak açısından göz gezdirdi. O sırada kapısı tıklandı, kim olduğunu tahmin eden Minho kravatını düzeltip seslendi: "Gel."

Jisung, onun biricik kalemi. Sadece kalemden ibaret değildi, aynı zamanda görevi olmasa bile her şeyi Minho'ya göre ayarlayan bir arkadaştı o. Daha iyi ve yakın arkadaşlar da olabilirlerdi ancak Minho arkadaşlık kurma ilişkilerinden pek anlamıyordu ne yazık ki.

"Savcım günaydın," dedi Jisung içeriye girip kapıyı aralık bırakırken. Elinde birkaç dosyayla Minho'ya bakıyordu. "Bunlar pazartesi bakarım dediğiniz dosyalar. Bakacak mısınız acaba?"

Minho cuma gününü hatırlarken usulca başını salladı, onun bu hareketiyle Jisung elindeki dosyaları masaya bıraktı. "Bu arada..." Dedi fazla özgüvenli olmayan bir tonla. "Geçmiş doğum gününüz kutlu olsun. Ben arayacaktım ancak rahatsız etmek istemedim."

Minho gülümsedi, Jisung'un düşünceli yapısına hayrandı. Kendisini rahatsız etmezdi ancak yine de böyle düşünmesine sevinmişti. "Etmezdin Jisung. Teşekkür ederim ayrıca."

Aldığı cevapla gülümsedi, rahat bir nefes verdi. Minho genel olarak sakin biriydi ancak sağı solunu tutmayabiliyordu, biraz çekinmişti bu yüzden.

"Kahve?"

"Harika olur, çok sağ ol."

Jisung olumlu anlamda başını sallayıp odadan çıktı. O çıkınca Minho geriye yaslandı, derin bir nefes verdi. Bugün çalışmak ona ağır geliyordu, devam etmek zorunda olmak çok zordu gerçekten.

Jisung birkaç dakika sonra kahveyi bırakıp tekrar gittiğinde Minho zorunda olduğunu kendine hatırlatıp dosyaları aldı. İnceledi, eksik olan ve tamamlanması gereken yerleri not aldı. Bazılarını kağıda yazarken bazılarını aklına yazdı.

O, içinden bugünün sakin geçmesini dilerken fazla zaman geçmeden telefonunun sesini duymasıyla sinirlendi. İnandığı bir tanrı olsaydı şayet isyan bile edebilirdi ona.

leave, minchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin