"Biz evlendik."
Aradan geçen iki günün ardından neşeyle Changbin'in odasına giren Minho, yüzük parmağındaki alyans gözükecek şekilde elindeki evlilik cüzdanını uzattı karşısındaki komisere.
"Lan," Changbin çatık kaşlarıyla önce cüzdana, ardından Minho ve arkasındaki Chan'a baktı. "Siz o yüzden mi iki gündür meşgulsünüz?"
"Evet!"
Cüzdanı Changbin'in önüne bırakıp masanın karşısındaki sandalyeye otururken Chan kapıyı kapatıp peşinden girmiş ve savcının oturduğu sandalyenin arkasına geçip gülümsemişti.
"Bi' haber etseydiniz keşke."
Changbin cüzdanı incelerken ikisi de güldü, Minho fazlasıyla neşeli hissediyordu. Chan'la tekrar evlenmiş olmak onu heyecanlandırıyordu.
"Ediyorum işte şu an."
"İnanamıyorum, eski güzel günler geri geldi."
Hepsinin içinde yeşeren umut ve neşe yüzlerine yansımış, sürekli gülümsüyorlardı.
Bir süre nasıl evlendiklerini ve planlandığını anlattıktan sonra gelen ihbar üzerine Changbin ve Minho olay yerine gitmişti.
"Yanmış ceset, kimlik belirleyemedik."
Biraz ileride duran, etrafına sarı şerit çekilmiş ve üstüne siyah örtü örtülmüş yanık cesede baktı savcı.
"Cinsiyetini de belirleyemediniz o zaman?"
"Erkek gibi duruyor ancak şu an net olarak bir şey söyleyemiyoruz savcım."
Kendisine rapor veren doktora olumlu anlamda başını salladı, ardından biraz ilerleyip sarı şeridin arkasına geçti. Burası şehrin ortasında bulunan bir çöp kutusunun yanıydı, nasıl kimse fark etmemişti?
"Ceset gece atılmış olmalı," Kendi kendine mırıldanırken cesedin yanına geldi, yere çöktü ve örtüyü hafifçe kaldırıp karşısındaki içler acısı görünen cesede baktı. "Ve her kim yaptıysa seni tanımamızı istemedi."
Tekrar örtüyü kapatıp ayağa kalkarken gözlerini etrafta gezdirdi. "Ya da tanınmanı istedi."
Burası merkez denilebilecek bir yerdi, madem tanınmasını istemeyerek yakıyordu; neden şehrin ortasına koyuyordu ki?
"Ne yaptığını gözümüze mi sokmak istedin?"
Kendi kendine sanki karşısında katil varmış gibi konuşurken yanına gelen Changbin'le ellerini beline yerleştirdi ve arkadaşına baktı.
"Bir telefon bulunmuş, maktüle ait olduğunu tahmin ediyoruz. Parmak izi alındıktan sonra şifresini kırmak için bilişime göndereceğiz."
"Changbin çok tuhaf," Savcı önce etrafa bakındı, ardından eliyle cesedi gösterdi. "Kim olduğunu öğrenmemizi istemediği için yakmış ancak sanki yaptığını görmemiz için şehrin göbeğine koymuş gibi. Karşımızdaki her kimse hasta ruhlu birisi."
"Belki de şov yapmak istiyordur."
"Bir katil olsam cesedi önce yakıp sonra şehrin göbeğine koymazdım. Genelde bu psikolojideki insanlar ne kadar ruh hastası olduğunu görmemiz için önce işkence eder, ardından öldürür... Ama yakmış."
"Ya öldürmeden yaktıysa?"
"Sanmıyorum, diğer yöntemlere göre daha basit olurdu... Başka bir nedeni olmalı."
Gerçekten aklında binbir türlü soru işareti yer almıştı, insan psikolojisiyle ilgili düşünmeyi severdi ancak bu onu korkutmuştu.
"Belki de kimliği öğrenirsek katili hemen bulabilirdik," Mırıldanarak aklına gelen yeni teoriyi dudaklarının arasından bırakırken Changbin'e döndü. "Eski karısı, kavgalı olduğu biri ya da düşmanlıklarını herkesin bildiği biri öldürmüş olabilir. Kimliği tespit etmeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leave, minchan ✓
Fanfictionne haklıyız ne pişman, biz seninle her şeyi bir gecede hiç ettik. [düzyazı]