Bir gün sonra
Kendilerine gelen nottan sonra savcı, komiser ve başkomiser akıllarına gelen her yere bakmıştı. Minho, Chan, Changbin ve Hyunjin'in evine, belki orasıdır diye Soo-Yun ve Soo-Min'in evine de bakmışlardı. Hatta 'en baş'ın tanıştıkları yer olduğunu düşünüp üniversite ve kütüphaneye kadar gitmişlerdi ama bulamamışlardı.
Ancak Seungmin'in aklına gelen fikir hepsini buraya getirtmişti.
"Fazla detaylı düşünüyorsunuz, en baştan kastı Min Jee'nin bulunduğu orman olabilir mi? Ha Eun'ı hayatınıza sokan yer orasıydı."
"Minho."
Ormanın önüne gelince duran arabadan indi üçü de. Araba farının aydınlattığı ve görebildikleri yerlere basarak ormanın içine girdiler ancak gördükleri manzara bir süre duraklamalarına ve şaşkınca birbirlerine bakmalarına sebep oldu.
Chan, Savcının çamur içinde kalmış, hareket etmeden yerde oturan bedenine usulca yaklaştı, Hyunjin ve Changbin ise yaklaşmak yerine biraz daha uzakta kalmaya karar verdi.
Minho'nun kucağında yatan ve nefes almayan beden onu şoka uğratırken yutkundu, başını kaldırıp Minho'ya baktı. Tek bir noktayı izliyordu.
Minho'nun kucağında yatan cansız beden, annesine aitti.
"Minho," Dedi tekrar usulca, fazla yaklaşmadan karşısına çöktü. "Benim, ben geldim."
Gözlerini ayırmadı savcı, bembeyaz gömleği çamur ve çizik içindeydi, vücudunun bazı noktaları kanıyordu. Gözleri kızarmış ve yüzü solmuştu, yüzünde bazı yaralar vardı. Kaşı patlamıştı mesela.
Üşüdüğü bembeyaz yüzünden belli olsa da titremiyor, üşüdüğüne dair tek bir izlenim göstermiyordu. Öylece gözünü diktiği bir noktayı izliyordu.
Chan usulca montunu çıkarıp savcının omuzlarına bıraktı temas etmemeye çalışarak. İki gündür neler yaşadığını bilmediğinden yanlış bir şey yaparak onu tetiklemek istemiyordu.
Minho ise omzuna bırakılan montla sanki uyandırılmış gibi başını kaldırıp savcıya baktı. Ardından montu usulca çekip kucağında yatan annesinin üstüne örttü, tekrar gözünü bir noktaya dikti.
"Üşümüş."
O an içinde fırtınalar koptu Chan'ın, üzerine öyle bir suçluluk duygusu bindi ki bedenini taşımak bile zorlaştı onun için.
Minho usulca gözlerini diktiği yerden ayırdı, karşısındaki adama baktı. Ne konuşabiliyor ne hissedebiliyor ne de düşünebiliyordu. Bomboştu şu an, hatta o kadar vazgeçmişti ki Chan gelmeden önce donarak ölmeyi bekliyordu.
"Su ister misin?"
Başkomiser, ne diyeceğini bilemediğinden su isteyip istemediğini sordu. Minho ses etmezken biraz gerilerinde duran Hyunjin, elindeki suyu Chan'a uzattı. Gördüğü manzara öyle üzücüydü ki dolmuştu gözleri, çok kötü gözüküyordu her şey şu an.
Chan yavaşça suyun kapağını açtı, Minho'ya uzattı. Minho bir süre kendisine uzatılan suyu izledi, susamıştı ancak suyu almaya gücü yoktu. Başını kaldırdı, Chan'a baktı.
"Öldü."
Chan yutkundu, suyu tekrar Hyunjin'e uzatıp Minho'ya biraz daha yaklaştı. "Tamam, önce buradan çıkalım olur mu? Polislerin yardım etmesine izin verir misin?"
O sırada bazı polisler ağaçların etrafından bulundukları noktaya olay yeri inceleme şeridi çekerken bazıları buraya yakın yollara polis ekibi yerleştiriyordu, olay yeri inceleme ekibi ise Minho'nun arkasında, ellerinde siyah poşetle bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leave, minchan ✓
Fanfictionne haklıyız ne pişman, biz seninle her şeyi bir gecede hiç ettik. [düzyazı]