"Christopher Bang Chan, Lee Minho."
Hakimenin kaleminin okuduğu isimlerle kapının önündeki koltukta oturan savcı ve yanındaki başkomiser ayağa kalktı, hakimenin odasına girdiler.
Küçüğe yakın odaya girip hakimenin karşısına dikildi ikisi de, hakime savcıyı yakından tanıdığından ona hafifçe gülümsedi, savcı da karşılık olarak gülümsedi.
"Davacı Lee Minho, davalı Bang Chan. Tarafların birbirinden bir talebi yok, paylaşılması gereken mal mülk yok, çocuk yok... Anlaşılan o ki bitirmek için buradasınız."
Hakime okuduğu dosyadan başını kaldırdı, savcıya ve başkomisere baktı. Üzülmüştü nedense, ikisinin aşkını bütün adliye bilirdi çünkü.
"Emin misiniz?"
Hakimenin sorusuyla savcı hemen başını olumlu anlamda salladı, "Evet hakime hanım." Diyerek onayladı.
Hakime iç çekti, "Peki," diyerek şartları ve maddeleri okumaya başladı.
"...Tarafların boşanmasına karar verilmiştir."
Savcı yutkundu, dolu gözlerini saklamak adına yere baktı. Onca acı, keder, yalnızlık, mutluluk, heyecan, sevgi, aşk... Tek bir cümleyle bitmişti. Bitmiş miydi?
Boşanmaları bittiğinde hakimeden müsaade isteyip çıktı odadan savcı, neredeyse koşar adımlarla odasına girip pencereyi açtı ve derin bir nefesi içine çekti.
Tarafların boşanmasına karar verilmiştir...
Ne demekti bu? Artık bir evi yoktu, bir eşi, bir aşkı ya da bir limanı. Artık resmî olarak da yapayalnızdı savcı.
Kravatını gevşetti, gözyaşlarının düşmesine izin verdi. Bir kararın onu bu kadar yıkacağından habersizdi, tahmin ediyordu ama yaşamakla aynı şey değildi tahmin etmek.
Çok fazla hayali vardı mesela, bir evlat edinmek istiyordu öncelikle, Chan'la beraber bir çocuk yetiştirmek istiyordu. Ne harika bir çocukları olurdu, her şeyiyle ilgilenir ve onu harika bir insan olarak yetiştirirlerdi.
Ya da şehirden uzak bir deniz kenarında ev tutmak. Bunu da çok istiyordu mesela, sadece eşiyle ve belki de çocuğuyla vakit geçirip tüm hayatını onlara adamak istiyordu.
Ancak şimdi elinde hiçbir şey kalmamıştı, kalan tek şey kendiydi; kendini de kaybetmek üzereydi.
O sırada başkomiser adliyenin bahçesine çıkmış, kenardaki bankta kendisini bekleyen komiserin yanına oturmuştu.
"Bitti," Dedi usulca. "Yedi seneyi bitirmesi yedi dakikasını bile almadı."
Sarsılmıştı boşanma lafını duyunca ancak şimdi yıkılmış hissediyordu. Sanki yürüdüğü yolda mecali kalmamış, öylece yere çökmüştü başkomiser.
Changbin derin bir nefes verip omzunu sıktı Chan'ın. "Bitmesi gerekiyordu, bu yaşadığınız bir evlilik bile değildi artık."
Chan usulca başını olumlu anlamda salladı, dirseklerini dizine yaslayıp elini saçlarından geçirdi ve yüzünü sıvazladı.
"Oğlum ben nasıl yaşayacağım lan?"
"Belki barışırsınız lan."
"Kim barışıyor?"
Yanlarına gelen Hyunjin, ikilinin hemen ayağa kalkıp üstlerini başlarını düzeltmelerine sebep olmuştu.
Sorulan soru, ikisini de kilitleyip birbirine baktırdı. Doğruyu söylemek ve söylememek arasında gidip gelirlerken Chan dürüst davrandı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leave, minchan ✓
Fanfikcene haklıyız ne pişman, biz seninle her şeyi bir gecede hiç ettik. [düzyazı]