"Sana inanmıştım lan!"
Korkusundan duvara sinmiş adama bir adım daha atıp önündeki sandalyeyi duvara çarptı savcı. İçinde biriktirdiği öfke bir yanardağ misali patlıyordu.
"Sen bana insan gibi her şeyi anlatsaydın annem yaşıyor olurdu!"
Duvara çarpıp düşen sandalyeyi tekrar aldı ve tekrar duvara çarptı. Ağlamaktan şişen gözleri, günlerdir konuşmadığı için çatallı çıkan sesine rağmen hesap sormaya devam ediyordu.
Yaşananları anlatma cesareti bulabildiği için bir gün hastanede kaldıktan sonra emniyete gelmişti ancak sadece babasının kendisini tuzağa düşürdüğümü söylemişti. Bu söylediğinden sonra babasının sorgulanmak üzere sorgu odasına alındığını tahmin edebiliyordu. Bu yüzden ara vermek istemiş, lavaboya gideceğini söyleyerek sorgu odasına gelmiş, kendisiyle beraber içeri kilitlemişti babasını.
"Minho, açar mısın şu kapıyı?"
Dışarıdan gelen sesleri duymuyordu savcı, tek derdi annesinin ölümüne sebep olan babasından hesap sormaktı.
"Sen beni ellerinle onlara teslim etmek yerine bana düzgünce anlatsaydın yaşıyordu annem! Senin yüzünden bana kırgın öldü!"
Hırsını sandalyeden alamadı Minho, bu yüzden masayı aşağıdan itti, masa ters bir şekilde yere düşerken bir yandan ağlıyordu ama hissettiği öfke öyle güçlüydü ki elinde bir silah olsaydı bu odadan katil olarak çıkabilirdi.
"İnandım lan sana, doğruyu söylüyorsun sandım!"
Bağırmaktan yıpranan boğazına rağmen susmadı, karşısındaki adam korkusundan duvara iyice sinerken yutkundu. Ağzını bıçak açmıyordu.
"Niye yaptın lan bana bunu, bu kadar mı sevmiyordun? N'aptım lan ben sana?!"
Düşen masaya bir tekme atıp yerdeki sandalyeyi görmeden odanın herhangi bir yerine fırlattı, yüzünden süzülen terler boynuna kadar geliyordu. Bağırmaktan ve bir şeyleri fırlatmaktan yorulmuştu ama kendini durduramıyordu.
"Neden annem yerine sen ölmedin? Sen ölseydin biz birbirimizi sevebilirdik!"
"Minho, lütfen aç şunu. Böyle olmaz."
"Olacak!"
Elini saçlarından geçirdi, sandalyeleri ve masayı kaldırdı. Hiçbir şey yemediğinden gücü tamamen tükenmişti ama deniyordu. Herkesin aksine o deniyordu.
"Hadi beni geçtim, nasıl yaptın lan anneme bunu?! Sana hayatını adamış birine bunu nasıl yapabilirsin?"
Düzelttiği sandalyeyi tutup kapıya fırlattı, kopan gürültü kapının diğer tarafında bekleyen üçlüyü endişelendirirken Chan omzuyla kapıyı itmeye çalışıyordu.
Babası sanki konuşmayı unutmuşçasına korku içinde karşısındaki oğluna bakıyordu, zaten yıllar önce görmüştü ancak onu hiç bu kadar sinirli görmemişti.
"Senden nefret ediyorum baba!"
Bu sefer tam karşısına geldi babasının, yakasını elleriyle toplayıp kendine yaklaştırdı ve gözlerinin içine baktı.
"Senden tiksiniyorum!"
Son sesiyle bağırıp tekrar itti yaklaştırdığı adamı, şu an paniklemiş gibiydi. Sanki bir şeyler yanlıştı ama düzeltmek için çok geçti. Elini saçlarından geçirip hıçkırdı.
"Bana ölmeden önce beni sevdiğini söyledi annem biliyor musun? Aslında beni hiç silmek istememiş, senin yüzünden silmek zorunda kalmış!"
Sandalyeyi tekrar alıp duvara son gücüyle fırlattığında plastik bir sandalyenin parçalarına ayrılışını izledi ikisi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leave, minchan ✓
Fanfictionne haklıyız ne pişman, biz seninle her şeyi bir gecede hiç ettik. [düzyazı]