38. Bölün

155 5 21
                                    

Şuan derin bir boşluktaydım.
Boşluk beni içine çekiyordu. Uykum o kadar ağırlaşmıştı ki barışın beni uyandırmak için sekseninci öpüşüydü.
"Aaa güzelim hadi ama gitmemiz gereken işlerimiz var" dedi.
Offf uyumak istiyordum.
"Ya ben uyusam olmaz mı?" Dedim.

"Aaa hadi bakalım hem çocuğumuza kötü örnek olma annesi kalk kahvaltını yap" dedi. Boynumu koklayarak öptü.
Gülümseyerek gözlerimi açtım.
Her sabah böyle uyanırım inşallah!
Hamilelik bana yaramıyordu. Gözlerimi gülümseyerek açsam da mide bulantısıyla yataktan fırladım.
Lanet olsun! Midem kasılmasıyla birlikte midemde olmayan şeyleri tualete kusmaya başladım.
Barış da peşimden gelip hemen yanımda bitti. Endişeli gözlerini görmeye dayanamıyordum.
Kusmam bittikten sonra kalkıp ağzımı yüzümü yıkadım.
"Kahvaltımızı yapıp doktor onura gidelim bir şu bulantıya ilaç mı yazıyor napıyorsa yapsın" dedi barış.

Kafamı salladım. Hem bu çocuğu doğurmak istediğimi ona da söylemem ve artık kontrole gitmem gereken tarihleri belirlememiz gerekiyordu.
Heyecanlıydım.
Artık bir anne adayıydım ne kadar kabullensem de hala bana garip geliyordu.
Derin bir nefes alıp geldiğim masanın başına oturdum ve önümdekileri yemeye başladım çok actım çokk
...
Hastane...
Hiç sevmediğim hastane koridoruna bu sefer farkılı bir sebepten dolayı gelmiştim.
Belki de yaşamadığım aileyi kurmanın ilk adımları olarak sayabilirdik bunu.
Elim başının koca elinin içindeydi.
Derin bir nefes alıp kapıdan girdik.
"Hoşgeldiniz" dedi doktor onur.
"Hoşbulduk" dedik barışla bir ağızdan.
"Buyrun şöyle" diyerek önündeki koltukları gösterdi doktorumuz.
Gülümseyerek koltuğa geçtim barışta tam karşıma oturdu.
"Eee kararınız nedir" dedi onur bey.
Gülümseyerek "bu bebeği doğurmaya karar verdim" dedim.

"Çok sevindim sizin adınıza o zaman hayırlı olsun" dedi onur bey. Derin bir nefes aldı "peki şimdi sizden iki haftada bir kontrole gelmenizi isteyeceğim birde şikayetiniz var mıydı?" Dedi.
Kafamı salladım. "Mide bulantım çok oluyor hele sabahları" dedim.
"Tabi ben size şimdi bir ilaç yazacağım onu düzenli olarak sabah akşam içeceksiniz fakat bu ilacı kullanırken baharatlı ve çok tuzlu şeyler yememeye dikkat edin" dedi. Gülümseyip başımı salladım.
"Şimdi sizden bir de kan alacağım kan değerlerinize bakalım birde ne var ne yok ya da bir vitamininiz eksik mi falan onlara bakalım sizi şöyle arkaya doğru geçin" dedi bana ben ayaklanıp geçerken barışta onur beye fısır fısır bişeyler söyledi.
Acaba ne dedi?
Offf merak kötü bir şey vesselam!

Koltuğa yavaşça kuruldum. Hemşire kolumun üst kısmından bağcığı geçirip bağladı. İğneyi yavaşça soktu.
Kanımın akışını izliyordum. Hoştu.
Delirdim iyice hee!
Elime tutuşturulan şekeri hemen ağzıma attım ve ayağa kalktım.
"Evet kan alma işlemi tamamsa bir de bebeğimize bakalım neymiş durumu" dedi onur bey. Başımı sallayıp yavaşça yatağa yattım.
Karnıma değen soğuk jelle karnımı içime çektim.
Barışın gözleri benim üzerimdeydi ve sırıtıyordu.
Acaba ne dedi doktora yaaaa offf!
Derin bir nefes alıp ekrana odaklandım. Miniğim ordaydı.
Miniğimiz ordaydı.
...
2 ay sonra

Doktorun yanına tekrar gelmiştim. Bu sefer yalnızdım.
Çünkü barış görevdeydi. Onu çok özlemiştim ne kadar gideli iki günde olsa özlüyordum. Elim karnımda bebeğimizden destek alıyordum.
Bugün bebeğimizin cinsiyetini öğrenecektim.
Barışta burda olmak isterdi eminim.
Ama onun mesleği fedakarlık istiyordu.
Dolu gözlerle kapıyı çaldım. Gel sesiyle içeriye girdim.
"Ooo hoşgeldiniz gülseren hanım" dedi onur bey. Dolu gözlerimi silip gülümsedim. "Hoşbuldum" dedim.
"Sizi bekletmeyelim biz hemen bebeğinizin cinsiyetine bakalım şahsen ben bile heyecanlıyım" dedi gülümseyerek. Bu söylediğine kıkırdadım.
Arka tarafa doğru ilerleyip gene o soğuk yere yattım.
Kalbim ağzımdan çıkacaktı.
Miniğimin yani miniğimizin cinsiyetini öğrenecektim.
Yalnız olsam da barışın kalbi benimleydi.

Yavaşça ellerimle karnımı okşadım ve içimden baban seni çok seviyor bebeğim ama şuan yanımızda değil üzülme olur mu. Dedim. Aslında bebeğime değil de kendime diyor gibiydim.
Onur bey soğuk jeli tekrar karnıma döktü.
Artık alışmıştım.
"Evet bakalım neymiş cinsiyetimiz" dedi.
Gülümseyerek ekrana baktım.
"Aaa böyle bişey görmedim ben sırtını dönmüş bize aaa çok ayıp" dedi onur bey bana bakıp gülümseyerek.
Bende kıkırdadım. "Aa annecim hadi ama" dedim. Beni duymasını ümit ederek.

Yaklaşık beş dakika bekledik ama hala sırtı dönüktü. Onur bey "durumu iyi ama cinsiyetini göstermek istemiyor neyse artık birdahaki muaneye öğreniriz" dedi ve ultrasyon cihazını karnımdan çekip peçete uzattı.
Ben biliyordum neden göstermediğini babasını bekliyordu.
Benim gibi.
Derin bir nefes aldım.
Elimdeki peçeteyle karnımı sildim ve ayağa kalktım.
Onur bey bana ultrason fotoğraflarını uzattı. Teşekkür ederek elinden aldım.
Kapıyı açıp çıktım.
Gene hastane koridoru.
Gene yalnızdım.

Bu korkumu artık yenmeliyim diyerek yavaşça dışarıya adımladım.
Gördüğüm simayla olduğum yere çakıldım. Serkan ve selin el ele hastaneye geliyorlardı ve selinin diğer eli karnındaydı.
Karnı gözle görülür şekilde şişti.
Hamile ya salak!
Aaa doğru!
"Aaa Merhaba" dedi selin beni görmüş olduğunun farkına vararak bende gözlerimi ona çevirdim ve elim istemsizce karnıma gitti.
"Merhaba" dedim. Gülümsedim (zoraki)
"Hayırdır kötü bir durum yok ya" dedi serkan beni baştan aşağıya süzerek en son gözlerime çıktı gözleri.
Eskisi kadar etki yoktu bende.
Ne nefret, ne öfke, ne de sevgi.
Sadece boşluk ve hissizlik vardı.
"Yok yok bebeğimizi kontrole geldim" dedim elimle karnımı okşayarak.
İkisininde gözleri okşadığım karnıma kaydı.
"Aaa hayırlı olsun canım kaç aylık" dedi selin samimiyetsiz gelen canım kelimesiyle gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi.
"Dört bucuk aylık" dedim gülümseyerek.
"Ayy senin daha yeni o zaman benimki sekiz bucuk oldu vallahi zor yürüyorum" dedi sonra serkan bakıp " iyi ki yanımda serkan varda herşeye yardım ediyor senin eşin yok mu?" Dedi.
Ayıp yani o ne öyle nispet yapar gibi
Kin kenafir kılıklı yılan.
"Görevde" diyebildim sadece.
"Allah kavuştursun" dedi serkan. Başımı salladım ona sadece
İçimden sayısız kez amin dedim.
"Neyse hayatım bizim randevu saatimiz geldi sonra gene konuşuruz kendine dikkat et" dedi selin samimiyetsizce
Gülümsedim (zoraki)
"Görüşürüz" deyip aşağıya doğru adımladım.
Göz devirip durağa doğru yavaşça ilerlemeye başladım.
...
Eve gelmenin verdiği huzurla koltuğa uzanmıştım.
Canım son günlerde inanılmaz turşu istiyordu. Elimdeki kavanozun kapağını açmanın sevinciyle yüzümde zafer gülümsemesi belirdi.
Salatalığı tutup ucundan ısırdım ve o anki mutluluğum hiçbir şeyde yoktu.
Kapı çalıncaya kadar.
Kalkıp kapıyı açmaya gittim.

Yavaşça kapıyı araladığımda karşımda bitmiş bir şekilde bana bakan barışı görmem bir oldu. Boynuna atlayıp ona sıkı sıkı sarıldım. O da yavaşça eliyle belimi sardı anlımı öptü.
İçeriye girdikten sonra "noldu canımıniçi durgun gibisin" dedim.
Bana baktı uzun uzun "bugün...bugün bir askerimi daha şehit verdim gülseren" dedi. "Bir arkadaşımı...bir kardeşimi daha" dedi.
Gözleri dolu doluydu.
Kim demek istedim ama diyemedim.
Gözlerine baktım.
"Battal...battal karancı daha 27 yaşındaydı gülseren" dedi sesi titrerken.
Benimde gözlerim doldu.
Battalı tanıyordum.
Yağız delikanlıydı.
Sevgilisi hatta sevdiği vardı.
Elimi ağzıma atıp tüm söyleyeceklerimi yuttum.
"Vatan sağolsun" diyebildim sadece.
Barış yanımdan geçip balkona çıktı.
Napacağını biliyordum.
Sigara içecekti.
Sadece sigara.
Derin bir nefes alıp arkasından bende çıktım.
Bişey demesine izin vermeden ona sarıldım ve gözlerime dolan yaşları akıttım.
O da ağlıyordu.
Sahi erkek ağlar mıydı?
Vatanı uğruna silah arkadaşını kardeşini kaybeden erkek ağlardı.
Yeri göğü inletemese bile ağlardı.
Sessizce intikam yemini ederdi.
Tişörtümdeki ıslaklık git git artıyordu.
"Vatan sağolsun" dedi barış sessizce
Dilimden tek kelime çıktı
Allahım sen koru!
Sen tüm askerlerimiz hainlerden koru!
...

YALANCI SONBAHAR[+18]Where stories live. Discover now