17. Bölüm

191 10 12
                                    

Babam için...
...
Saat öğlene geliyordu. Ve barış hala yanıma gelmemişti. Anneme ve hafize anneye sorduğum halde geleceğini söylüyorlardı fakat ne gelen vardı ne giden.
İçimdeki merak gitgide endişeye dönüşüyordu.
Başına bişey mi gelmişti?
Bana söylemezlerdi ki gelse de
Serumumu söktüm. Odada ne annem ne de hafize anne vardı. Terliklerimi giydim karnımı tutarak yavaş adımlarla odadan çıktım.
Barışı ben kendim bulmalıydım.
Yavaşça asansörün olduğu yere yürüdüm.tuşa bastım şansıma asansör hemen geldi içene kendimi atıp duvarına dayandım. Karnımda keskin bir acı vardı fakat katlanılır düzeydeydi.
Girişe indikten sonra hız kaybetmeden hemen bahçeye çıktım taksi çevirmek için fakat bankta gördüğüm barış ile olduğum yerde kaldım.
Sabahtır bırdaydı ve yanıma gelmedi mi?

Kendini suçluyordu kesin. Yavaş adımlarla yanına yaklaştım. "Pişt yakışıklı müsade var mı?" Dedim. Kafasını kaldırdı. Bana baktı. " gülseren senin burada ne işin var daha yeni ameliyat oldun dikişlerini açtıracaksın" dedi. Gülümsedim. Yanağına elimi koyup "napayım hayırsı bir kocam var yukarıya beni ziyarete gelmedi bende onu merak edip aşağıya indim" dedim.
"Şey ben gelecektim ama şey yapamadım gülseren bak ben herşey için özür dilerim ben-" dedi onu susturdum.

"Barış hiçbir şey senin suçun değil ayrıca herşey için bende özür dilerim oteldeki kavga için sana yaptığım tripler için tamam mı barışalım artık ayrıca kendini suçlama uyandığımdan beridir sen geliceksin diye gözüm kapıda kaldı" dedim.
Ayağa kalktı. Beni kucağına aldı bir çırpıda "ayy!" Diye bir çığlık koptu ağzımdan.
"Canın mı yandı?" Dedi masumca yerdim ayol.
"Hayır da korktum öyle kucağına alınca bir anda" dedim. Gülümsedi "korkma şimdi seni odana çıkarayım sonra da biraz dinlen olur mu güzelim" dedi heh şöyle
(Eridik tabii)
"Olur olur" dedim. Beni kucağında taşıyarak odaya çıkardı çıkarmasına ama tüm hastane bizi izledi. Dizi gibi ayol!

Odaya geldiğimizde hemşire yemeğimi getirmişti. Ben hastane yemeklerini sevmem ki tatsız tuzsuz oluyorlar mide bulandırıyorlar.
"Ben yemem bunu" dedim barış anında kaşlarını çatıp "yok öyle bişey küçük hanım bu yemek bitecek ne demek yemem" dedi. Ofkadım
" ama tatsız tuzsuz güzel değil ki ayrıca midem bulanır benim" dedim masum masum baktım. Böyle gözlerimi büyütüp şirin şirin bakmaya çalıştım ne kadar oluyorsa artık.
"Öyle bakma bana gülseren lütfen ama yemen lazım yoksa güçten düşersin gel ben yedireyim sana" dedi.
" tamam ama çok yemicem söyliyim de" dedim kafasını salladı.
Oturdum. Mercimek çorbası vardı yanınada taze fasulye ve lapa pilav.

Çorbayı karıştırdı. "Ohh mis bak sıcacık iyi gelir hem" dedi. Bu çocuğun içine annem mi kaçmış?
Ayy allahım sen koru!
"Aç bakayım ağzını" dedi açtım yavaşça çorbamı içirdi.
Çorba bittikten sonra doymuştum.
"Gerisini yiyemeyeceğim yeterli oldu çorba teşekkür ederim yardımın için" dedim. Bana baktı gülümsedi.
" rica ederim ne demek" dedi ve tepsiyi komidinin üzerine koydu.
"Gülseren sen uyu ben çıkayım dinlen biraz" dedi. Başımı iki yana salladım.
"Hayır çıkma gel yanıma otur ya da hatta gel yanıma yat beraber uyuyalım" dedim.

Bu babama verdiğim sözün ilk adımıydı.
Babam için bile olsa deneyecektim. Bunu barışa söyleyemezdim ama en azından aşık olursak devam edebilirdik.
Kendimle çelişiyorum farkındayım ama babama bunu yapamam çünkü babam benim için herşeyi göze almış birsürü fedakarlık yapmış bir insan o benim kahramanım...

Barış önce baktı sonra sandalye çekti ve yanıma oturdu. Elimle yatağı işaret ettim. "Peki madem" dedi ve yanıma sokuldu. Yüzümü göğüsüne koydum. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Gerisi güzel erkeksi kokuyla birlikte beni kendine çeken karanlıktı.
...
Kuruyan boğazımla ve inanılmaz derecede su ihtiyacımla gözlerimi araladım.
Barışla sarılmış bir şekilde uyumuştuk. Onun düzenli nefesleri arasında yavaşça çıktım yataktan.
Saatin çıkardığı tiktak sesleri ile ritim tutturdu sanki kalbim.
Saçlarına ellerimi attım okşadım. Yumuşacıktı saçları.
Kim böyle bir insanı aldatır ki diye düşündüm.
Düşünceliydi. Sonra komidinin üzerindeki suya uzandım ve bardağa doldurdum.
Susuzluğumu giderdikten sonra tekrar yerime girmek için hazırlanıyordum ki telefon sesiyle durdum.

Barış yavaşça gözlerini açtı kucağına baktı sonra kafasını kaldırdı. Göz göze geldik
"Uyuya kalmışım" dedi. Gülümsedim.
"Bende su içmek uyanmıştım" dedim
Susan telefon tekrar çalmaya başlayınca barış telefonunu cebinden çıkardı ve cevapladı.
"Buyrun komutanım...tamamdır konutanım... hemen karargahta olacağız"dedi ve kapattı.
"Nolmuş?" Dedim. Bana baktı yataktan kalkıp toplandı.
"Görev geldi bir hafta burada olmayacağım annemlerde kalabilirsin istersen evde de kalabilirsin merak etme bir hafta sonra dönerim" dedi.
"Tamam allaha emanet ol" dedim. Sanki içimden bişeyler koptu o an
Ya ona bişey olursa korkusu sardı tüm bedenimi.
"Sende" dedi. Derince bir nefes aldı kapıya kadar gitti. Tam kapıya elini atmıştı ki arkasını dönüp yanıma geldi ve bana sarıldı.
Derince bir nefes aldı. Kabaran göğüs kafesinden anlamıştım.
Bende derin bir nefes aldım.
Ayrıldık sonra yüzüme bile bakmadan kapıdan çıkıp gitti.

Oda da öylece kaldım. Onun kokusu üzerime sinmiş bir şekilde öylece durdum.
Bana sarıldığı yerde ayakta dikildim.
Belki yarım saat belki saatlerce...
Annem geldiğinde toparlandım ve yatağa geçtim.
Yastıkta kokusu vardı.
Derince soluyup gözlerimi kapadım
...

2 gün sonra

Hastaneden taburcu olmuş hafize annelere gelmiştim. Barış gideli iki gün olmuştu.
Yaralarıma son kez hastanede pansuman yapılmıştı.
Ne kadar merak etsemde arayıp sormuyordum.
Ama özlemiştim onu.
Alıştığım bir nefesti, sesti.
Kendime ne kadar bağlanmamalıyım desemde barışa aslında çok çabuk ve kısa sürede bağlanmış olduğumu fark ettim.
"Kızım aç mısın?" Dedi hafize anne
"Sağol anne değilim" dedim.
Kafasını salladı. "Aç olduğunda söyle bak çekinme ben senin annenim" dedi. Gülümsedim. Çok şirin bir kadındı vesselam.

"Tamamdır anne söylerim" dedim. Güldü.
"Aa bak ne diyeceğim sana sen böyle yatarken aklıma barışın sünnet zamanı geldi bekle fotoğrafları olacaktı onları getireyim sen bakarken anlatırım" dedi.
Kafamı salladım.
İçeriye gitti.onbeş yirmi dakika sonra geriye geldi. Elinde kocaman kalın bir albüm vardı.
Ayaklarımı topladım yanıma oturdu. Albümün kapağını açarken "ah anılar ahh keşke hepsini bir albüme sığrıra bilsen ama işte çoğu kayıp" dedi. Gülümsedim. Öyleydi her anı keşke albümlere sığsaydı.
Baktıkça yad edip özlem giderseydin.
Hele kaybettiklerinin ardından...
Özlemle baksaydın anılara keşke...

"Bak şimdi bu barışın sünnet fotoğrafı kolu kırık suratı nasıl ekşitmiş gözlerinde korku var ama yiğitliğe de laf ettirmeyecek kereta" dedi ve ekledi. "Barış sünnet arabasından kaçmıştı biliyor musun" dedi ve keyiflice kıkırdadı.
"Ee nasıl buldunuz anne" dedim. Merak etmiştim doğrusu.

"Şimdi bu arabadan kaçmış tabi önde yengesi vardı ben arka arabadaydım. Önlerine koyun sürüsü çıkmış bizimkide bunu fırsat bilip fırlamış arabadan kimse indiğini fark etmemiş tabi ta ki yengen yani eltim barış al oğlum deyip su uzatana kadar bakmışlar bizim oğlan yok! Bir telaş bir telaş bizi aradılar. Herkes seferber oldu barışı arıyoruz. Diyoruz ki barış gel kestirmeyeceğiz oğlum alttan alıyoruz falan. Sonra bişey ağaç tepesinden düşmesin mi önüme korktum tabi çığlığı bastım. Millet cümbür cemaat toplandılar başımıza düşen şey neymiş biliyor musun kızım benim korktuğum. Barışın ta kendisiymiş. Tabi bu bağırıyor canım acıyor diye ordan direkt hastaneye geçtik. Kolunu alçıya aldırıp. Düğün salonuna gittik ondan sonra çekildi bu fotoğraf. Hey gidi günler hey şimdi koskocaman adam oldu eşşek sıpası"dedi yüzünde bir tebessüm gözlerinde ise hafif bir yaş vardı.

"Ee sonra nasıl ikna ettiniz onu o can acısıyla" dedim. "Dayısı geldi ikna etti bir oyuncak silah ve polis forması karşılığında sünnet oldu. Küçüklükten beri asker olucam diye tuttururdu oldu da" dedi. Gülümsedim.
"Ne kadar şirinmiş" dedim.
Sonra barışın küçüklük fotoğraflarına baktık. Ardından hafize teyzenin düğün fotoğraflarından tut gençlik fotoğraflarına kadar baktık. Zaman su gibi akıp geçiyordu.

Anılarını anlattıkça sanki hafifledi ve gözünde canlandı hafize teyzenin yer yer ağlamaklı sesle anlattı yer yer kahkahalar attı. Tüm albüm bittiğinde ise ikimizinde suratında hafif bir tebessüm vardı.
Anıların bıraktığı tatlı bir tebessüm...

YALANCI SONBAHAR[+18]Where stories live. Discover now