23. bölüm

169 8 4
                                    

Sabah erkenden kalktım. Bişeyler hazırladım. Barışı uyandırmak için odaya girdim. Yüz aşağı üstsüz bir şekilde uyuyordu.
Yavaşça yanına yaklaştım. Tam yanağını uzanıp öpecektim ki biranda beni yanına geçti ve sıkı sıkı sarıldı.
Güçlü kollarının arasından kaçmaya çalışsamda başaramadım tabii.
Bu sırada barış mırıldanarak saçlarıma gömdü kafasını ve derin bir nefes aldı.

"Barış! Hadi uyan geç kalacaksın işe" dedim. Fakat sanki beni duymuyordu.
"Barış hadi!" Dedim tekrar bu sefer yavaşça doğrulur gibi oldu fakat başını boynuma gömmesiyle ülperdim.
"Niye uyandığımda yanımda değildin sen" dedi. Derin bir nefes aldım.
"Çünkü kocama kahvaltı hazırlıyordum ama eğer kalkmazsa hem işe geç kalacak hemde kahvaltı yapamayacak" dedim.
Güldü. İçim ısındı.
"Yaa öyle mi? Peki kocan kahvaltı yerine seni yemek istiyorsa napacağız?" Dedi. Eğlenen bir ses tonu vardı.
Utandım. Yanaklarıma sıcaklık oturdu.
Kalbim küt küt atıyordu.
"B-bilmem" dedim. Ayy! Niye kekeliyorum ki ben şimdi ya!

Güldü sonra kollarını üzerimden çekip yavaşça yataktan kalktı. Sırıtıyordu. "Noldu sen yatakta kaldın hem beni kaldır hem kendin kalma aaa çok ayıp gülseren hanım" dedi.
Gülümsedim ve tek çırpıda kalktım yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Köprücük kemiğine öpücük konurdum.( boyum anca oraya yetti). Arkama bakmadan hızlıca odadan çıktım.
Onu kışkırtmış olabilirdim ama o da beni mahvediyordu. Gülümseyerek çayları koydum.
Çok geçmeden kamuflajlarıyla barış girdi içeriye masaya oturdu.
Alttan alttan ona bakıyordum.
" bakma şöylee bak gitmem işe seninde göndermem o zaman görürsün bakmayı" dedi. Ama bunları söylerken gözleri parıldıyor sırıtıyordu
Gözlerimi kaçırıp çayımdan yudum aldım.
...

Sabah kahvaltısından sonra işe gelmiş. İki derse girmiş şimdi ise tenefüs arasını değerlendiriyordum. Kendime bir türk kahvesi yapmıştım.
Kahvemi bitirmiştim ki zil çaldı hızlı adımlarla dersimin olduğu sınıfa girdim.

"Merhaba çocuklarr! Nasılsınız bakalım!" Dedim sevecen halimle.
"İyiyiz öğretmenim!" Dediler hep bir ağızdan.
Gülümseyerek hepsinin yüzüne baktım.
Ve ardından masama geçip oturdum.
"Evett en son ne yapmıştık kim söylemek ister" dedim. Hava da birkaç parmak ve minik eller vardı. Çok şirinlerdi.
Sözü aysuya verdim.
"Yenkleri söylüyoyduk öğyetmenim" dedi mutlu mutlu.
"Yaaa öyle mi ne güzel şimdi kaldığımız yerden devam edeceğiz fakat önce ege bize öğrendiğimiz renkleri saysın ne dersin egecim?" Dedim.
Gülümseyerek el çırptı. Yavaşça ayağa kalkıp "yelloy, ret, blu, vit,pup ve bak öğretmenim" dedi.
Ne kadar telaffuz edemesede doğru saymıştı.
"Afferin sana egecim dersine çalışmışsın" dedim ve diğer konuya geçtim.
...

Dört saatlik dersin ardından yürüyerek durağa geldim. Kulağımda kulaklıklarla dolmuşun gelmesini bekliyordum. Şarkının kesilmesiyle telefonum çalmaya başladı. Ablam arıyordu. Actım.
"Alo efendim abla" dedim.
" gülseren ben...ben hamileyim! Teyze oluyorsun" dedi ve burnunu çekti.
"Ne! İnanmıyorum abla şaka yapmıyorsun değil mi?" Dedim.
Nolur şaka olmasınnn!
" hayır hayır hastaneden dönüyorum şimdi ilk seni arıyayım dedim enişten bile bilmiyor süpriz olacak ona da akşam söyleyeceğim ben...arıyacak arkadaşım olmadığı için seni arayıp haber verdim ama şey müsait değil miydin?" Dedi.
İçim burkuldu. Arkadaşı yoktu ki ablamın.
"Aaa abla aşk olsun kız müsait değilsem bile sana zaman ayırırdım. Ayrıca ilk benimle paylaştığın için teşekkür ederim seni seviyorum" dedim.
Sesi kesildi iki üç dakika sonra "bende seni seviyorum canımın içi" dedim ağlamaklı bir sesle.
Sonra veda etmeden kapattık.

Ablam hamileydi ve ben teyze oluyordum. Mutluluktan havalara ucacaktım resmen. Dolmuşun gelmesiyle heyecanımı yutup dolmuşa bindim.
Yolun nasıl geçtiğinin farkına varmadan ineceğim durağa gelmiştim.
Hızlıca inip eve doğru hızlı adımlarla yürüdüm.
Barışın arabası yoktu. Daha gelmemişti. Neyse o gelene kadar yemek hazırlar şöyle bir kat evi toplardım.
Eve girdim. Ayakkabılarımı çıkarıp çantamı vitrine koydum.
Ev terliklerimi ayağıma geçirip yatak odasında üstüme pijamalarımı giydim. Ardından mutfağa geçip yemek işlerine koyuldum.

Bir yandan türkü mırıldanıyor diğer yandan havuçları doğruyordum. Ispanak yemeği yapacaktım.

Herşeyleri hazırlamıştım ki kapının açılma sesiyle kapının önüne doğru adımladım. Barış gelmişti. "Hoşgeldinn" dedim. Yüzüme baktı. Suratı asıktı.
"Hoşbuldum" dedi ağız ucuyla ayakkabılarını çıkarıp odaya geçti.
Nolmuştu acaba canı neye sıkkındı.
Sorsam ayıp olur muydu?
Yavaş adımlarla arkasından gittim. Tam kamuflajının düğmelerini çözüyordu.
"Barış sen iyi misin"dedim.
Bana baktı ama bir kırgınlık vardı sanki gözlerinde.
İçim fena oldu. Onun gözleri ben bittirdi.
Yavaşça yaklaştım. Tam kollarımı açıp sarılacaktım ki durdurdu beni elleriyle.

"Gülseren sen masayı hazırla ben üstümü değişip geleceğim" dedi. Sesinden de kötü olduğu anlaşılıyordu. Ben kimden öğrenebilirdim ki ne olduğunu içim içimi yiyordu.
Yavaş adımlarla odadan çıktım. Mutfaktaki masanın yanına geldim ve onu yavaştan hazırlamaya başladım.
İştahım hiçbir şeyim kalmamıştı.
İki gün sonra doktor kontrolüm vardı belkide dikişlerim alınacaktı. Ama ben barışa söylememiştim bundan sonra da söyleyemezdim...

Tüm dünyam sanki sarsılıyordu. Ben napacaktım. Derin bir nefes aldım. Dolan gözlerimin altını sildim ki barış içeriye girdi. Yemekleri hızlıca tabaklara koyup oturdum.
...

Yemekte pek konuşmadık hatta hiç konuşmadık. Bende yemekle oynadım resmen yemedim bişey barışın benden kalan yanı yoktu. Ona güzel bir haber verecektim ama sarılmama bile izin vermedi ki.
Yemekten sonra barış balkona çıktı. Camdan onu izledim ve ilk defa sigara içtiğini gördüm.
Derince bir nefes aldım. Daha sonra mutfaktaki bulaşıkları topladım.
Salona geçtim ve oturdum.
Işıklar kapalıydı. Televizyonda çalışmıyordu. Öylesine oturmuştum salona düşünmek için.

Çok yalnız hissediyordum. Annem beni pek sevmezdi. Ablamla kardeleni çok severdi. Beni hep halama benzetirdi. Halamda orospunun tekiymiş annem öyle derdi. Halamıda nişanlısı nişanı atıp başka kadına kaçmış. Belkide halamın kaderini yaşamıştım. Annemin duaları geçti sanırım ya da bana ilenci geçti. Bilmiyorum. Halamı yıllar önce gördüm babamın cenazesinde...
Süslü püslü değildi. Annemin dediği gibi bişeyede benzemiyordu. Ama ben ona çok benziyordum.
Belki kaderlerimizde benziyordu...
Annem en son bir adamın elinden kaçtığını söyledi bana yeni koca arıyordur yollu dedi. Ses etmedim ama o zamanlar oturup halamla konuştuğumda bana dediği tek şey geliyor aklıma " eğer cidden birini seversen tam tanımadan peşine takılma gülseren. Onu tanı hemde çok iyi tanı. Sevdiğin adam sinirlenince nasıl biri oluyor bil.üzülünce, mutlu olunca , sevinince onun her halini her anını iyi tanı ve onu öyle sev ve son olarak kendini herşeyden önce tut tamam mı halacım" demişti. Bende kafa sallayıp gidip serkana tutulmuştum.

Islanan yanaklarımı elime düşen su damlasıyla fark ettim. Ağlamak istemesem bile bir kadere bel bağlamak ağır geliyordu bana sorunları kaçarak çözemezdim. Yanaklarımı silip ayağa kalktım. Balkona doğru seri adımlarla ilerledim ve barışın koltukta oturduğunu gördüm hemen dibine oturup yönümü ona çevirdim ve " noldu barış bana anlatır mısın neden benden uzak duruyorsun?" Dedim.
Bana baktı . Gözleri kan çanağı gibiydi dokunsan ağlayacaktı.
"Bugün...benim arkadaşımın ölüm yıl dönümü gülseren" dedi elindeki sigarasından derince içine çekti ve üfledi.
"Hangi arkadaşının anlat bana dinlerim ben seni ama içine kapanma barış bak ben burdayım kollarım kalbim burda" dedim.
Bana baktı burukça gülümsedi.
"Bugün aynı akademide okuduğumuz yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği arkadaşım erenin şehit olma yıl dönümü dört yıl oldu koskoca dört yıl her yıl giderim mezarına akşamına da böyle dertlenirim işte sen canını sıkma yarına bişeyim kalmaz" dedi.
"Vatan sağolsun" diyebildim sadece.
Belki binlerce şehidimizin ölüm yıldönümüydü bugün. Kahramanca ölen bizleri refahı için canını hiçe sayan binlerce canının. Onlar öldükten sonra allah rahmet eylesin denmez. Vatan sağolsun denir. Vatanın kahraman evlatlarına allah zaten cennetinden en güzel köşeyi ayırmıştır...

Yavaşça yaklaşıp barışa sarıldım. Kollarımı boynuna dolayıp onu göğüsüme çektim. Yavaşça sarıldı belime kolları derince bir iç çekti.
Sonra sıkılaştırdı ellerini tişörtümdeki ıslaklıktan ağladığını anladım. Sadece saçlarını okşadım teselli etmedim edemezdim. Onun tesellisi dağda arkadaşlarına kıyan her hainin kellesini almaktı.
"Gülseren" dedi "hım" dedim. Derin bir soluk alıp " iyi ki varsın" dedi. Gülümsedim. Okşadığım başından öpüp "sende iyi ki varsın" dedim.
...

YALANCI SONBAHAR[+18]Where stories live. Discover now