🫀 11

4.6K 477 156
                                    

Keyiflice okuyun la

Yorumlarınızı bekliyorum

📍

Gece 02.21 iken kapısının tıklatılması sonucu uyandı Özmen komutan. Gözünü açtığı an ilk baktığı şey saat olmuştu. Merak içinde bedenini kaldırdı yataktan, ısrarla çalan kapı baş ağrısı yapmıştı ilk dakikadan.

"Kimsen seni içeriye alıp sike sike öldüreceğim oğlum." Hangi asker bu saatte gelip alacaklı gibi kapı çalıyordu. Siniri taptazeyken açtı kapıyı. Elindeki minik saksıyla dikilen ve elleri toprak olan Rodas şirince gülümsüyordu.

"Rodas? Bu saatte ne yapıyorsun sen?" Oğlanın çenesindeki şey de toprak mıydı acaba? Bu saatte ne olmuştu da kapısına dikilmişti anlam veremedi adam.

"Benim adin anlami gul... Ben de getirdi sana gul.." yeni diktiği belli olan dal, ıslak toprağın içinde ayakta durma mücadelesi veriyordu. "Beni hic unutmazzin Ösmen komtanim."

"Yunan... Bu saatte gerçekten bunun için mi uğraştın?" Sabah gideceklerdi, 8'de uçak onlar için hazır olacaktı. "Evet! Çok güzel oldu bak! Rengi de mavi!" Özmen komutanın yüzündeki hoş gülümseme soldu. "Mavi sevmem."

"Artik seviyor sen... Ben yapti."

"Kırmızı yok muydu? Ne işim olur maviyle." Hiç anlamamıştı Rodas, kendi gözleri mavi diye mavi dikmişti. Komutan onu istemiyor muydu yeniden yani? "Ama ben gözler mavi, kirmizi neden?"

"He sen gözlerin mavi diye mi mavi diktin? Oğlum o gözler unutulmaz zaten, hatırlamam için gül dikmene gerek yoktu." Yunanın yanaklarında kırmızılıklar oluşmaya başlarken Özmen komutan ise yaptığı gafın farkına yeni vardı. Oğlana bodoslama yürümüştü.

"Unutulmaz mi? Teşkür ösmen komtan! Ben de seni hiç unutmayacak, hep hatirlayacak. Ben diyecek çok yakisikli bir komtan var, hep diyecek Türk." Çocuk gibi mutluydu. Özmen komutan kendisine uzatılan gülü aldı, oğlanın parlak mavi gözlerine bakmamak adına kafasını dağıtma ihtiyacıyla saksıyı içerideki masaya koydu.

"İçeriye gel... Sallama çay yapayım." Zaten bu saatte de ancak kettleda şu kaynatılıp çay yapılırdı. Allah'tan böyle şeyleri odada bulundurabiliyorlardı. "Olur." Çayı hiç sevmezdi fakat Özmen komutanı seviyorsa bıkmadan çay içebilirdi oğlan.

İçeriye dikkatlice geçip odayı süzdü, buram buram burnuna gelen Özmen komutanın kokusuyla gözlerini anlık kapattı. Güven verici kokuyu derince soludu, kaslı ve güvenli kollarında uyumanın nasıl hissettirdiğini merak etti önce. Sonra aklından bu fikri kovdu, çok ayıp ediyordu adama karşı.

Muhtemelen hislerinin hepsi karşılıksızdı.

"Lavabo içeride, ellerini yıka da gel." Rodas uslu uslu başını sallayıp lavaboya geçti. Ellerindeki ve yüzündeki topraktan arınıp kurulandı hemen, olabildiğince çok görmek istiyordu Özmen komutanı.

"Ösmen komtan! Sende var mi kurbiye?" Kurabiye diyememişti fakat akşam tüm karargaha dağıtılan kurabiye çok hoşuna gitmişti. Tatlıydı, kıyır kıyırdı ve unluydu. Sabah birine sorup öğrenecek ve tarifini araştıracaktı. Bunu kesinlikle tüm ailesi yemeliydi.

Özmen gülümsedi, tatlıyla arası çok yoktu. Mini dolabından kurabiyeyi çıkardı. "Hepsini hemen yeme, gece geç oldu sindiremezsin." Rodas kurabiyelere gözlerinden kalp çıkarak bakarken ağzı sulandı.

"Ben bağirsaklar müthij, çok çalişiyo. Bir şey olmaz!" Her yemeği kolaylıkla sindirebiliyor, o nedenle her şeyi de yiyebiliyordu. Özmen çayı ve kurabiyeyi masaya oturan oğlanın önüne uzattı.

"Pekala ye o zaman." Rodas şirince gülümseyip kurabiye paketini açtı önce, ardından Türk geleneği olan çaya batırıp ağzına attı ve ağzına gelen müthiş tatla gözlerini kapattı.

Özmen komutanın onu seyrettiğini bile bilmiyordu.

"Çok güzel!"

"Öyle."

"Sen seviyor mu? Al." Elindeki kurabiyeyi adama uzattı, kurabiyeyi güzel bulduğunu düşünmüştü. "Ben öyle derken kurabiyeyi kastetmedim."

"Ne için dedi ki sen?"

"Senin için dedim.."

--------

Türker bulduğu telefonla arkadaşına ulaşabilmişti. Onunla bir saatten fazladır konuşmuş, Şahin'in uyuduğunu zannedip odaya girmişti sessizce.

Genç adam gözleri kapalı halde konuştu, içi bir miktar anlamsız bir burukluk yaşıyordu. "Benimle tanıştırmayacak mısın?"

"Kimi? Sen uyumadın mı şahinim?" O da tam adamdan gizli yatakları birleştirip Şahin'e sarılarak uyuyacaktı, tüm plan altüst olmuştu şimdi. "Konuştuğun kızı... Uyku tutmadı."

İnsanın kalbi ağrırken uyku nasıl göz kapaklarını ziyaret edebilirdi ki zaten..

"Haa tanıştırırım yavrum ya sıkıntı etme. Yarın akşam evimizdeyiz zaten, diğer gün yemeğe çağırırım. Hem tanışman lazım artık, hep beraber olacağız." İnkar etmesini beklemişti şahin, Türker'in heyecanlı bir şekilde tanıştırırız demesi boğazına oturmuştu sanki.

Türker ise dörtlü takılacakları için memnundu. Çocukluk arkadaşıyla aptal abisinin arasını yapana kadar canı çıkmıştı, yakında düğün olması bir yana sürekli tartışıp durmaları yüzünden kendi özel hayatı kalmamıştı Türker'in.

Gecenin bu saatinde bile onlarla uğraşıyordu.

"Doğru... O zaman... Evlilik de olur yakında." Türker gülümsedi, tamamen soyunmuş altına şort geçirmişti. "Nerden bildin? Ulan ne zeki adamsın sen varya... Üç ay sonra düğün var düğün. Ee tabii sen baş köşede olacaksın unutma bak."

"Unutmam... Neden bu zamana kadar demedin ki?" Deseydi belki bu kadar üzülmezdi şahin, anlamsız hislere kapılmazdı. Kendini bu kadar tüketmezdi. Şimdi yutkunmakta bile güçlük çekmezdi belki.

"İşler ciddi değildi yavrum, ondan gerek görmedim. Hem tam olarak benim meselem de değil yani. Neyse hadi yatağı sana iteyim de uyuyalım." Şahin başını yastıkta kaldırdı. "Ayıp olmaz mı kıza?"

"Niye ayıp olsun Şahin'im? Uygunsuz bir durum mu var?"

Doğru.

Onların herhangi bir uygunsuz durumu bulunamazdı.

O bir kadın tarafından asla kıskanılamazdı..

📍

Bölüm nasıldı??

Şahin ve Türker nasıl da ayni lafı konuşup farklı anlıyorlar ama nxmdmsks

Sizi seviyorum ♥️🌼

sen benziyorsun hayvan!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin