3.BÖLÜM "ŞOK..."

588 181 184
                                    

Jinekolog Şermin Akkaya'nın muayene odasının önünde saatinin gelmesini bekledi. Sabah alarmıyla uyanmış, ablasının aldığı randevuyla soluğu hastanede almıştı. Saati geldiğinde içeriye girdi. 35 yaşında, sarışın bir kadındı. Gözlerini bilgisayardan ayırmadan sordu.

"Şikayetiniz nedir?"

"Kasıklarımda ağrı var."

"Yaşın kaç?"

"17..."

"İçeriye geçip karnını aç, ultrasonda bakalım" başını salladı, paravanın arkasına geçti. Kabanıyla çantasını sandalyeye koyup sedyeyle oturdu, ayaklarını uzattı. Karnını açıp beklemeye başladı. Birkaç saniye sonra Şermin Hanım geldi, yüzüne bakmadan jeli karnına döktü. İçi ürperirken tüyleri diken diken oldu. Aleti karnına bastırıp dolaştırdı, özellikle kasıklarının orada baskısını artırdı. Gözünü monitörden ayırmadan, "Ağrıya neyin sebep olduğu görünmüyor. Önce kan testi yaptıralım ondada bir sonuç çıkmazsa rahim ağzına bakmamız gerekecek" dedi duygusuz bir sesle. Nasıl bir doktor, hadi doktor olmasını geçtim, hiç mi empati kurmuyor? 17 yaşındayım, beni rahatlatması, korkacak bir şey yok demesi gerekmez miydi?

"Rahim ağzımı? Tehlikeli mi?" derken sesinin korkulu çıkmasını
engelleyemedi.

"Hayır korkmana gerek yok kan testini yaptır sonuçlar çıktıktan sonra konuşuruz" derken cihazı yerine koyup uzunca kopardığı peçeteyi kıza verdi. Karnındaki jeli sildi. Sekreterin verdiği barkotu alıp odadan ayrıldı. Kan alma sırası geldiğinde kolunu açıp koltuğa oturdu. Hemşire sarı lastiği koluna bağlayıp tüpleri doldurdu. İğneyi çıkartırken, "Pamuğu bastırın" diyerek uyardı.

"Asiye" sese döndü. Hayal... Çantasını ve kabanını alarak oturduğu yerden kalktı. Sonuçları odasında beklemesini isteyince başta itiraz etti. Bugün randevulu hastaları kabul edeceğini söyleyerek odasına götürdü. Hastası geldiğinde odadan çıkmış sonrasında sohbetlerine devam etmişlerdi. Anlattıklarından açıkca canının yanacağını anladı. Sağlığı için katlanacaktı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Ablası laboratuvarı arayıp sonuçların çıktığını öğrenince soluğu Şermin Hanımın odasında aldı. Bilgisayarına gömülmüş sonuçlara bakan doktoru sabırsızlıkla bekledi. Biraz daha konuşmazsa kalbi bu heyecana dayanamayacaktı.

"Bir değerin haricinde sonuçlar gayet iyi, ağrıya sebep olacak bir neden göremedim. Bu da rahim ağzına bakmam gerektiğini gösteriyor" bir umudu vardı kan testinde çıkacağına dair. Canının yanması umurunda değil dayanabilirdi. Doktor bile olsa özel bölgesini görecek olması genç kızı utandırıyordu. Doktorun sözlerine son anda dikkatini vermeyi başarabildi. "Fazla beklememeni öneriyorum Asiye, ilerde anne olmak istiyorsan. "Ne dedi o? Nasıl yani anne olamayacak mıydım? Genç kızın en büyük hayali sevdiği adamın çocuklarını dünyaya getirmek."Hayır Allah'ım lütfen... Lütfen..." diye içinden dua ederken gözünden akan yaşı sildi.

"Ne diyorsun Asiye?" Şermin Hanımın sorusuyla kendine geldi.

Saat 05:00'te isterse diğer hastasıyla birlikte muayene edebileceğini söyledi. Hemen kabul etti. Anneliğine engel bir hastalığı varsa öğrenip tedavisine bir an önce başlamak istiyordu. Şermin Hanım asistanı Suna'ya iki numaralı odaya almasını istedi. Onaylayıp iyi günler diyerek odadan çıktı. Ne tarafa gideceğini bilemedi ablasına mı yoksa... Hava almaya ihtiyacı vardı, hastane çıkışına yöneldi, çantasından telefonunu çıkartıp ablasına haber verdi.

Parkta otururken oyun oynayan çocukları izledi uzun bir süre. Koşturan bir çocuk düştü. İçi sızladı tam yanına gitmeye kalkıyordu ki annesi koştu, yerden kaldırıp ağlayan oğlunu öperek susturdu. "Allah'ım senden gelecek herşey kabulüm. Yeter ki beni evlat hasretiyle sınama..."

Suna Hanımı buldu: "Hemen sizi hazırlayalım" takip etti. Muayene için önlüğü giyip beklemeye başladı. Telaşla gelen kadın, "Şermin Hanımın acil hastası geldi gitmek zorunda kaldı." Ne yani muayene ertelendi mi? Suna Hanım duymuş gibi soruyu cevapladı. "Diğer jinekoloğ muayeneyi yapacak. "Ertelenmemesine sevindi, kendini utanca hazırlamışken bir an önce olup bitmesini istiyordu. Yanlarına gelen asistana iki hastanın dosyasını verip gitti. Kendisini tanıttıktan sonra -adı Bahar, Alev Hanımın asistanı- takip etmesini istedi.Bahar Hanım Asiye'yi bir numaralı odaya yerleştirdi. "Alev Hanım birazdan gelecek" diyerek çıktı. Çatal masaya baktı tıpkı flimlerde gördüğü gibi. Tüm hücrelerine kadar titredi elini yumruk yapıp kendini sakinleştirmeye çalıştı. Masadaki yerini alıp beklemeye başladı. Bacaklarını açtığı için utançtan yanakları kızardı. Kapının açılmasıyla gözlerini kapatıp muayenin bir an önce bitmesini diledi. Alev Hanım direk araç gereçlere yönelip eldivenleri eline geçirdi. Muayene hazırlıklarını yaptı. Eğer zahmet edipde masada yatan kıza baksaydı hayatının en büyük hatasını yapmaz genç kızın omuzlarına masum bir canın sorumluğunu yüklemezdi. Eldivenlerini çıkartırken, "Geçmiş olsun kalkabilirsiniz?" kısa sürmüştü canıda az yanmıştı.

Ablasının söyledikleri aklına geldi. "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Hayır, herşey yolu..." derken genç kıza bakmasıyla sözcükler boğazına dizildi. Karşısında 20'lilerin sonlarında bir kadın beklerken 18'lerinde bir kızı beklemiyordu. Ama Şermin Hanımın dediklerini yaptı bir numaradaki hastaya enjekte etti. Belki yaşını göstermiyordur botos falan... Sonuçta teknoloji gelişti. Bahanelerle doğrucu tarafını bastırmaya çalıştı.

ŞUAN.......

"Kızım iki buçuk hafta önce hastaneye gitti" diyen annesinin sesiyle hücum eden hatıralardan sıyrıldı. "Doğru" genç kıza baktılar. Neden kısa sürdüğünü şimdi daha iyi anladı. Genç kızın günlerdir kendini koruma altına almasının sebebide ortaya çıkmış oldu.

"Elle muayene etti mi?"

"Evet ama hastası geldiğinden başka doktor muayene etti."

"Peki işlem ne kadar sürdü?" diye sordu.

"Kısa..."

"Neden bu soruları soruyor sunuz?"

"Şunun için hanımefendi doktor doğru bir şekilde muayene etseydi kızınızın rahim ağzında kistler olduğunu görür ve..."

"Siz ne diyorsunuz önce hamile dediniz şimdide kanser olduğunu söylüyor sunuz" sesini yükselten Ayşe Hanımı sakinleştirmeye çalışırken Asiye duyduklarını hazmetmeye çalışıyordu. Şimdi ne yapacaktı; bir tarafta inanmakta zorlandığı bebek diğer tarafta kendi sağlığı. Bebekten vazgeçerse ömür boyu yaşayacağı vicdan azabıyla başbaşa kalacaktı. Ama bebeğini seçerse genç yaşında annelik gibi büyük bir sorumluluk omuzlarına yüklenecekti. Bir tarafı korkarken diğer tarafı sen altından kalkarsın diyordu. En büyük sorunsa hastalığı değildi her hastalığın bir tedavisi vardı. Ama dokuz ay karnında taşıyıp, kanından beslenen bebeğinden ayrılmak işte bunun çaresi yoktu. Asiye hayatında ilk defa iki dünya arasında kaldı.

"Yapılacak smearla erken teşhisle iyi mi yoksa kötü huylu mu öğrendikten sonra tedaviye başlayabiliriz" dedi ve devam etti. "Tedavi için en önemli problemimiz bebek."

"Kızımdan önemli değil ne gerekiyorsa yapın." Ayşe Hanım çoktan bebekten vazgeçmişti. Kızının sağlığı için doğru kararı verdiğini biliyor bilmesinede içi rahat değildi. Kızını biraz tanıyorsa bebekten vazgeçmeyecekti. Umarım hayatıyla, geleceğiyle ilgili doğru kararı verir. Kızıyla konuşacağını söyleyerek odadan çıktı.

"Ultrasonda bebeği görmek ister misin?" diye sorunca başını hemen salladı. Yardımıyla karnını açtı, jeli hissettiğinde ürksede biraz sonra göreceklerinden önemsemedi. Bakışlarını monitörden ayırmadan konuştu Adalet Hanım. "Asiye bak burada" parmağıyla gösterdiği siyah noktaya dikkatlice baktı. Pek bir şey anlaşılmıyordu. Küçücük mercimek kadar bir şeydi. Bebek ve ben, annelik ve ben...

"Asiye" diyen kadın Asiye'deki donukluğu fark edip seslenmişdi lakin sesini duyuramadı. Işığı genç kızın gözlerine tuttu. Gözbebeği tepki versede Asiye'nin tepkisiz kalması endişelendirdi.

İki Dünya Arasında "Aşk"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin