18.BÖLÜM "BENİ BIRAKMA..."

238 56 42
                                    

    Asiye sınav stresinden kurtulmanın rahatlığıyla o haftayı yoğun bir çalışma temposuyla geçirdi. Kafasını bile kaldırmaya vakit bulamamıştı. Unuttuğu ögle yemeklerini genç adam hatırlatmış ve birlikte yemişlerdi. Destan her seferinde kendini yorma diye uyarsada, Asiye harika tasarımlar ortaya çıkarmak istiyordu. Ağrıyan sırtını geriye gererek açmaya çalıştı. Ayağa kalktığında birkaç gündür yoklayan sancıyla iki büklüm oldu. O sırada okyanus gözlüsünü özleyen Destan içeriye girdi. Genç kızı acı içinde inlerken buldu.

    "Ufaklığım" duyduğu sesle rahatladı, bu durum Asiye'nin dikkatinden kaçmadı. Az önce kendisini kıvrandıran kızı Destan'ın sesiyle hiçbir şey olmamış gibi duruldu. Hafifçe karnına vurdu. "Sende annen gibi Destan'a aşık mı oldun? sorusunu duymuş gibi varla yok arası tekme attı. Destan kızı kolundan tutup kalktığı yere geri oturttu. "İyi misin ufaklığım?" Kızın yüzündeki şaşkınlık tuhafına gitti. Az önce acı çekerken şimdi...

    "Sancın mı var hemen hastaneye gidelim?" Adamın gözlerinin içine gülümsedi. Ne olduğunu merak etti?

    "Menesa kendini hatırlattı sadece." Destan gözlerini kapatıp derin bir nefes çekti içine. Nasıl hatırlatmasın aralıksız çalışıyordu. Farkına vardığı gerçekle gözlerini açan adam genç kıza sertçe baktı. Kendisi için endişelenen adamın bir anda sert bakmasıyla yunkundu. Doğrulan adam genç kızı da kaldırdı.

    "Ara vermeden çalışırsan tabii ki kendini hatırlatır." Üçlü deri koltuğa uzanmasını sağladı. İtiraz eden genç kıza sert bakışlarını attı. Yorgunluktan gözleri ağır ağır kapandı. Alnından öptü. İki kişilik konuşmaya üçüncü biri dahil olmuştu. Öğrenmemesi gereken bilgiyi duymuştu. Genç kız kendisini bekleyen tehlikeden habersiz hissettiği öpücükle uykuya daldı. Destan sevgilisinin üzerine çeketini örttü. Yanağına dökülen bir tutam saçı kıskandı. Ben dokunamıyorum ama saçı dokunabiliyor. Parmaklarının arasına alıp kulağının arkasına yerleştirdi. Teninin tenine değmesine milim kala durdu. Eli havada asılı kaldı. Dokunmak istesede dokunamamak canını yaktı. Kadınlara dokunmanın cezasıydı sanki. Havadaki elini yumruk yaptı, sehbanın üzerine oturdu. Dirseğini dizine, çenesini avuç içine koydu. Uyurken bile büyüleyen sevgilisini izledi. Gözlerinin önünden tanıştıkları andan şu ana kadar yaşadıkları geçti. Kısa süre içinde çok şey yaşamışlardı. Yaşayacakları ise yaşadıklarını unutturacaktı. İki aşığı zor günler bekliyordu.

    "Sana hiç söylemedim ufaklığım ama seni çok seviyorum." Genç kızın bilinci kapalı olmasaydı duyduklarıyla havalara uçardı. Beklediği iki kelime nihayet adamın dudaklarından döküldü ama sahibi duyamadı.

    "Hoş geldiniz Nazlı Hanım!" Ablasının ismini duymasıyla yerinden kalktı. Ne işi var burada? Konuşmaya mı geldi? Umarım o adamla gelmemiştir? Genç kıza bakıp sessizce odadan çıktı. Ablasını Murat'la konuşurken gördü. Kocasının beline yerleştirdiği sahiplenen eliyle sinirleri ayyuka çıktı.

    "Senin burada ne işin var?"

    "Sakin ol kardeşim." Murat yatıştırmaya çalıştı.

    Nazlı kardeşine yaklaşıp elini tuttu. "Yapma Destan konuşup bir çözüme kavuşturmak zorundayız. Ben seninle küs olmak istemiyorum. Bu canımı yakıyor. Sen ablanı mutsuz mu görmek istiyorsun?" Geldiği andan beri biricik ablasını mutsuz ettiğinin farkına vardı.Bunu ablama yapmaya hakkım yok. Mutlu olmayı hak ediyor.

    "Peki mutlu musun?"

    "Mutluyum ama sen olmadığın sürece mutluluğum hep yarım kalacak"

    "Özür dilerim abla." İstediği en son şey ablasını üzmek. Bundan sonra ablasını üzecek harekette bulunmayacaktı. Mutlu etmek için elinden geleni yapacaktı. Buna kocasını kabul etmekde dahil. Destan ablasından ayrılıp Sinan'a elini uzattı. "Ablamı üzersen, gözünden bir damla yaş dahi akıtırsan kemiklerini kırmaktan büyük zevk alacağımdan emin olabilirsin." Nazlı kardeşinin onayıyla rahat nefes aldı.

İki Dünya Arasında "Aşk"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin