25.BÖLÜM "İMAM NİKAHI..."

165 28 4
                                    

   Asiye kapıyı açan Makbuşun yüzünden hiçbir şey anlamadı. Kadın donuk yüzle geçmesi için kenara çekildi. Genç kız her gelişinde güler yüzle karşılayan, şevkatle, "Hoş geldin kızım" diyen kadının neden böyle davrandığını sorguladı. Acaba oğlu gördüğü adamdan kızını sakladığını öğrendiği için olabilir mi? Zorlukla yutkundu. Dolan gözlerini başını eğerek gizledi. Suçlu insanlar gibi. İçeriye girdiğinde gözleri camın önünde duran Destan'ı buldu.

   Kaç gündür aramadın?

   Süzüldüğünü gördü. Bakışları karnını buldu. Aylardır başkasının zannettiği kendi kızı. Derin bir nefes verdi. Sert bakışları genç kızın gözlerini bulduğunda yumuşadı. Kanmayacaktı bulutlu okyanus gözlerine. Gözleri kırmızıya çalmış. Ağladın mı yoksa? Ben sana kaç kere söyledim incilerini dökme diye.

   Asiye genç adamın dikkatli bakışlarından utansada siyah irislerinden ayırmadı. Bakmasını sesinden, kendisinden mahrum ettiği, elimi tutarsan bırakmam dediği ama bıraktığı kızı ne hale getirdiğini görmesini istedi.

   Ah be ufaklığım! Senden vazgeçtiğimi mi sandın? Bu can bu tende olduğu müddetçe senden asla vazgeçmem.

   Vazgeçme... Sakın vazgeçme benden. Ben sensiz nefes alamıyorum.

   Ben senden farksız mıyım sanıyorsun. Sesini duymadığım, bir posta atışmadığımız günler zehir gibiydi. Ama mecburdum.

   Neye mecburdun, beni üzmeye değer miydi.

   Değmezdi ama öfkeliyken ağızdan çıkan sözlerin telafisi yok. Seni üzmekten korktum küçüğüm.

   Ama üzdün.

   Evet. Allah benim belamı versin.

   Vermesin...

   Senden ayrı geçirdiğim günlerde sana sarılmak, kokunu içime çekmek ve kızımı hissetmek istedim.

   "Gelin kızımızda geldi sanırım." İki aşık duydukları yabancı sesle kendilerine geldiler. Başında sarığı, üzerinde beyaz cübbesiyle imam oturuyordu.

   "Kim evlenirse imanının yarısını tamamlamış olur diğer yarısı hakkında ise Allah'tan korksun." Hadis-i şerifi kulaklarında çınladı. Evleniyordu...

★★★★★

   Asiye namaz örtüsünü üzerine geçirmiş, dizlerinin üzerinde imamın karşısında oturuyordu. Yanında burnunu istila eden erkeksi kokusuyla Destan. Yan gözle baktı, kendisini izliyordu. Sertçe nefesini   dışarıya  verdi. Ben seninle ne yapacağım bakışı atsada genç kız görmedi. Asiye şuan yaşananlara hala inanamıyordu. Evleniyordu...

   Hoca Kur-an'ı Kerim'den sureler okuyarak nikahı başlattı. Genç kıza mehir olarak ne istediğini sordu. Asiye bunu hiç düşünmemişti, evliliğide öyle. Neyse ki imdadına Destan yetişti. Destan birlikte oturacakları evin ve birkaç lüks dairenin tapusuyla birlikte lüklü miktarda bankada hesap açtığını söyledi. Genç kız neredeyse küçük dilini yutacaktı. İtiraz eden genç kızı Hoca susturdu.

   "Mehir senin hakkın, kabul  etmek zorundasın."

   Destan'la daha sonra konuşup kabul edemeyeceğini söyleyecekti. İmam Asiye'ye babasının ve annesinin ismini sordu. "Ayşe ve Ömer." İsimleri yanında getirdiği kağıda not alıp, aynı soruyu Destan'a sordu. Daha sonra bilgilerini kontrol amaçlı birkaç soru sordu. Ve her soruya Destan'ın cevap vermesine genç kız şaşkınlıkla bakakaldı.

   "Allah'ın emri peygamberin sünnetiyle Ömer'den olma Ayşe'den doğma Asiye'yi karın olarak kabul ettin mi?"

   "Kabul ettim..."

İki Dünya Arasında "Aşk"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin