31.BÖLÜM "LUNAPARK..."

30 4 0
                                    

İstanbul'un en büyük lunaparkının önünde arabayı durdurdu. Arabadan inip el ele girdiler. Kaya'da arkalarından takip etti. Genç kızın gözüne çarpışan arabalar takılınca hevesle o tarafa yönelmek istedi. Destan izin vermedi. İsyan etti, hatta içindeki çocuğu ortaya çıkartıp masum masum baktı. Ama kocasına yediremedi. Destan kahkaha attı.

    "Bebeğimizi tehlikeye atacak oyuncaklardan uzak duracaksın." Karısını kolunun altına alıp çarpışan arabalardan uzaklaştırdı. Korku tüneli, hızla kendi etrafında dönen salıncakda yasaktı. Aklınıza gelebilecek tehlikeli oyuncakların hepsi.

    Asiye düşmüş suratıyla etrafa bakarken atlı karıncayı gördü. Çantasından fotoğraf makinesini çıkarttı. Çekime hazır hale getirip Destan'a verdi. İtiraz etmesine fırsat vermeden atlı karıncaya yöneldi. Görevli, çocuklar binsin diye durdurmuştu. Beş dakika durmasını rica etti, birazcıkda gülümseyince kabul etti. Genç adam kıskandı, kendisinden başkasına güzel gülümsemesini göstermesini istemiyordu. Destan'a döndüğünde çatık kaşlarla karşılaştı. 

    "Fotoğrafımı çeksene" dedi gülmemeye çalışarak. Ağzının içinde homurdanarak fotoğrafını çekti. Atlı karıncaya binen çocuklarla çekindi. Asiye kocasının bakışlarından kıskandığını anlayacak kadar tanımıştı. Çocukların dokunmasına, sarılmasına deli oluyordu. Çocuk olmasalar başlarına ne geleceğini iyi biliyordu. Kocasını yanına çağırdı.

    Destan başta itiraz etsede, çocuksu bakışlarına dayanamadı. Makineyi Kaya'ya verip yanına gitti. "Bana çocukca bakma deli ediyorsun beni!" Karısını belinden sıkıca kavradı. Birkaç pozda birlikte çekindiler. Dönme dolap derken çok eğlenceli saatler geçirdi. Karısının gözlerinin içinin gülmesi genç adama yetti de arttı.

    Asiye ayaklarının yorgunluktan ağrımasını umursamadı. Pamuk şekerini dudağına yapıştırarak yedi. Destan çocuk gibi yüzüne gözüne bulaştıran karısının dudaklarına yapışmamak için kendiyle boğuştu. Çok tatlıydı,yemeyi bile düşündü tatlı niyetine. Onun yerine parmağıyla dudaklarının çevresini temizledi. Asiye'nin temasla nefesi hızlandı. Yanakları kızardı.

    "Gidelim mi?"

    Asiye başını sallarken dikkatini atış poligonu çekti. "Atış yapalım öyle gidelim" dedi sevimlice.

    Destan kaşlarını çatarak baktı, sonrada atış poligonuna. Tehlikesiz görünüyordu. Karısının gözlerine baktığında gördüğü parıltıyla kıramadı. Soluğu poligonda aldılar. Silahı alıp karısına verdi. Nasıl tutacağını gösterdi. Arkasına geçerek silahı tutan elini tutup hedefe nişan almasını sağladı. Kokusunu içine çekti.

    Kocasının ılık nefesi ensesine değdiğinde tüyleri diken diken oldu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi attı. Temasıyla kapanan gözleri sesiyle açıldı. "Hedefini belirlediğinde ateş et." Tetiğin üzerindeki parmağına baskı uygulayarak ateş etmesini sağladı ve ıskaladı. Tekrar deneyen genç kız nişan alıp ateş etti. Asiye sevinç nidaları attı.

    "Vurdum vurdum."

    "Acemi şansı" diyen adama kaşını kaldırarak acaba bakışı attı.

    "Sen silah kullanmasını biliyor musun?"

    Silahı omzuna atıp elini de beline koyarak burnunu kaldırdı. "Ben Karadeniz kızıyım aslanım, silah bizim parçamızdır" dedi bilmiş bilmiş. Bu kendinden emin halleri çok hoşuna gidiyordu. Beyaz, elinde I love you yazılı kalp tutan  ayıyı istedi. Yumuşacıktı.

    "Benden gizlediğin başka ne hünerlerin var" diye sordu merak ettiği sesinden de anlaşılıyordu.

    "Yaşadıkça öğreneceksin sevgilim..."

İki Dünya Arasında "Aşk"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin