12.BÖLÜM "KISKANÇLIK..."

344 92 23
                                    

Asiye arabanın durmasıyla indi. İç içe geçmiş PP arması, tavuz kuşunun tüylerini andıran tenteni, kırmızı panzurları, hotelin görkemini artıran ışıklı aydınlatma ve yıllara meydan okuyan taş bloklarla Pera Palas Hotel'di. Hakkında birçok şey okumuştu ama görme fırsatı yakalayamamıştı. Mesela; Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün cephelerden döndüğünde kaldığı ve polisiye yazarı Agatha Christienin on bir gün kaldığı hoteldi...

"Asiye..." Murat'ın sesiyle adımları harekete geçti. Döner kapıdan geçip içeriye girdiler. Kırmızı halı serili birkaç basamaktan oluşan merdivenleri çıktıklarında bordo ve sarının muhteşem uyumuyla birleştiği kubbeli salon karşıladı. Kraliyet sarayını aratmayan mobilyalar, tablolar, perdeler... Tarihe meydan okuyordu. Genç kız kulağına sirayet eden canlı müziğe hayran kaldı.

Asiye Murat'ın yönlendirmesiyle restorant bölümüne geçip iki kişilikli masaya oturdular. Satranç masasını andırıyordu yer döşemesi ve sandalyeler. Duvara sabitlenen koltuklar ise çizgiliydi. Tavandan sarkan ince avizeler hoş bir görüntü oluşturmuştu. Genç kızın hayranlıkla restorantı izleyişine gülümsedi. "Asiye ne yemek istersin?"

"Bilmem..."

"Menüye bakmaya ne dersin?" diye sordu. Asiye baksada bir türlü karar veremedi. Murat'a bıraktı. "Siz karar verin." Murat çok sevdiği polenli balkabağı çorbasını sipariş etti ilk etapta. "Umarım beğenirsin Asiye." Murat'a gülümseyerek karşılık verdi. Mavi hareleri duvardaki tablolarda gezerken gördüğü simayla gerildi. Asiye gözlerine inanamadı. Destan Karahanlı... Neden geldi ki? Bendekide soru? Bir anlığına gözleri buluştu, hayal kırıklığıyla baktı. Murat genç kızın çehresinden gerildiğini anlamış ve bakışlarını takip ettiğinde kardeşini gördü. Asiye'yle birkaç saniyeliğine bakıştılar, önüne döndü genç kız.

Murat atölyeden çıkan kızı asansöre binmeden yakalamıştı. "Asiye, yemeğe çıkalım mı?" Genç kız gözlerini kocaman açarak karşılık verdi. "Konuşmak istediklerim var." diye devam etti genç adam. Herşey o kadar hızlı gelişti ki kendini arabada giderken buldu. Asiye'nin elinden gelen tek babasına haber vermek oldu. Destan üniversiten ortak arkadaşları Fuat'la gelmişti. Murat'ı gören Fuat el salladı. Fuat'ın hafif eğerek fısıldamasıyla Destan gözlerini yavaş yavaş üzerlerine çevirdi. Onlara çok uzak olmayan masaya geçip oturdu, belli etmemeye çalışsada bakmadan duramıyordu. Genç kızın hayal kırıklığı adamın içini acıtmıştı.

Murat'ın sesiyle başını kaldırdı.

"Asiye."

"Efendim Murat Bey!"

"Rica etsem elini tutabilir miyim?" diye sorduğunda şaşkınlıkla bakakaldı. Şimdi neden istedi ki? Sorunun cevabını çok geçmeden öğrendi. Murat hayır dememesi için nedenini hemen açıkladı. "Sakın arkanı dönüp bakma, bana kafayı takan biri var ve ona sevgilim olduğunu, uzak durmasını söyledim. Deminden beri gözleri üzerimizde. Eğer elini tutmazsam beni rahat bırakmaz. Sevgili olduğumuza inanırsa gideceğinden eminim. Sadece birkaç dakika" dedi yalvaran gözlerle. Demek arkamızda. Ya takıntılıysa ya bana zarar vermeye karkarsa. İyice saçmaladın sende, alt tarafı yardım. En fazla ne olabilir ki. Bir bilse neler olacağını asla izin vermezdi. Biraz düşündükten sonra başını sallayarak kabul etti. Bu kadar kolay kabul edeceğini düşünmemişti, çok iyi kız.

Murat'ın kızın elini tuttuğunu görünce sinirden elindeki çatalı eğdi. Gözleri alev saçtı. Ateşinde genç adamı yakabilirdi. Avucunun ağrımasıyla çatalı bıraktı.

Asiye'nin elini kavrayıp kendine çekti
ve dudaklarını eline değdirmek için eğildiğinde kıza öpecekmiş gibi yapacağını açıkladı. Destan'ın gördüğü manzara başkaydı. Asiye'nin tenine değecek olmasıydı. Oturduğu yerden kalkıp hızlı adımlarla yanlarına gitti. Bir anda karar verdi. Elini öpmesine izin veremezdi. Bildiği elini elinde görünce kan beynine sıçradığıydı.

İki Dünya Arasında "Aşk"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin