14.BÖLÜM "KÜÇÜK SEVGİLİM..."

331 86 25
                                    

   Destan Karahanlının eyüpte oturduğu siteye girerken  büyük harflerle MAYA EVLERİNE HOŞGELDİNİZ tabelası karşıladı. Arabadan indi. Sabah annesinin itirazlarına rağmen hazırlanıp soluğu şirkette almıştı. Hayat Hanım hastalanacağını düşünerek -hisleri güçlü kadındır- eline Destan'a götürülecek dosyayı vererek gönderdi, itiraz etmesine fırsat vermeden. Kapıyı ikinci baharında başörtülü tatlı bir kadın açtı.

   "Hoş geldin kızım" diye karşıladı.

   "Hoş buldum" deyip gülümsemesine karşılık verdi. Kenara çekilerek girmesi için yol açtı. "Kasyığı..." sustu, dilini ısırdı. Boğazını temizleyerek, "Destan Bey nerede?" diye sordu. Çalışma odasının yerini tarif etti. Adım attığı sırada, "Ne içersin kızım?" diye soran kadınla durdu. Tam ıhlamur diyecekti ki hapşırdı, yerine makbuş tamamladı. Onaylayarak merdivenlerden çıktı, tarif ettiği çalışma odasına gitti. İlk denemesinde buldu, müzik seside yardımcı oldu. Dinlendirici keman sesiyle birkaç dakika dinledi gözlerini kapatarak. Hızlı hızlı nefes alıp başını yukarıya kaldırdı aksırmak için. Yanaklarını ıslatan yaşları silip kapıyı çaldı. İçeriden, "Gir" sesini duyunca kapı kulpuna uzandı. Kalbi hızlandı elini kalbinin üzerine koydu.

    "Sorun yok alt tarafı dosyayı vereceksin ve evine gideceksin. Sanki adam seni yiyecek, yiyecek olsa bile karşı koyabilecekmişsin gibi konuşma. Kendine itiraf edemiyorsun adamın karşısında kalkanların iniyor." Asiye kendi kendine konuşmayı bırakıp kapıyı açtı, içeriye girdi. Başını gömdüğü dosyalardan kaldırmadı bile. İtici patronu işkolikti ve ona yakışıyordu hakkını vermek lazım. Sportif giyinmişti; tşört ve sanırım kot pantolon, saçları topuz değildi, açık bırakmış ve kıvırcıktı, yakışmıştı. Her hali ayrı bir ben buradayım diyordu. Gözlerini kaçırdı. Küçük hafıza kaybını hatırlayınca boğazını temizledi. İkisininde bakışları aynı anda birbirini buldu. Asiye'yi karşısında görmeyi beklemeyen Destan şaşırdı. Bugün göremeyeceğine üzülürken bir günde ölesiye özlediği kıza sarılıp, kokusunu içine çekememek canını yakıyordu.

   "Ufaklık neden geldin?" diye sordu.

   "Hay ben senin ufak..." ağzında geveledi sinirle. "Ya sabır ya sabır" duasıyla, "Hayat Hanım tasarım dosyasını gönderdi" derken dosyayı masaya bıraktı. Vicdansızın kızı... Kaç gündür beni affet diye uğraşıyorum insafa gel be! Asiye yoğun bakışlardan utanarak gözlerini kaçırdı. Destan yüzünü dikkatle inceledi; yanakları pembeleşmiş, utandı mı? Aklında dün akşamki sözler canlandı. Genç adam ayağa kalktı.

   "Hasta mısın sen?" diye sordu sesi endişeliydi.

   "Neden sordunuz?" diye sorusuna soruyla karşılık verdi. Sorusunu duymazdan gelip elini yanağına koydu. Alev gibi yanıyordu. Uzaklaşmak istesede ayakları izin vermedi. Hani adamdan uzak duracaktın ne oldu? Bas bas bağıran sesi duymazlıktan geldi. Diğer yanağıda işgal gedilince bir an ürperdi. En son elini alnına koydu, yanakları al aldı.

   "Senin ateşin var."

   "Ne?" Yanlış anlamıştır, az önce eli yanağımdayken domatese dönüşmüştür. Ateşle karıştırıyor bence birazdan geçer. Destan'a baktı. Gözlerinde her zaman gördüğü öfkeydi ama şu anda sadece ve sadece saf endişe vardı. Kapıyı açıp Makbuşa seslendi: "Makbuş, dereceyi getirir misin?" Kibar mı konuşmuştu o. Kulaklarına inanamadı. İstediğinde ne kadar da nazik, garazi bir tek bana. Kolundan tuttuğunda  bakışları  bir  kez daha  birleşti.  Koltuğa  oturttu. "Nasıl oldu?" diye sordu sert sesiyle.

   "Ne nasıl oldu?" diye saçmaladı.

   "Kendini hasta etmeyi nasıl başardın?" dedi nefesini dışarıya üfledi.

İki Dünya Arasında "Aşk"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin