34.BÖLÜM " FİNAL! SON DURAK..."

50 5 0
                                    

Gözlerini aralamaya çalıştı. Göz kapaklarındaki tonlarca ağırlık bunu engelliyordu. Zorlanarak aralamayı başardığında görüşü bulanıktı, kapatıp tekrar açtı. Ahşap bir kulübeydi, sobası, görebildiği kadarıyla pencere ve tam karşısında da sandık bulunuyordu. Susuzlukla kuruyan boğazını ıslatmak için yutkunduğunda yüzünü buruşturdu. Suya ihtiyacı vardı.

"Su" diye inledi. Diliyle kuruyan dudağını ıslattı, boğazı hala acıdığından elini götürmek istedi lakin ellerinin bağlı olması engelledi. Şuuru yeni yeni kendine geldi. Kocası ve ailesinin yanından alındı... Aman Allah'ım beni bayıltıp kaçırmıştı. Ama neden? Ben ne yaptım ona? Tanımıyorum bile.

Asiye birbiri ardına sorularla boğuşurken ellerini ve ayaklarını oynattı. Çalıştı desek daha doğru olur. Karnına giren sancıyla inledi.

"Hayır bebeğim şimdi değil, şimdi değil dayan baban gelip bizi kurtaracak o zamana kadar dayanmalısın." Asiye sancısını düşünmemeye çalıştı, düşünürse artmasından ve doğumun başlamasından korkuyordu.

"Bir an önce bu işi bitirmeliyiz, bizi arıyorlar" diyen adamın sesi yakından geliyordu ve tanıdıktı. Kaçıran adam.

"Merak etme ölecek."

"B-bu ses..." Asiye şaşkınlıkla kekeledi. Nefesi kesildi. Sesin sahibi tanıyordu. Kaç kez kendisiyle kızını öldürmeye çalışan Işıl'dan başkası değildi. Bütün hücreleri şaha kalktı.

"Hastaneden nasıl kaçmıştı?" Nefesi hızlanmaya başladı, kriz geçirmenin eşiğindeydi. Ve hiç zamanı değildi. Bir an önce buradan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydı yoksa Işıl'ın bebeğini de kendisini de hiç acımadan öldüreceğini biliyordu. Derin derin nefes alarak krizi geçiştirdi. Dikkat kesildi konuşmaya.

"Kaçışımız için bir yol buldun mu?"

"Evet kaçak yollardan."

"Tamam nasıl olacağı önemli değil."

"İşini çabuk hallet!" Asiye'yi öldürmekten bahsediyorlardı. Gerisini dinlemeye gerek yoktu. Ellerini oynatarak yattığı koltukta keskin bir şey aradı ama yoktu. İpten elini kurtarmaya çalıştı. Canının yanmasıyla ağzından kaçan inlemeye engel olamadı. Kapının kapanma sesiyle katiliyle yalnız kaldı. Korkusu her geçen saniye artmaya başladı.

"Allahım sen bebeğimi koru." İiçinden dua ederken karnına giren keskin sancıyla nefesi kesildi. Sancının geçmesiyle rahatlayan yüzü yaklaşan ayak sesiyle kasıldı. Kapı açıldı, içeriye girdi. Asiye nefesini tutarak ne yapacağını bekledi. Sessizlik içinde geçen dakikalar kıza asırlar gibi geldi. Omzuna dokunmasıyla ürperdi.

"Asiye uyan!" Kadın yılanları andıran sesinden adını duymak midesini bulandı. Bedeninin kasılmasına dayanamayan bebeği sancıyla kendini belli etti. Acıyla yüzünü buruşturarak gözlerini açtığında Işıl'ın şeytanca gülümseyen yüzüyle karşılaştı.

"Sonunda uyuyan güzel uyandı!"

Işıl'ın alaylı sesine başını kaldırmaya çalıştığında acıyla inledi. "Dur ben sana yardım edeyim." Asiye'yi omuzlarından tutup oturmasını sağlarken hiç nazik değildi.

"Bana ne yapacaksın?"

Asiye cevabını bilmesine rağmen sormuştu. Konuşmaya,sancısını unutmaya ihtiyacı vardı. Arkasındaki sandalyeyi alıp önüne oturdu.

"Hesap sormayacağımı mı sandın?"

"Işıl, ben sana bir şey yapmadım."

"Masum rolü oynamayı kes, hepsi senin yüzünden. Destan'ı da bu masum rollerle kandırdın" dedi iğrenerek.

İki Dünya Arasında "Aşk"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin