Hızla arabama atlayıp Yoonginin attığı konuma doğru ilerlemeye başlamıştım. Fakat içimdeki korkuyu ve aklımda ki soruları susturamıyordum. Ben gidecektim belki, fakat ben gidince ne olacaktı? Hyunjini görüp ne yapacaktım? Beni gerçekten yine o depoya koyar mıydı? Yada Taehyung Jungkooka yaptıklarını bana da yapar mıydı? Hyunjin buna göz yumar mıydı? Derken sonunda geldiğimi fark etmiştim. Yutkunarak arabadan inmiş ve karşımda ki uzun binaya bakmıştım. Kim bilir kaç kişi hapisti bu yerde. Belkide şuan onlar yardımı bekliyorlardı.
Biraz olduğum yerde düşünmüştüm. Geri mi dönmeliydim? Yoksa canımı hiçe sayıp içeri mi girmeliydim? Ya birine yakalanırsam ne olacaktı? Bir plan düşünmeli miydim? Bu sorulara bir son vermek istercesine başımı sağa sola sallamıştım. Ardından binaya biraz yaklaşıp kapının nerede olabileceğine bakmıştım. Büyük olduğu kadar da genişti bu bina.
Kapının olduğu tarafı arıyordum. Hızla koşuyor ve etrafımı kontrol ediyordum. Bir an ayağım takılınca yere düşmüştüm. Gerçekten çok büyük ses çıkmıştı. Korkuyla olduğum yerde ayağa kalkıp arabama koşmuş ve binmiştim. Oradan olabildiğince uzanlaşıcak, ardından bir kaç saat sonra tekrar gelecektim. Büyük ihtimalle sesi duymuşlardı. Bu yüzden etrafta dolaşamazdım.
___________
Tam tamına 3 saat sonra tekrar bu uzun, büyük binanın yanına gelmiştim. Dikkatli ve hızlı bir şekilde kaldığım işe devam ediyordum,kapıyı arıyordum.
Sonunda kapıyı bulduğumda açık olduğunu fark etmiştim. Acaba bir tuzak mı diye düşünmüştüm. Sonra ne yapsam diye düşünmeye başlamıştım. Yanıma gelen ve bana tatlı tatlı miyavlayan bir kedi dikkatimi bozmuştu. Sessiz bir ses tonu ile konuşmuştum.
-Şşş sessiz ol kedicik. Dikkatimi dağıtı-
Aklıma gelen fikir ile gözlerim parlamıştı. Hemen ceplerimi yoklamıştım ve cebimdeki lazeri almıştım. Bunun sayesinde acaba tuzak mı diye test edebilirdim.
Lazeri açık kapının biraz daha gerisine koymuştum. Bu sayede içeride biri var ise lazeri göremeyecekti. Öylede yapmıştım. Kedi lazere koşmuştu ve oynamaya başlamıştı. Açık kapıda bir tuzak olmadığını anlamıştım. Fakat tamamen yanlış anlamıştım. Aslında tamamen denemezdi.
Çünkü kapının ardında kimse yoktu zaten. Arkamdan bir silah başıma değene kadar kimse yok sanıyordum. Titrek sesimle konuşmuştum.
-Kimsin sen?
Adını bilmediğim kişi konuşmuştu.
-Bu seni ilgilendirmez. Sadece beni dinle ki olay çıkmasın.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almıştım. Güçlü kalmaya çalışıyordum. Fakat bu çok zordu.
-Ne yapmamı istiyorsun?
-İlerle.
Dediği gibi ilerlemiştim. Beni yönlendirerek kapalı bir yere getirmişti. Silahı hala başımda tutarak önünde durduğumuz yerin kapısını açmıştı. Yine karanlık olur diye düşünmüştüm, fakat burada cam olduğu için karanlık değildi.
Ayrıca bir adam arkası dönük bir şekilde yerde yatıyordu. Arkası dönük olduğu için yüzünü görememiştim.
-Gir.
Sesi sabit gelen fakat hala yüzünü göremediğim o sesten aldığım emir ile içeri girmiştim. Ardımdan hemen kapı kapanmıştı.
Herşey mükemmelmiş gibi birde bu yüzünü göremediğim adan ile aynı odada kalmıştım. Belalı bir adam olmaması için dua etmek dışında hiçbir çarem kalmamıştı.
Biraz etrafa bakmıştım ve hiçbir şey yoktu. Sadece duvar ve bir cam vardı. Zaten camdan atlamam inkansızdı. Çünkü 6 kat yüksekteydik.
Önümde yatan bedene doğru ilerledim. Belki yardım eder, beraber çıkarız diye düşünmüştüm. Fakat bu beden kanlar içindeydi. Etradındaki kırmızılıklardan anlamıştım bunu.
Ani bir cesaret ile kendime çevirmiştim ve gözleri kapalı, kanlar içinde ki Hyunjin'i görmüştüm.
-HYUNJİN!
Ani şaşkınlık ile sesimi fazla çıkarmıştım. Hızla çömelip Hyunjini sarsmaya başlamıştım.
Kısık ama bağırıyormuşum gibi çıkan sesim ile konuşmuştum.
-Hyunjin! Hyunjin uyan! Ne bu halin? Hyunjin!
Hyunjin yavaş yavaş kıpırdamaya başlamıştı. Onu sarsmayı bırakıp pür dikkat ona bakmaya başlamıştım. Yavaş yavaş gözlerini aralamıştı.
-Felix, ne işin var burada?
Zar zor çıkan sesi ile konuşmuştu. Elimi saçlarına koymuş ve konuşmuştum.
-Asıl senin bu halin ne? Ne oldu sana? Chan Hyung nerede?
Hyunjin acı sırıtış ile bana bakmıştı. İçimden geçen tek şey acaba birşey mi oldu olmuştu.
-Yoksa başına birşey mi geldi?
-Felix, ihanete uğradım. Burada olmamın tek sebebi o.
Kaşlarımı çatmıştım. Fakat şuan bunu sorgulamak yerine Hyunjinin kanayan yaraları ile ilgilenmek istiyordum.
Tişörtümü çıkartmış ve yırtmıştım. Zaten kat kat giyinmiştim. Bu yüzden üşümüyordum.
Parçalara ayırdığım tişörtüm ile Hyunjinin kolunda ki yarayı kapatmıştım. Biraz zaman sonra tüm yaraları kapatamasam da bir çoğunu kapatmıştım.
Hyunjine dolu gözlerle bakıyordum.
-Biliyordum işte. Gelmedin, kötü birşey olduğunu biliyordum.
Hyunjin biraz daha aralabildiği fakat hala bitkin olan gözleriyla bana bakmıştı.
Ardından kısık gözlerinin sonuna kadar açılacağını düşündüğüm şeyi yapmıştım. Sarılmıştım.
Hyunjine sıkı sıkı sarılıyordum. Sanki sonmuş gibi, sanki bu sarılmanın ardından o yok olacak, ben ise bu acıyla yaşamak zorunda kalacak gibi sarılmıştım.
Peki şimdi ne yapacaktık? Hyunjini bulmuştum, peki şimdi? Biz bitmiştik.
♪
Harbi ne yapacak bunlar fldnflrnd KAFAMDAKİ SENARYOYU UNUTAN GERİZEKALI KİM SİZCE TABİ Kİ BENNN
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crazy doctor/Taekook
FanfictionSizce bir doktor hastalarının acı çekmesini isteyebilir mi?