15 : Gizlenmiş Tomurcuklar

41 22 7
                                    

Bölümlük şarkı: Carry You ~ Ruelle, Fleurie

O ne demişti ve ne yapmıştı öyle...

Ellerimde kırmızı güllerle Cedric'in biraz önce çıktığı kapıya bakıyordum...

Neler oluyordu burada?

Bakışlarımı kapıdan çekip güllere odakladım. İçimde bir gariplik oluştu ve ben gülümsedim...
İlk defa biri bana gül vermişti ve o biri dediğim kişi Cedric'ten başkası değildi.

Bana güllerin onun için iki anlam taşıdığını söylüyordu. Biri ruhumuzda dolanan kan diğeri...
Aklımdan geçirdiğim şeyle farklı bir duyguyla irkildim. İlk göz göze geldiğimiz an geldi aklıma. Ne kadar şaşkın bakıyordu...

Yanaklarım kızarmıştı ve gülüyordum!
Ben!
Ellerimde güllerle!
Ben!

Yatağıma geçtim ve oturdum. Kırpkırmızı çiçekleri burnuma yaklaştırdım. Derin bir nefes aldım ve o muazzam kokuyu içime çektim. Ne yapacaktım?!
Alice'e mi gitsem?
Ee gidip ne diyecektim ki?
' Alice Cedric sanırım bana aşık ne yapayım?' mı diyecektim!
Hayır tabikide ama biraz durup düşündüm. Cedric bana çok samimi yaklaşan komik bir çoçuktu ama bu kadar da büyük birşey asla beklemiyordum. Gülleri koltuğumun önündeki sehpaya koydum. Odamda bir o yana gidiyor bir bu yana gidiyordum. Ağzımı açık bırakıp gitmişti! Kimseye birşeyde soramazdım çünkü prens Cedric'den ve benden bahsediyorduk. İmkansızdı ki!

Çıldırmak üzereydim ki biraz durulmak için uyumayı düşündüm. Yatağıma yattım ancak asla uykum gelmiyordu. Kendimi uyumak için zorluyordum ama gözümün önüne güller, ellerimdeki elleri, bakışları geliyordu. Uzun bir süre sonra ancak uyuyabilmiştim.
Gözlerimi açtığımda sabahın körüydü. Saat neredeyse yediye geliyordu ve güneş ışıklarını bize daha yeni bahşetmeye başlamıştı.

Bu odada daha fazla kalırsam o yaşananlar aklıma daha çok gelecekti!
İşte bu yüzden dışarıya çıkmaya, bahçede biraz dolaşmaya karar verdim. Dışarısı sabah olduğundan biraz soğuktu bu yüzden kalın birşeyler giyindim ve üzerime de kalın, yumuşacık bir pelerin aldım ve odamdan çıktım. Sarayın koridorlarında ilerlerken karşıma birden nefret ettiğim birisi çıktı!
Kimdi o?
Tabiki Aurora!

Yüzünde hiçbir ifade olmadan bana,
"Günaydın Emery. Sabah sabah, erkenden?"

"Günaydın. Evet, sabah sabah, erkenden uyandım ve bahçeye çıkıyorum," dedim ve ona biraz daha yaklaşıp kısık, kimsenin duyamayacağı bir tonda,
" Umarım son görüşmemizden sonra kendinize gelmişsinizdir, daha çok böyle görüşmelerimiz olacak." dedim ve geri çekildim.

Biraz sinirleriyle oynamıştım, bunu yüzüne yansıtarak,
" Doğru, daha çok görüşmemiz olacak ancak bundan sonrakilerde ben değil sen yerde olacaksın... Canım..." dedi ve yanımdan bana omuz atarak hızla geçti!

Hemen arkasından,
" Görelim bakalım, kim yerde olacak, canım!" dedim. Özellikle o canım kısmına vurgu yapmıştım.

Hala pislik gibi canım diyordu ya!

Aurora'yı umursamayarak yoluma devam ettim. Sarayda ki çiçek bahçesine girdim. Bu bahçeyle özel bahçıvanlar ilgilendiği için o kadar özel çiçekler vardı ki.
Bahçenin yollarının etrafındaki yabanmersini çalıları çok güzellerdi.
İleride bahçıvanları görünce onlara gidip bazı çiçeklerin burada olup olmadığını soracaktım ki orada iki bahçıvan değil, bir bahçıvan bir prens olduğunu gördüm. O prens de Cedric'di!

Tanrım ne olursun beni görmesin dedim ve Cedric'le göz göze geldik!

Birbirimize bakınca ikimizinde yanaklarında kızarıklıklar oluştu.

Sonsuz Kılıç 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin