25 : Görevden Doğan Kararlar

13 6 0
                                    

Koskoca bir gece bitmişti. Uyumakta çok zorlanmıştım ancak Cedric'in ameliyattan başarıyla çıktığı haberini aldıktan sonra içim rahat bir şekilde uyumuştum. Şimdi elimde tuttuğum, kendime özel kılıcımı elimde çevirerek inceliyordum. Her detayı tam istediğim vr kendime yakıştırdığım gibiydi. Parmaklarımı ilk altın sarısı kabzanın sonundaki ay şeklinde gezdirdim. Kılıcı ilk incelediğim zamanda olduğu gibi parıl parıl parlıyordu.

Kılıcın keskin kısmına getirdim bu seferde parmak uçlarımı.
Göz kamaştırıcılığı görmezden gelinemezdi. En son gördüğümde keskin kısımda olan işlemelerden daha fazla şekil ve simgeden oluşmuş birden çok işleme vardı.

"Yaşlı adam işinin ehliymiş." dedim kendimce söylenerek.
Kılıcın kabzasını bir elimle sıkıca kavradım ve yavaşlıkla havayı keserek çevirdim. Yeri gelecek ışıldayan bu kılıç kana bulanacaktı. Yeri gelecek toprağın içine girecekti.
Bu kılıç olabildiğince benim tehditkâr dostum olacaktı ve yanımda kalacaktı.

Yatağın üstünde bulduğum kılıcımı geri yatağımın üstüne bıraktım ve dolabıma ilerledim. Dolabımı açarak önceden dolabımda bulunan silah kemerlerinin arasından belime kılıcı takabilmem için en uygun olanı elime aldım. Bele bağlanan kemer çok işime yarayacaktı.

Kemeride olduğum yerden yatağıma fırlattım ve açık dolabıma geri döndüm. Elbiseleri biraz karıştırarak rahat olabileceğim ve kılıcı rahatlıkla yerleştirebileceğim bir bel kısmı olan elbise arıyordum.
En sonunda siyah elbiselerin içinden bir elbise çıkardım. Parıltılı olmayan ama giysem parıldayacağım bir elbiseydi. Beni çeken bir siyahı vardı. Neredeyse bir suikastçinin baskında giyeceği kadar havalı bir elbiseydi ve böyle olması benim daha çok ilgimi çekmişti. Elbiseye şöyle bir göz atınca bacak kısmında yırtmacı olduğunu fark ettim.

Elbiseyide kılıcın ve kemerin yanına hafifçe bıraktım. Dolabımın kapaklarını kapattım ve üstümdeki kurumuş kan ve terle kaplanmış, kirlenmiş elbisemden kurtuldum. Hemen banyoya girerek kendimi arındırdım. Birbirine yapışan saçlarımın diplerindeki ter ancak çıkabilmişti.
Rahat bir nefes alarak sudan çıktım ve havluyu ıslak bedenime sararak banyomdan çıktım.

Sonunda tüm bu olanların arasında rahatlayabilmek için kısa bir süre bulmuştum.
Ne kadar güzel ve sakinleştirici birkaç dakika olsada şöminenin önündeki koltuğuma oturtuğumda zihnime giren şimdi ne yapmalıyım? sorularıyla boğuşmaya başlamıştım. İlk olarak anne, babamın mezarlarını yaptırmalıydımki içim rahat olsundu. Sonrasında biraz zor olsada görevimdeki tüm muhafızların becerilerini incelemeliydim ancak benim dövüşmeyi daha detaylıda öğrenmem gerekiyordu.

En mantıklısı işi ustasından öğrenmekti. Bir dövüş öğretmeni bulmalıydım. Şehre inmeyi aklımdan geçirdim. Doğru oşur muydu bilmem ama en azından belki bana yardımcı olacak birini bulurdum. Koltuğumdan kalktım ve aynamın karşısına geçtim. Kendime sardığım, çıplak bedenimi örten havlumu yavaşça üstümden çıkardım. Havlu yere düştüğünde umutsuz gözlerle bedenimi izliyordum.

Yıllardır bir parça düzgün yemek için çırpınmıştım ama yinede aç kalmıştım. Neredeyse bir ayı geçik süredir bu saraydaydım. Her şey çok farklı ve her an değişecekmiş gibi geliyordu. İşte bu yüzden korkuyor ve daha kötü şeyler olacakmış gibi bir tereddüte düşüyordum. Normalde cansız yüzüme ve altı mosmor gözlerime alışıktım.

Bir süre sonra altınlarla döşenmiş bu saraya layık görüldüm. Gözlerimin altında çalışmaktan kalan morluklar ve açlıktan guruldayan midem artık yoktu ama her haliyle bir batağa düşmüş Emery vardı. Hayalleri olan Emery bir köşede duruyor, saklanıyor ama bir türlü tam olarak ışığın altında yerini alamıyordu.
Peki ya şimdi gördüğüm Emery iyi miydi?

Sonsuz Kılıç 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin