17 : Geçmişin Kehaneti

27 13 0
                                    

Alice "Ne yapıyorsunuz?! Ne bu haliniz?!" dediğinde kendimizi şaşırdık. Alice bize öyle bakıyordu sarılmaktan başka bir şekilde miyiz, değil miyiz şaşırdım! En son sarılıyorduk! Hem biz onu burada görmeyi düşünmüyorduk hemde o bizi böyle yakalamayı düşünmüyordu.

Alice'i görür görmez Cedric'ten kendimi ayırdım ve endişeyle ayağa kalktım. "A-aa! Alice! Şey... Biz... Öyle değil! Yani düşündüğün gibi değil!" dedim. Cedric'in eli ayağı birbirine karışmıştı. Alice kaşlarını çatmış bize büyük gözlerle bakıyordu. "Siz ne yani? Cedric'i anlarım ama senin burada ne işin var?! Hem... Siz niye sarılıyordunuz?!" diye sormaya başladı.

"Asıl senin burada ne işin var?" Cedric iyiki bir yol bulmuştu.
"Neden geldin benden habersiz? Enka'lar seni görüp yakalasalardı nasıl bensiz onların elinden sağ çıkmayı düşünüyordun?" diye kızdı.

Enka'lar da neydi öyle?

"Kendimi korumayı biliyorum Cedric!" dedi Alice. Merağımı gidermek için maalesef bu kızgın konuşmada araya girmek zorunda kaldım. "Ee... Şuan sormam pek mantıklı değil ama Enka nedir?" diye sordum. İlk defa böyle bir isim duyuyordum. Cedric yüzünü bana dönmeden Alice'e bakarak bana cevap verdi. "Enka mitolojik bir kuştur. Anka'ları bilirsin değil mi? Anka'lar ateşi temsil eden sihirli yaratıklardır. Tanrıçalar her bir elementi temsil eder. Her tanrıçaya özel güçleri olan kuşlar vardır." kızgın yüzünü bana çevirdi.
Onun kızgınlığını araya girerek biraz olsa dindirmiştim.

" Anka kuşu Tanrıça Astrid'in,
Enka kuşu Tanrıça Perla'nın,
Gorka kuşu Tanrıça Agnes'in,
Lawka kuşu Tanrıça Layana'nın sihirli kuşudur. " dedi Alice.

İkisininde bu söylediklerine çok şaşırmıştım.
Bu evrenin çok özel bir yaradılışı vardı.
Var oluşumuz ve yok oluşumuz bile özenle yazılırdı anlımıza belli ki...

Tanrıçalar hakkında hiçbir zaman çok fazla bilgim olmamıştır. Bazı kutsal şeylere daha çok önem veren insanların onlara taptıklarını duymuştum. Tabiki herkes hayatında bu konularda kendi kararlarını verebilirdi ama ben bu kadar gerekli olduğunu düşünmüyordum. Mitolojik inançlarımız ise tanrıçalarımıza bağlanıyordu. Beni alf olarak yaratanlara tabiki inanıyordum. Bu büyük bir ödüldü benim gibi bir sefil için...

"Yani mitolojik canlılar bunlar, öyle mi?"

Alice daha konuşamadan Cedric anlatmaya başladı. "Bir bakıma öyleler. Enka'lar Tanrıça Perla'nın kuşlarıdır ve değerli su kaynaklarını, kutsal suların olduğu yerleri korurlar. Pek saldırgan olmak yerine koruyucu kuşlardır ama tanrıçanın mabedlerine kötü emellerle girenlere saldırmaktan çekinmezler." dedi.
Alice kaşlarını daha da çatarak "Ne demeye çalışıyorsun?! Ben Perla'nın mabedine kötü emellerle mi girdim yani?" diye çıkıştı.

"Galiba öyle çünkü bana haber vermedin ve buraya genellikle her geldiğinde kutsal sudan biraz almak için geliyorsun. Bana ilk defa bu sefer haber vermediğine göre..."deyip sustu. Yani kutsal sudan çalmak için gelmiş olabilirsin demeye çalışıyordu. Yani ben öyle anlamıştım.

" Saçmala istersen! Ben Perla'ya da güveniyorum! O da benim güvendiğim tanrıçalardan!"

Yine benim anlamadığım nelerden bahsediyorlardı?

" Öyle mi?! Madem güveniyorsun, Perla'nın izini niye sildirdin o zaman?! Neden Agnes'in izini yazdırdın?!" diye bağırmaya başladı be seferde. Onlar bağırışıyorlardı ama ben öylece duruyordum. Kavga etmekten beni görmüyorlardı bile.
"Onunla bir ilgisi yok! Benim sihrimin yaratıcısı Agnes bir kere!" diye aynı ses tonunda cevap verdi Alice.

Sonsuz Kılıç 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin