7.Bölüm

380 43 19
                                    

Şuanda duyduğum ses ve gördüğüm bu çizgiler beni 8 yıl öncesine götürmüştü. 8 yıl önce o çocuğun feryatlarını duyuyordum şuan." Anne! Baba! Hayır! Yardım etsenize nasıl doktorlarsınız siz? Niye öyle duruyorsunuz? Örtmeyin o çarşafı üzerlerine ölmedi onlar! Bırakın!"diyordu ağlayarak.

Bir bedenin beni sarsmasıyla geçmişten ayrılmıştım." Hanzade kendine gel! Hanzade!"bana seslenen Serhat'tı. Son anda farkına vardım. Ben artık doktordum ve doktor olmamın bir sebebi de bir daha kimseye ölüm acısını yaşatmak istemediğimdi.

Hemen sedyede yatan hastaya kalp masajı yapmaya başladım. 10 dakikadır kalp masajı yapıyordum lakin işe yaramıyordu. Hemen yanımdaki hemşireye "defibrilatörü hazırla 150!"dedim lakin hâlâ aynı ses geliyordu."200!"dedim ama yine aynı ses...
Serhat " Hanzade, asker şehit oldu. Hadi bırak artık."
"Hayır! Ben insanları yaşatacağım. Asker şehit olmadı ve olmayacak!250 yap."dedim. Umudumu kaybetmeye niyetim yoktu. Bir daha aynı şeyleri yaşayamazdım.
Bu sefer düz çizgiler dalga şekline gelmeye başlamıştı. Rahat bir nefes verdim. "Elhamdülillahi Rabbil Alemin." Hemşireler hastayı hemen ameliyat için götürmeye başlamışlardı.

İlahi Bakış Açısı

Alp'e Hanzade müdahale ettiği sırada Volkan'ın koluna da Serhat bakıyordu." Çok şükür ki kurşun çok derin değilmiş."dedi Serhat.Kurşunu çıkardıktan sonra Ela'yı çağırdı pansumanı yapması için çünkü şuan Hanzade hastaya müdahale etmesi gerekirken şoka girmiş bir şekilde monitöre bakıyordu.
O sırada diğer askerler hemşirelerin uyarılarına rağmen içeri girmiş Alp'in başında telaşlı bir vaziyette duruyorlardı.

Hanzade uzun bir süre boyunca Alp'i hayata döndürmeye çalışıyordu lakin Alp dönmek istemiyordu ama bilmiyordu ki karşısında ki kadın umut etmekten vazgeçmeyen biriydi. Serhat askerin şehit olduğunu söylese de Hanzade pes etmedi ve nihayetinde Alp geri döndü.
Bu umudunu kaybetmeyen inatçı kadın sayesinde.

5 saat sonra

Alp'in ameliyatı çok başarılı geçmişti. Yoğun bakıma almaya gerek duymadı doktorlar . Volkan'nın yarası dikilip pansuman edilmişti. Şuan herkes Alp'in odasındaydı.

Belli bir süre sonra askerler kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Alp ise verilen ilaçlar yüzünden uyuyordu. İçeriye Hanzade ve arkasında elinde sağlık malzemelerinin olduğu tepsi ile erkek hemşire girdi. İçeriye Hanzade'nin gelmesiyle timin dikkati kapıya doğru gitti. Hanzade "Hastayı kontrole etmeye geldim. Hemşire arkadaşım da pansumanını yapacak."dedi.

Alp mesleği gereği uykusu pek hafifti bu yüzden kapının açılmasıyla gözlerini yavaşça araladı. Doktorun geldiğini görünce yattığı yerden doğrulmaya çalıştı.

Berk "Tabii buyrun doktor hanım."

Alp'e doğru gitmeye başladığında duraksadı. Bu sima...Hanzade öylece durup yatakta yatan hastaya bakıyordu. Müdahale ederken farkına varmamıştı. Onun ile iki kere karşılaşmıştı ve ayrıca geceleri sık sık aklına gelen kişiydi.

Alp karşısındaki doktor kıyafeti içinde ki kadını görünce şaşırdı. "O, doktor mu?"dedi içinden. Hanzade hemen kendini toparlayarak Alp'e doğru ilerledi." Merhaba. Ben Doktor Hanzade Aktepe. Herhangi bir ağrınız var mı?"dedi. Alp olumsuzca başını salladı.Alp'in yüzüne doğru eğilerek elinde ki göz feneri ile gözlerini kontrol etti. "Gözlerinizde sarılık ve kan gelmiş. Muhtemelen fazla uykusuz kalmışsınız. Uykunuza dikkat edin."dedi. Hemen geri çekilerek hemşireye döndü." Hastanın yarasına pansuman yapar mısın?"dedi. Hemşire başını sallayarak onayladı. Hanzade time dönüp " Kurşun kalbine yakın bir yere gelmiş. Çok şükür ki kalbi zarar görmemiş. Şuanlık bir sorun görünmüyor ama tedbir amaçlı bu gece hastanede kalması gerekiyor. 2 hafta kadar mümkünse yarasını tehlikeye atacak birşeyler yapmasın. Yani göreve gitmemeli çünkü yarası öyle basit denecek bir yerde değil o yüzden. Tekrardan geçmiş olsun."dedi ve odadan çıktı. Alp sinirlenmişti ne demek göreve gitmesin bu doktor askerliği ne sanıyor diyerek askerlere söyleniyordu.

***

Hastaneden eve gelmiştim çünkü nöbetim bitmişti. Serhat sürekli neden adının Alp olduğunu öğrendiğim kişiye müdahalesi ettiğim sırada şoka girdiğimi sorsa da birşey dememiştim. Benim yaralarımı burada kimse görsü istemiyordum.Duş alıp maz kıldıktan sonra yatağıma geçip uudum.

Teheccüd namazına uyanmıştım. Namaz kılıp, duamı ettim." Ya zel celali vel ikram sen gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, hakkımda hayırlı olanı da gönlüme razı eyle. Sen dua edenlerin dualarını kabul eyle. Amin." Sabah ezanı okununcaya kadar Kur'an'ı Kerim okudum. Elhamdülillahi Rabbil Alemin. Sabah namazını da kıldıktan sonra güneş doğana kadar ilmihal okuması yaptım. Alışkanlık haline gelmişti artık çok şükür.

Bugün evdeydim. O yüzden güneş doğduktan sonra güzelce evimi temizledim. Evi temizledikten sonra duş alıp mutfağa börek yapmaya gittim. Ispanaklı börek yaparken telefonda Fatma ninem ile konuştum. Tuğra 2 gün önce temelli yurtdışına gitmiş. İş için. Fatma ninem bu yüzden üzgündü. Ne diyeyim hakkında hayırlısı.

Pişen böreği fırından çıkardığım da karşı komşum olan Amine teyze için bir tabak hazırlayıp kapıyı açtığım sırada karşı dairede Alp'i gördüm. Ama... Karşı dairede mi oturuyormuş? Benim şansımda zaten bu kadar olur resmen! Sadece orta yaşlarda alzheimer hastası olduğunu bildiğim Amine teyze oturuyordu. Kendisi ile daha geçen günlerde tanışmıştım. Amine teyze bana tek yaşadığını kimsesi olmadığını söylemişti. Galiba hastalığından dolayı oğlunu unutmuştu. Allah yardım etsin.

" Oğlum ne oldu sana?"diyerek ağlamaya başladı." Alp " İyiyim yok birşeyim anne hadi durma kapıda gel geçelim içeriye."dedi.

Sonra beni gördü. Herhalde görür kapıda direk gibi beklersen!

" Aaa Hanzade kızım neden orada duruyorsun?"dedi. Ah bir bende bilsem! " Şey ben... Börek yapmıştım da size de getireyim dedim."

Alp ve Amine teyze kapıda duruyorlardı.

Üzerimde bir çift koyu mavi göz hissediyordum. Daha fazla burada durmam mantıklı olmadığı için Amine teyzeye doğru ilerleyerek" Ben şöyle vereyim böreği afiyet olsun. Hayırlı günler Amine teyzecim."dedim. Neden hâlâ bana bakıyor! Amine teyze" Sağol kızım ne gerek vardı ."dedi arkamdan. " Ne zahmeti."dedim gülümseyerek.Eve hızlıca geçip kapıyı kapadım. Sen kalbim! Neden hızlı atıyorsun? Estağfurullah!

Günümün geri kalanında biraz Kur'an okuyarak, kahve eşliğinde kitap okuyarak ve bizim kızlarla konuşarak akşam üstü etmiştim bile.
 

SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin