6. Bölüm

840 61 26
                                    

İlahi Bakış Açısı

Annesi Alzheimer hastasıydı. O görevdeyken annesine komşular bakıyordu çünkü bu dünyada sadece anne-oğul kalmıştı o aileden geriye.

Görevden dönmesi 3 gün sürmüştü. O görevdeyken annesinin ilaçları bitmişti. Eve akşam gelebilmişti. Annesinin ilaçlarının bittiğini gördüğünde eczaneye gidip ilaç almak için evden çıkmıştı. O ve annesi askeri lojmanda kalmıyordu. Ayrı bir evde yaşıyorlardı.

Meydandan eczaneye giderken arkasından bir beden kendine çarpmıştı. Arkasını dönüp kafasını hafifçe eğerek baktığında bir kızın kendisine çarptığını gördü. Kız ondan uzaklaşınca bu kızı daha öncede gördüğünü hatırladı. Yemek yedikleri mekanda görmüştü. Bu onun ile ikinci karşılaşmasıydı. Bu sefer koyu yeşil eşarp takmış. Çok yakışmış demeden edemedi. Kız ona birkaç saniye baktıktan sonra özür dilemeye başladı.

Kızın bu panik halini görünce “Sorun değil”dedi. Tam o sırada başka bir kız seslendi kendisine çarpan kıza “Hanzade! Hadi gel ezan okunmak üzere!”dedi. Tesettürlü kız hemen arkadaşının yanına gitmişti. “Hanzade demek adı buymuş... Çok güzelmiş.”dedi sesli bir şekilde.

Annesinin ilaçlarını alıp eve gitti. Annesi her zaman olduğu gibi tanımadı oğlunu. Ama o artık alışmıştı bu duruma. Her zaman ki gibi annesi ile vakit geçirip annesi uyuduktan sonra odasına çekildi.

Yatağının baş ucunda dört kişilik aile fotoğraflarına bakarken iç çekmişti. Bu davranışı her gün yapıyordu çünkü gün geçtikçe daha çok özlüyordu onları, daha çok yokluklarını hissediyordu.

Ne zaman yıkılacakmış gibi olduğuda babasının son nefeslerinde kurduğu o cümleyi duyardı kulaklarında “ Sen Alp ALBAYRAK ‘sın. Sen benim oğlumsun ve ne yaşarsan yaşa sabır et evlat. Annen sana emanet oğlum.”demişti babası.

Sesli bir nefes verip uyumak için gözlerini yummuştu Alp. Lakin gözlerini yumunca bir çift koyu kahverengi göz gördü. Gözlerini hızlıca açtı “Buda neyin nesiydi şimdi.” Dedi. Lakin o gözleri tanıyordu. Onun gözleriydi, Hanzade’nin. O günden beri sıklıkla aklına geliyordu ve bu durum canını sıkmaya başlamıştı. Gözlerini tekrardan kapatarak hiç kimseyi ve hiçbir şeyi düşünmemeye çalışarak uyumaya çalıştı.

**

“Serhat! Dördüncü alanda bir hasta bekliyor!”dedim.

İşe başlayalı 3 hafta olmuştu. Kızlar üç gün kadar kalıp gitmişlerdi. O günden sonra o adam sürekli olarak aklıma geliyordu ve bu hiç hoş bir durum değil! Her gecenin sonunda namaz kılıp dua ettim. Nasibim karşıma çıkana kadar harama bulaşmamak için. Lakin bu aklım söz dinlemiyordu ki!

Serhat “Ben o hastaya az önce baktım Hanzade.”dedi. Serhat’da benim gibi pratisyen hekimdi.

Beyaz teni,sarı saçı ve açık kahverengi gözleri vardı. Tabiiki de uzun boyluydu! Neden arkadaşım sadece ben kısayım!

“Aaa tamam o zaman birşeyler yiyelim. Hem biraz dinlenmiş oluruz. Ela’yı da çağıralım.”dedim.

Bugün şansa üçümüzde nöbetteydik. Ela kumral teni, ela gözleri, kızıl saçları, çilli yüzü ve orta boyu ile 16-17 yaşlarında gösteriyordu. Gerçi 22 yaşında olduğu için aslında pek de bir fark yoktu.

Hemşire odasına gidip Ela’yı çağırdım. Serhat, Ela ve ben yemek için bahçede toplanmıştık.

Ela ile Serhat benden 1 ay önce göreve başlamışlardı. Hastanede çalışmaya başladığım ilk gün tanışmıştım ikisiyle. Yemeklerimizi yediğimiz sırada acilden bir hemşire koşarak yanımıza geldi.

“ Ağır yaralı bir hasta geliyor, çabuk gelmeniz gerekiyor doktor hanım.”dedi. Bunun üzerine hep beraber hızlı bir şekilde acile gittik.

İlahi Bakış Açısı

Gece yarısı telefonu çaldı Alp’in. Arayan Albay’dı. Acil bir göreve gitmeleri gerekiyordu. Hızlı bir şekilde hazırlanıp karargaha gitmişti. Ecel timi tam bir şekilde onu bekliyordu.

Üsteğmen Volkan Şahin
Teğmen Kerem Yerebatan
Astsubay Berk Göktuğ

Uzun zamandan beri takip ettikleri terörist grubunun uyuşturucu sevkiyatı yapacaklarının haberi gelmişti. Zaman kaybetmeden helikoptere binip yola çıktı Ecel Timi.

4 saat sonra

Şafak sökmek üzereydi. Ecel timi çok zor durumdaydı. ”Komutanım benim de mühimmat bitti!”dedi Berk.

Tim deki askerlerin mühimmatları bitmişti. Tahminlerinden 3 kat daha fazla adam vardı ve daha da gelmeye devam ediyorlardı. Volkanın koluna kurşun yemişti. Alp sıkıntılı bir nefes verip”Tim geri çekiliyoruz! Kerem koordinatları gönder acilen helikopter göndersinler.”dedi. Kerem koordinatları gönderirken tim geri çekilmeye başlamıştı.

Hiç beklemedikleri bir anda bir kurşun Alp’in göğsüne girince tim deki birkaç asker küfretti. Kerem hemen komutanının yanına koşup Berk’teki ilk yardım çantasını alıp yaraya bakmaya koyuldu. Alp zoraki bir nefesle”Hay ben böyle işin...”dedi. Kerem” Yarası ağır kurşun kalbine yakın bir yere girmiş. Kerem” Nerede kaldı bu helikopter!”dediği sırada helikopter güvenli bir yere iniş yapmaya başlamıştı.

Volkan’ın yarası pek derin değildi ama kan kaybediyordu.  İ10 dakikadır yoldaydılar. Kerem” Yarası çok ağırlaştı acilen hastaneye gitmesi gerekiyor. Volkan komutanım sizin yaranız nasıl? Çok kan kaybettiniz iyi misiniz?”dedi. Volkan derin bir nefes verip “ iyiyim ben keskin. Sen komutanla ilgilen.”dedi. Helikopter den inince hemen sedyeye yatırıldı Alp.

Acilde telaşlı bir şekilde gelecek olan hastayı bekliyordu Hanzade. Hastayı getiren hemşire “ Asker 28 yaşında erkek. Göğüs kısmında kurşun var. Ağır yaralı.”dedi.

Hanzade hasta hakkında bilgileri öğrendikten sonra hastaya müdahale etmeye başladı ve bir anda monitörden düz çizgi eşliğinde ses gelmeye başlamıştı.









SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin