13. Bölüm

264 32 59
                                    

"İnna lillahi ve ileyhi raciun." duamı bitirip seccademi topladım. Teheccüd namazına uyanmıştım. Seccadeyi çekmeceye koyduktan sonra mutfağa geçtim, bir bardak su alıp içtim, Camı açıp kasvetli havaya baktım, bugün hava çok kötü olacaktı. Tıpkı benim gibi. Tuğra gittikten sonra hemen fatma nineyi aradım. Benim için çok endişelenmişti. Bunu sesinden anlamak çok kolaydı. Ona Tuğra'ya ne dediysem aynısını söyledim. Kimseyi endişelendirmek istemiyordum.

 Alp... İçimde ona karşı farklı duygular oluşuyordu. Bunu sesli dile getirmedim.Korkuyordum bu histen, bana çok yabancıydı. Nasıl seveceğimi bilmiyordum.Onu kırardım,üzerdim, işte ben bundan çok korkuyordum.

Annem ile babamın yanına 1 yıl oldu, gitmemiştim. Her yıl onların yanına giderdim. Her gittiğimde ise babamın mezarı bakımlı, annemin mezarı ise bakımsız olurdu. Halam... Hiçbir zaman annemi sevmemişti. Ama artık o ölmüştü, bari insan ölüsüne, toprağına saygısı olurdu. Ama işte hayatta bazı insanlar böyleydi.

Üşüdüğümü fark edip camı kapattım. Odama geçtiğimde yaralarıma pansuman yaptım, hala ağrıyorlardı. Korkuyordum. O adam tam bir ruh hastasıydı! Beni tekrardan kaçırmasından ve tekrardan aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordum.

Yatağıma uzandığım sırada ani bir karar ile İstanbul'a annemlerin yanına gitme kararı aldım. Hemen kalkıp küçük bir bavul hazırladım. Zaten iki hafta raporluydum. Birkaç gün İstanbul'da  kalırdım. Sonra geri dönerdim. Telefonumu açıp İstanbul'a giden ilk uçaktan bilet aldım. Sabah saat 07.30 da ilk uçuş vardı. Yani birkaç saat sonra uçağa binecektim.

7 SAAT SONRA 

İstanbul'a gelmiş ve kalacağım otele doğru gidiyordum takside. Uçaktan inince bir otel buldum  ve orada birkaç gün kalacaktım. Kalacağım  otele gelmiş ve eşyalarımı yerleştiriyordum. Eşyaları yerleştirdikten sonra siyah feracemi giydim ve haki yeşili bir sufle taktım. Çantamı da alıp otelden çıktım. İstanbul... Çok özlemiştim. Çocukluğumun geçtiği şehir. Birçok güzel anım vardı burada bir gün hariç zaten o bir günden sonra burası bana mutluluk getirmemiş, beni karanlığa sürüklemişti. Galata kulesine gelmiştim. Buraya ikinci kez gelişimdi. İlk kez annem kardeşime hamile olduğunda gelmiştik. Daha sonra zaten ne annem ne babam ne de doğmamış  erkek kardeşim yanımda olmuşlardı. Göz yaşlarımı silip yürümeye başladım. Simit satan yaşlı bir amca gördüm yanına gidip bir tane simit aldım. Ve yürümeye devam ettim.

 Yolda babasının elinden tutmuş yürüyen kız çocuğu gördüm. Ve zihnimde yıllar önce yaşanan bir sahne canlandı.

"Baba! bana pamuk şeker alır mısın? Şurada bir tane çocuk yiyor canım çektii."

"Uğraştırma beni şimdi! Hadi hızlı yürü! Nereden başıma bela edip seni yanıma aldıysam! Dua et anneni çok seviyorum yoksa sana 1 dakika bile katlanmazdım! Niye ağlıyorsun çocuk! Zırlama da yürü!"

Babasının bu sözlerinden dolayı korkmuştu küçük Hanzade. Minik ayakları ile babasının kocaman adımlarına yetişmeye çalışıyordu.

Birinin bana dokunmasıyla irkildim ve kendime geldim. Bir tane küçük erkek çocuk bana sesleniyordu.

"Abla ağlıyorsun. Peçete vereyim mi?"diye sormuştu. Üstü başı yırtık, eski bir ayakkabısı vardı ve yüzünde ise  kocaman bir gülümseme vardı. Bana uzattığı peçeteyi aldım ve ona parasını çıkarıp vereceğim sıra parayı almadı.

" Olmaz abla almam ben. Sen ağlama diye verdim, ağlamak hiç yakışmamış sana çok komik görünüyordun." dedi gülerek. İçim ısınmıştı bu çocuğa bir yanımda üzülmüştü. Aklıma birşey gelmişti. Çocuğa elimdeki simiti uzatıp ister misin? diye sorduğumda hayır dedi ama sesinden utandığı belli oluyordu.Yakınlarda ki mağazaya gittim ve çocuğa beni burada beklemesini söylemiştim. Bir tane eşofman takımı ve bir spor ayakkabı aldım. Dışarıya çıktığımda beni hala beklediğini gördüğümde sevindim. Elimdekileri ona verdiğimde ağlamaya başladı. Bana çok kez teşekkür etti. Yan tarafta dönerci vardı hemen bir tane ayran ile alıp çocuğa verdim. ( Hakkınızı helal edin lütfen)

SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin