Hayat ne kadar da garip değil mi? Annem ile babamın ölümünden sonra herşey bitti bundan sonra daha ne kadar kötüsü olabilir ki dediğim zaman daha kötüsü olmuştu.
Hayatta olan tek akrabam halam beni korur kollar, sahip çıkar demiştim lakin kendimi kış ayının ortasında kapı dışarı olurken bulmuştum. Daha 16 yaşındaydım.16 yaşında bir çocuğa ‘yaşadıklarının tek sorumlusu sensin !’ denir miydi? 16 yaşında!
Halam beni evinden kovduğu da polise gittim, beni yetimhaneye götürmeleri için kimsem yoktu ki benim. Elimde küçük bir bavul ve gözü yaşlı bir şekilde girmiştim o yetimhaneye. 2 yıl sonra burslu olarak Trabzon Tıp Fakültesi’ne gitmeye hak kazanmıştım.
Trabzon’a geldiğimde kalacak hiçbir yerim yoktu. Sokakta ev ararken bir teyzeye araba çarpacaktı bende teyzeyi kurtarayım derken araba bana çarpmıştı. Bacağım komple kırılmıştı. Kalacak kimsem yoktu, hastaneden taburcu olunca kırık bacak ile kim bana bakacaktı? Kurtardığım teyzenin ismi Fatma teyzeymiş. Bana bakacağını söylediğinde ben kabul etmemiştim. Hastanede kaldığım süre boyunca yanımdan ayrılmamıştı. Yanımda kaldığı süre zarfında Fatma ninenin aslında hiç art niyeti olmayan , temiz kalpli bir kadın olduğunu anladım. Ben kendi hayatımı anlatmıştım, o da bana anlatmıştı. Kimi kimsesi yokmuş rahmetli babasından kalan ev ile birleşik bir dükkanı varmış. Hastanedeki son günümde bana yine kendisi ile kalmam için ısrar edince bende kabul etmiştim.
Uçak alçalmaya başlayıca geçmişe gittiğim düşüncelerinden ayrıldım. Uçaktan inince güvenlik kontrollerinden geçtim ve bir taksiye binip yola çıktım.
Hakkari’ye geleceğimi öğrendiğimde hastaneye yakın bir yerde kiralık 1+1 ev bulmuştum. Eşyalı ev bulamamıştım aslında bir tane bulmuştum ama sahibi ‘Ben bekar kadına ev vermem!’ demişti. Bu yüzden eşya da alacaktım.Sahibi ile konuştum, buraya gelince netleştiririz, dedi. Taksiye ücretini ödeyip 2 büyük boy bavulumu iki elime alıp ev sahibi ile buluşacağım yere doğru gittim.
Bavullarımdan 1 tanesinin içi full kitap ve kırtasiye ürünleri ile dolu çünkü ben kitap okumasını ve kırtasiye ürünlerine hâlâ bayılıyorum. Ev sahibi ile görüşüp anlaştık ve gerekli evrakları hallettik. Bavulları boş eve bırakıp mobilya bakmaya çıktım.
Burası gerçektende soğuk bir yermiş. Yaz ayında neden bu kadar soğuk anlamadım. Üstümde sadece ferace olduğu için şuan çok üşüyorum ama yapacak birşey yok. Akşam ezanı okununcaya kadar tüm işlerimi bitirdim.
Bir tane lacivert L koltuk ,beyaz üçlü sehpa, krem rengi yatak, aynı renkte dolap, çalışma masası, kitaplık ve bir tane komodin aldım. 3 ya da 4 saate teslim edilir dedi görevli kadın. Son olarak perde , mutfak eşyaları ve banyo malzemelerini alıp vakit kaybetmeden eve gittim. Zaten küçük bir evim olduğu için temizlemesi çok zamanımı almadı.
Perdeleri taktıktan sonra son olarak mutfak ve banyo malzemelerini yerleştirdim. Tek eksiklerim halılar ve birkaç küçük eşya kalmıştı onlarıda yarın hallederdim. Evde hazır beyaz eşya vardı. Ev sahibi alıp koymuş şansıma.
Kapını çalması ile mobilyaların geldiğini anladım. Görevliler eşyaları dediğim yere bırakıp gittiler. Eşyaların tozunu aldım tedbir amaçlı. Herşey yerli yerindeydi. Hayır... Yastık ve örtü takımı almayı unuttum! Nasıl uyuyacağım ben acaba? Daha gıda alışverişi yapmadığım için yemek yemek için dışarı çıktım.
Fercemin üstüne lila eşarbımı takıp, kabanımı giyip evden çıktım. Taksi ile eve gelirken buralara yakım bir restoran tarzı bir yer görmüştüm. Yakın olduğu için yürüyerek gittim. Mekan hoş ve uyumlu renklerle donatılmıştı. Biraz kalabalıktı.
Kapının tam çaprazında 4 kişilik bir arkadaş grubu oturuyordu.
İki kişilik masaya oturduğum da genç bir delikanlı yanıma gelip” Ne istersin abla?”dedi. Bir çorba fena olmazdı aslında.” Bir kase mercimek çorbası alırım.”dedim.
Çocuk çorbayı getirmek için gittiğinde bende kabanımı çıkardığım sırada o gruptan büyük bir kahkaha tufanı kopmuştu. Meraklı bakışlarım ile masaya bakarken içlerinden biri ile göz göze geldim. Esmer teni ve siyah saçlarına tezat koyu mavi gözleri vardı.
Tam o sırada çocuk önüme geçip “Afiyet olsun abla başka bir şey ister misin?”dedi. “Yok, teşekkür ederim.”dedim ve besmele çekerek çorbamı içmeye başladım. Yemekten sonra çay fena olmazdı. Delikanlı çocuk boş tabağı almaya geldiğinde “Bir bardak çay alabilir miyim kardeşim.”dedim. Çocuk “Hemen abla.”diyerek gitti.
Evden çıkmadan önce yanıma kitap almıştım. Aslında ben nereye gidersem gideyim he zaman yanıma okuma kitabını alırdım. Bugün yeni bir kitaba başlıyorum ‘Martin Eden’ uzun zamandan beri okumak istiyordum lakin kısmet bugüneymiş. Çayda gelince kitabımı okumaya başladım.
Sanki birisi beni izliyordu. Kafamı kitaptan kaldırdığımda az önce göz göze geldiğim kişi elimdeki kitaba bakıyordu benim ona baktığımı fark etmiş olmalı ki bana bakıp hemen önüne döndü.
Tam o sırada içeriye 3 kişi girdi lakin bir tanesi yürümekte bayağı zorlanıyordu galiba sarhoştu.Ne diyeyim Allah hidayet versin. Sarhoş adam saçma şeyler mırıldanarak benim oturduğum masaya doğru gelemeye başladı. Tamamdır bir bu eksikti git şimdi elin sarhoşu ile uğraş! Adam bir anda gelip masaya vurunca irkildim ve tüm gözler bana döndü.
Sarhoş adam “Kalk lan oradan lanet kadın!”diye bağırdı. Af buyur ne? Hemen yanındaki bir adam “Abi ne yapıyorsun gel gidelim.”dedi. Sinirle ayağa kalkınca “Ne diyorsun sen be pis sarhoş git önce ayıl da konuş!”diyerek bende ona karşılık verdim. O kim oluyor ya terbiyesiz! Ben bunları dedikten sonra yüzüme sert bir tokat yedim.
Tokadın etkisiyle dudağım patladı.Harika! İşte şimdi bende şalterler kopmuş bulunmakta bana uyar vallahi. Allah’ım sen affet. Adamın bana tokat atması ile yan masalardan ve koruma olduklarını anladığım adamlar hareketlenmişti lakin artık çok geç. Yana düşen başımı hızla kaldırıp adamın çenesine sert bir yumruk geçirdim.
Allah senden razı olsun Tuğra. İyi ki de zamanında öğretmiş bana şu savunma derslerini. Pis sarhoş yumruğun etkisinden çıktıktan sonra iğrenç bir küfür edip kolumdan tuttuğu gibi bükeceği zaman ben onun kolunu ters çevirip bana sırtını dönmesini sağladım.
Herkes şok olmuş bana bakıyordu. Herhalde herkes ‘ O kısa boyu ile dev gibi adamı nasıl iki büklüm etti? ‘ diyordu. Tuğra sağolsun . Adamın sırtından yere ittiğimde düştü.
“Bir daha hiçbir kadına el kaldırmayacaksın! Asla bağırıp küfür etmeyeceksin! Beni duydun mu!”etrafımdaki insanlara dönüp “Siz de neyi izliyorsunuz öyle!Bu adam bana burada şiddet uyguluyor ,beni hemen burada öldürse kılınızı kıpırdatmazsınız. Siz nasıl olsa o kadın benim karım, kzım , kardeşim değil diyorsunuz değil mi? Ama televizyonda kadın cinayetlerini görünce üzülmüş gibi davranıyorsunuz. Aslında hiçbirinizin umursadığı yok!” Pis sarhoş yerde sızıp kaldı. Yanında gelenler de adamı kaldırıp dışarıya çıkardı.
Herkes geri yerine oturup kaldıkları yerden devam etti. Kast ettiğim buydu işte! Lakin bir tek 4 kişilik grup bana bakıyordu.Hepsinin yüzünde sinirli bir ifade vardı. Masadan kitabımı ve çantamı aldım yediklerimin ücretini ödeyip hızla mekandan çıktım.
İlahi Bakış Açısı
Ecel timi zorlu bir görevden gelmişti. Hepsi kafa dağıtıp eğlenmek için yemeğe çıktılar. Hastane yakınlarında yeni bir restorant tarzı yer açılmıştı. Hepsi büyük bir masaya tek tek kurulmuşlardı bile.
Yemekleri geldiği sırada içeriye tesettürlü bir kız girmişti. Kimse dikkat etmedi ama o istemsizce kafasını kaldırıp baktı. Kısa boylu, esmer tenli, koyu kahve gözlere sahipti gelen kişi. Esmer teni ne tezat lila rengi eşarp takmıştı. Geri yemeğine döndü. Zaten birkaç saniyeliğine bakmıştı gelen kişiye.
Yemeklerini yedikten sonra çaylarının gelmesini beklerken kahkaha eşliğinde sohbet ediyordu ecel timi. Masanın en ucunda oturduğunda için her yeri görebiliyordu.
Biri tarafından izlendiğini fark etti. Tesettürlü kız... Oturduğu masalarına doğru merak ve hüzün duygularıyla karışık bakıyordu gözleri. Gözleri kesişti birkaç saniyeliğine ama sonra garson çocuk gelip kıza yemeğini verince dikkati yemeğine gitmişti.
Bu zamana kadar çok insan tanımıştı. Bir insanın gözlerinden ne hissettiğini anlayabiliyordu. Bu kız güçlüydü ama aynı zamanda bir çiçek kadar kırılgandı da.
Dakikalar sonra kız kitap okumaya başlayınca dikkatini çekti adamın çünkü kızın daha yeni okumaya başladığı kitabı neredeyse ezberlemişti. Kitaba bakarken düşüncelere dalmıştı. Sonra bir anda kız kafasını kaldırıp adama baktı. Galiba bakmamı yanlış anlayıp rahatsız oldu diye düşündü ve hemen geri önüne döndü.
Tam o sırada içeriye 3 kişi girmişti. Bir tanesi sarhoş. Sarhoş olan adam kızın masasına doğru gidip vurdu. Sonra aralarında sözlü kavga başladı. Sarhoş adam bir anda kıza tokat attı, attığı tokadın şiddeti ile kızın dudağı patlamıştı.
Kız ise adamın çenesine sert bir yumruk geçirdiği sırada timde ki askerler ayağa kalkınca ‘Oturun, bakalım neler yapacak . Kimse ayağa kalmayacak. ‘ dedi. Çünkü anlamıştı bu kız sertti. Birkaç arbede daha yaşandı. Sonra sarhoş adam yerde sızıp kalınca yanındaki adamlar sarhoşu alıp mekandan çıkmışlardı.
Kız sinirle”Sizde neyi izliyorsunuz öyle!Bu adam burada bana şiddet uyguluyor, beni hemen burada öldürse kılınızı kıpırdatmazsınız. Siz nasıl olsa o kadın benim karım,kızım,kardeşim değil diyorsunuz değil mi? Ama televizyonda kadın cinayetlerini görünce üzülmüş gibi davranıyorsunuz. Aslında hiçbirinizin umursadığı yok!”diye bağırdı.
Çok haklıydı diye geçirdi içinden ve kız beklediği gibi güçlü bir karaktere sahipti ama bir o kadar da kırılgan. Mekandan çıkmadan önce ecel timine bakıp çıktı.
Mekandan çıktıktan sonra ağlamaya başladı. Kırılgan yönünü sadece Trabzon dakiler biliyordu. Burada kimsenin bilmesine gerek olmadığını düşünüyordu lakin çoktan 4 kişi anlamıştı bile. Koşarak eve gittikten sonra öylece yatağa uzanıp uyudu. Elleri yine kolyeyi sımsıkı tutarak uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Süveyda
No FicciónHayaller... Bir insanın dünyası hayal kurdukça güzelleşir. Tıpkı benim dünyamın güzelleştiği gibi. Karanlık bir odada küçücük bir delikten sızan gün ışığı gibi umut olmuştu ,hayal kurmak benim dünyama.